DIŞARIDA BİR TÜRKİYELİ DİASPORA KİMLİĞİ OLUŞTURMAK MÜMKÜN MÜ? DOES IT POSSIBLE TO CREATE A TURKISH DIASPORAS IDENTITY?

July 27, 2017 | Autor: Metin Uçar | Categoria: Diaspora Studies
Share Embed


Descrição do Produto

DIŞARIDA BİR TÜRKİYELİ DİASPORA KİMLİĞİ OLUŞTURMAK MÜMKÜN MÜ? Yrd. Doç. Dr. Metin UÇAR ÖZET

Türkiye’de, özellikle ana akım medyada, ekonomik çevrelerde ve resmi söylem düzeyinde diaspora kavramının olumsuz bir çağrışımı vardır. Kavramla ilgili bu olumsuz algıya rağmen, son dönemlerde olumlu bir anlam içeren “Türk diasporası” kullanımı da literatüre girdi. Bu çalışma tam da bu yeni kullanım üzerinden, bir kimlik olarak “Türk diasporası” kavramını sorunsallaştırmaktadır. Bu kavram ülke dışında yaşayan Türk göçmen kimliğini yeniden formüle ederek güçlendirebilir. Bundan dolayı böyle bir kavramın Türk göçmenler için anlamlı olup olmadığı tartışılacaktır. İlk önce diasporanın anlamı ve tarihsel arka planı; ikinci olarak klasik, modern ve post-modern perspektiflerle diasporanın teorik çerçevesi ve son olarak da ana akım medya ve resmi söylemde diaspora kavramlaştırması ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Diaspora, Göçmenlik, Gurbetçi, Ulus-aşırılık, Post-ulusallık DOES IT POSSIBLE TO CREATE A TURKISH DIASPORAS IDENTITY? ABSTRACT

The term of “diaspora” has a notorious meaning in Turkey especially when it is referred in mainstream media, economic circles and public discourses. Despite such a negative perception on this term, another term which is “Turkish Diaspora” has emerged in literature. This study builds upon such a use of language and an inquiry on the concept of Turkish Diaspora as a mark of identity. This concept can politically be reconfigured to strengthen the identity of Turkish migrants who live abroad. Whether such a conception could be meaningful or  Hitit Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, [email protected]/[email protected]

4421

not for Turkish migrants will be discussed. Firstly, the pure meaning and historical background of diaspora, secondly, its theoretical framework with the perspectives of classical, modern, and post-modern diaspora theories, and finally the conceptualization of diaspora on mainstream media and public discourse will be examined. Key Words: Diaspora, Migration, Expatriate, Tarnsnation, Post-nation. GİRİŞ

Türkçede, Türk Dil Kurumu diaspora için “kopuntu” karşılığını önermektedir. Vurgu, bir ulusun ya da inanç mensuplarının anayurtlarından kopup başka bir yerde azınlık olarak yaşamasınadır. TDK sözlüğünde bir başka karşılık da doğrudan anayurtlarında olmayan Yahudi grupları anlatmakla ilgilidir: “Yahudilerin ana yurtlarından ayrılarak yabancı ülkelerde yerleşen kolları, kopuntu” (Türk Dil Kurumu Sözlüğü) biçiminde anlatılan bu karşılık çok daha spesifik bir sınır çizer. Ancak hem tarihsel süreç içinde farklı anlamları olan hem de bugün birçok düşünürün çok geniş anlamlar yüklediği bir kavram var karşımızda. Uluslararası Göç Örgütünün (IOM) yayınlamış olduğu Göç Sözlüğü’nde diaspora, “kendi geleneksel etnik vatanını terk eden ve dünyanın diğer taraflarına dağılmış olan halk ya da etnik nüfusu niteler” biçiminde tanımlanmıştır (IOM, 2004: 19). Belki bundan biraz daha indirgenmiş ama yine de kapsayıcı olan başka bir kısa diaspora tanımı daha verilebilir: “anavatanından ayrılmış ama bağlarını sürdüren etnik ve ulusal topluluk üyeleri” (Ionescu, 2006: 13). Ancak her iki tanım her ne kadar oldukça geniş kapsamlı olsalar da aslında diaspora çerçevesinde yapılan tartışmalar düşünüldüğünde paradoksal bir biçimde yetersiz kalmaktadırlar. Anlaşılacağı gibi bu yetersizlik, kapsamla ilgili değil ancak kavramın daha dar başka tanımlarıyla birlikte oldukça zengin bir tartışma alanı doğurduğu ve bu geniş kapsamların bu zengin alanı gizleyebilmesinden kaynaklanmaktadır. Diaspora Ansiklopedisi’nin maddelerine baktığımızda, çok büyük bir kısmı etnik, ulusal, dinsel ve ırksal olarak nitelenen

4422

toplumsal kesimler olmak üzere, 40’ın üzerinde farklı grup için maddeler oluşturulmuştur1. Üstelik dünyanın değişik yerlerine yayılmış, sözgelimi Afrikalılar, Yahudiler ve Çinliler için onlarca (Yunan Dünyasında Yahudi Diasporası, Afrika Diasporasında Dans, Papua Yeni Gine’deki Çinliler gibi) daha özel başlıklar da yapılmıştır (Bkz. Ember, Ember ve Skoggard, 2005). Çok geniş bir etnik ve coğrafik yapıyı barındıran Afrika’dan göç eden insanları siyah ırk üzerinden ve Sihler gibi grupları ise dinsel inanç üzerinden aynı “diasporik grup” nitelemesi ile değerlendirmek ne anlam ifade eder? Aynı şekilde Afrika’dan zorla kopartılan siyahiler ve sürgün yaşayan Yahudilerin yaşadıklarını benzeştirerek bu iki gruba diaspora dediğimizde acaba Post-Sovyet dönemde Rusya dışında kalan Ruslar ya da Post-Kolonyal dönemde İngiltere dışında kalan İngilizler için aynı kavram kullanılabilir mi? Yanı sıra Almanya’ya gönüllü işçi olarak giden Türkler ile Fransa’ya mülteci olarak sığınan Filistinliler aynı kavramla ne kadar anlatılabilir? Benzeri sorular ilk bakışta kavramın “neyi nitelediğine” dair kuşkuları arttırsa da bu, kavramın anlamlı olmadığı gerekçesiyle bir kenara bırakılmasını gerektirecek bir durum değildir. Evet, bu sorular haklı sorulardır ancak cevabı olmayan sorular da değildir. Tam da bu sorulara verilecek cevaplarla birlikte “Türk diasporası” da anlam kazanacak ve bu kimlik çerçevesinde tartışmalar yürütülebilecektir. Özellikle Türkiye’nin hatta Türk dünyasının çıkarlarını dışarıda koruyabilecek bir “lobi” olarak formüle edilmeye çalışılan bu kimliğin Yahudi, Ermeni ya da Rum lobileri kadar kendi devleti/ulusu için yararlı politik eylemleri ve ekonomik katkıları olacağı düşünülmektedir. Gurbetçi kimliğinden diaspora kimliğine dönmek “diasporaya karşı önyargılar” düşünüldüğünde kolay gibi görünmemektedir. Diaspora kimliğine biraz daha yakından bakarak konuyu açmak gerekiyor.

1

Bu grupları alfabetik olarak şu şekilde sıralayabiliriz: Afrikalı, Brezilyalı, Cape Verdeliler, Çinli, Eritreli, Ermeni, Filipinli, Filistinli, Güney Asyalı, Haitili, Hakka, Hırvat, Hindu, Hmong, Hui, İngiliz, İrlandalı, İsrailli, İsveçliler, İtalyan, Jamaikalı, Japon, Karaipliler, Koreli, Kürt, Latin, Meksikalı, Nuer, Okyanus Adalılar, Pakistanlı, Polonyalı, Portorikolu, Romanlar, Rus, Sihler, Şilili, Tamil, Tuareg, Türk, Yahudi, Yoruba, Yunan,

4423

1. ”DİASPORA”YI ANLAMAK

Diaspora kavramı genellikle Yunancada “dağılma/yayılma”2 ya da İbranicedeki “sürgün/kovulma” kelimelerine karşılık olarak kullanılır (Encyclopedia Britannica Online, 2014). Ancak tarihsel serüvene baktığımızda ilk kullanımlarda diaspora kavramının doğrudan bu kullanımlarla ilişkili olmadığı söylenebilir. Gerçekten de diasporanın türetildiği Yunanca diaspeiro kelimesinin, M.Ö. 5. Yüzyılda Sophocles, Herodotus ve Thucydides tarafından bilinen ilk kullanımı görülür. Kavramın kelime olarak bugünkü kullanımı ise M.Ö. 3 Yüzyılda İbraniceden Yunancaya yapılan bir Kitab-ı Mukaddes çevirisinde görülür. Anlam açısından bu ilk kullanım hiç de Yahudilerin Kudüs’ten sürgünü ya da başka yerlere dağılmalarını anlatmamaktadır hatta bu göç etmiş olma, dışarıda bir yerlere yerleşme ya da esaretle de ilişkilendirilmemekte, bu durumları anlatmak için başka kavramlar kullanılmaktadır. Diaspora, bu dönemde ilahi emre uyulmasını sağlamak için, Tanrı’nın iradesine karşı çıkarlarsa Yahudilerin karşılaşacakları bir “dağıtılma” ile ilgili korkuyu anlatır. Diasporanın insanların bir yerden çıkarılması ve dağıtılan insanların yerleştikleri muhitleri anlatması, yani bugün daha çok bilinen anlamıyla kullanılması, daha sonraki dönemlerle ilgilidir. (Cohen, 1996: 507-508; Dufoix, 2013: 4-5) Diaspora diyince ilk akla gelen Yahudilerin “diaspora”sı da genellikle Romalılar tarafından M.S. 70 yılında yıkılan İkinci Tapınak ile birlikte başlatılır. Ancak hâkimiyetleri olmasa da Yahudiler bu dönemde halen İsrail’de yaşarlar ve ancak 4. Yüzyılda Bizans baskısına dayanamayıp İsrail’i terk ederler. Her iki dönemin ortak olan bir yönü var ki o da politik hakimiyetin olmaması ancak buna karşılık etno-dinsel bir kimliğin korunabilmesidir. Bu koruma ortak değerlerle ilgilidir ancak bu ortaklıklar arasında dünyevi ve dinsel paylaşımları sayabilsek de bunun önceleri bir ülke ülküsüyle ilişkisi yoktur. (Dufoix, 2013: 6-8) Bu ilişki ancak anayurda geri dönüşü anlamlı bir ideolojik söylem olarak ortaya atan 19. Yüzyılın sonlarında kurulmuş olan Siyonizm’le birlikte başlatabiliriz. (Dufoix, 2013: 9)

2 F. Anthias (1998: 560) kavramın karşılığı olarak “tohumların yayılması” demektedir.

4424

Bu konuda Amerika Birleşik Devletlerinde yaşayan bazı Yahudilerin yaşadıkları, ilginç bir örnek teşkil eder. 1885’te Pittsburgh Platformunun “artık Yahudilerin İsrail’e geri dönmeyi istememeleri gerektiği” biçiminde ifade edilen bildirisinin 1937’de Amerikan Hahamlar Merkez Kongresi’yle (the Central Conference of American Rabbis’le) birlikte feshedildi. Bunun yerine “anavatana” dönme politikası geliştirildi (Encyclopedia Britannica Online). Bu da göstermektedir ki Yahudi tarihi açısından baktığımızda bile “diaspora” kavramı ile konjonktür arasında sıkı bir ilişki göze çarpmaktadır. Gerçekten de 1916 ve 1917 gibi her iki tarihin (1885 ile 1937’nin) ortasında yer alan bir zamanda Amerikalı siyahiler ile Yahudiler arasında paralellik kuran iki çalışmada, özellikle siyahlar için diaspora kavramı kullanılır. Ancak burada ilginç olan paralellik girişiminin bulundukları ülkelerde benzer kötü muamelelere tabi olmaları ve uğradıkları ayrımcılık açısından kurulmasıdır. Bu girişim, her iki topluluk için de, “gidecek başka bir yerin olmaması” ve yaşanılan yerin onların evi olması düşüncesinin üzerine bina edilir. (Dufoix, 2013: 11-13) Göründüğü gibi 1900’lülerin başında Amerikalı Yahudilerin “anavatana geri dönmesi” düşüncesi bazılarınca olası bile görünmemektedir. Köken olarak Yahudilerin tarihi ile ilişkilendirilse de iyi organize olmuş “yerinden edilmiş” bazı toplulukların da (Çinliler, Ermeniler, Filistinliler, Çingeneler ve Afrikalılar gibi) yaygın olarak diaspora kabul edildikleri görülür. Burada genel olarak zorla yerinden edilme, birden çok yere dağılma ve anayurt düşüncesinin mevcudiyeti kriterleri kullanılır (Wahlbeck: 2002: 229). Ancak bazı yazarlar yukarıda anlatılanların çok dışında gibi görülen “zorla diaspora” ve “gönüllü diaspora” (Appadurai, 1996: 165) gibi kullanımların da altını çizerler. Yanı sıra kavramın sıklıkla “zorla ya da vahşice kovulma” sürecini yaşamış topluluklarla sınırlı bir kullanımı olduğunu ama aynı zamanda bir sosyal duruma da gönderme yaptığını belirtilir. Bu sosyal durum, postmodrnizm ve küreselleşme ile uyumlu olan özel bir bilinç formunu gerektirmektedir. (Anthias, 1998: 560) Şüphesiz küreselleşme ve postmodernite bu kavrama yeni bir boyut katmaktadır. O zaman konuya biraz daha yakından bakmak için “acaba nasıl bir sınıflandırma yapabiliriz” sorusunu sormakla ve buna geçici de olsa bir cevap vermekle başlayabiliriz. Post-modernizm ya da geç-modernite tartışmalarını düşündüğümüzde klasik ve modern diaspora

4425

ayrımının yeterli olamayacağı görülür. O zaman en azından üçlü bir sınıflandırma daha anlamlı olacaktır.

2. FARKLI DİASPORALAR

Bu çerçevede kronolojik bir sıra takip edersek; (1) eski diaspora ve Eski Yunan dönemi ile ilişkili olan klasik dönem, (2) 1500’lü yıllarda Avrupa’nın yayılmasıyla oluşan kölecilik dönemiyle başlayan ve sonrasındaki kolonicilik döneminde devam eden ancak 2. Dünya Savaşı’yla son bulan modern dönem ve (3) 2. Dünya Savaşı sonrasından günümüze kadar geçen süreyi kapsayan günümüz diasporası biçiminde bir sınıflandırma yapılabilir. (Reis, 2004: 41) Klasik diaspora için, yukarıda anlatılanlardan da çıkarsanabileceği gibi, zorunlu göç temel bir unsur olarak görülebilir yanı sıra diasporik grubun geldiği toplum ile belli bir toplumsal ve kültürel sınırı koruma isteği de vardır. (Kaya, 2010) Günümüze gelindiğinde ise durumun bu kadar net olmadığı, karmaşıklaştığı söylenebilir. Burada “kimlik” meselesine bakış açısı çok etkili olmaktadır. Kimliği tamamlanmış bir proje olarak ele aldığınızda özcülük ve indirgemecilik tuzağına düşüleceğini söyleyenlerin eleştirileri göz ardı edilemez. Kimlik süreçsel bir özelliğe sahiptir ve sürekli yeni öğelerle eklemlenir. (Bkz. Hall, 1990: 222 ve 226; Anthias1998: 560) Bu kompleks durum daha çok kavramın kapsayıcılığının gelişmesi anlamına gelir ve kendisini modern diaspora tanımında gösterir. Ancak işin içine postmodern diaspora kavramı dahil edildiğinde bu kapsayıcılık, “bu kavram işlevini yitirdi, artık hiçbir ayırt edici özelliği yok” eleştirilerini anlamlı kılacak kadar genişler. Konuya dikkat çeken R. Brubaker’a göre (2005: 3) evrenselleştirilen diaspora paradoksal bir biçimde anlamını yitirmekte, anlamsız hale gelmektedir3. O zaman kavramın halen anlamlı olması için neler söylenebileceğine göz atmak gerekir.

3

Brubaker (2005: 4) diaspora için ne kadar geniş bir alanda kullanımın olduğunu, yapılmış olan akademik çalışmalarda karşılaştığı örnekleri derleyerek verir: “’Diaspora’nın diasporası sadece varsayılan diasporaların çoğalmasını, akademinin içinde ve geniş kültürel ve yönetsel alanda diasporanın daha yaygın konuşulmasını içermez aynı zamanda terimlerin de çoğalması anlamına gelir.

4426

R. Cohen de eski ve yeni diaspora kavramları arasında bir farkın olduğuna dikkat çeker ve bunu kapitalizm ile ilişkilendirir. Ona göre kolonileşme ve kolonileştirme ile ilişkili olan kapitalizm öncesi diasporalar (Yahudi, Ermeni ve Çerkes gibi) ve işçi ya da işveren göçü biçiminde tanımlayabileceğimiz kapitalizm süreci diasporaları (İrlandalı, Çinli, Hintli, Sih ve Türk gibi) vardır. (Kaya, 2010) Öte yandan günümüzde özellikle ulus-aşırı kimliklerle diaspora arasında bir paralellik göze çarpar. Ulusaşırılık kavramı belli bir grubun birden çok ulus devletle olan anlamlı bağını gösterir. Ancak bunun da ötesine geçer ve içinde olduğu ulus devlerde alışılmış ulusal bağlarla –yurttaş ve yurttaş olmayan gibi- tanımlanamayacak kadar karmaşık bir bağlama da sahip olur. Appadurai’nin Amerika’daki ulusaşırı grupların çeşitliliğine yaptığı vurgu bu ikinci tespiti pekiştirir. Ona göre Amerikalılık için üretilen mevcut hiçbir kavram bu çeşitliliği yansıtmak için kullanılamaz (1996: 172). Artık çok daha fazla insan doğduğu toprakların dışında zorla ya da gönüllü bir biçimde bulunmaktadır. Buradan hareketle umut diasporaları, terör diasporaları ve umutsuzluk diasporaları biçiminde üç farklı diasporadan söz edilebilir. (Appadurai, 1996: 6; Kaya, 2010) Bu sınıflandırma diaspora gruplarının ne gibi sebeplerle diasporada bulunduklarını anlatmaktadır. Eskiden sadece Yahudiler, Yunanlılar, Ermeniler gibi kimlikler için kullanılan diaspora kavramının günümüzde anlamının geliştiğini ve artık göçmen, gurbetçi, mülteci, konuk işçi, sürgün gruplar, denizaşırı topluluklar ve etnik topluluklar için kullanılmaya başladığını vurgulayan K. Tölölyan tarihsel olarak ortaya çıkan kapsam farklılığının altını çizer (Brubaker, 2005: 3). Günümüz diaspora kavramının kapsamında görülen bu niteliksel değişmeye şüphesiz yaşanan küreselleşmenin ve artan kitle iletişim araçlarının etkisi olmaktadır. Anavatanlarından uzak olan göçmenler çok rahat bir biçimde anavatanlarıyla Buna ek olarak soyut bir isim olarak ‘diaspora’ bir birlikteliği gösterir, somut isim olarak bir durumu (diasporalık ya da diasporizm), bir süreci (diasporalaşmak, diasporasızlaşmak ve yeniden diasporalaşmak), hatta bir araştırma alanını (diasporaloji ya da diasporastik) gösterir. Sıfat olarak diasporist, tartışma ya da mücadele alanında bir tutumu ya da pozisyonu anlatır. Yine sıfat olarak diasporik ve diasporan kullanımları da diasporik yurttaşlık, diasporik bilinç, diasporik kimlik, diasporik göçmenlik, diasporik milliyetçilik, diasporik ağlar, diasporik kültür, diasporik din ya da diasporik öz gibi nitelik ve tarzı gösterir…”

4427

iletişim içine girebiliyor, anavatanlarına ait olan birçok şeyi çok uzaklarda olmalarına rağmen kullanabiliyorlar. Bu kullanımlar düşünüldüğünde artık mekâna bağlılığın kalmadığı, ilk olarak tespit edilebilir. (Appadurai, 1996: 5). Mekâna bağlılığın zayıflaması, ulus merkezli çözümlerin sorunlaştırıldığı bir döneme denk gelmekte bu da ulus-aşırı bağlamları konuşmayı çok mantıklı hale sokmaktadır. Bu tartışma bize, her ne kadar belli bir yere ya da ulusa bağlılığı anlamsızlaştırdığını anlatmasa da en azından “glokal” bir dünyada olduğumuzu (Wahlbeck, 2002: 233) düşündürtmelidir. Nitekim küreselleşme, kültürel homojenleştirme ile kültürel heterojenleştirme arasındaki bir gerilimle birlikte okunabilir. Amerikanlaşan ya da metalaşan bir dünyada kendisine ait özellikleri kaybetmekten korkan ve kendisini yok olmaktan kurtarmaya çalışan bir yerlilik/yerellik düşüncesi göz önünde bulundurulmadan küreselleşmenin anlaşılamayacağı söylenebilir (Appadurai, 1996: 32; Govers ve Go, 2009: 56). Bu durum glokalliğin altını çizmek anlamına gelecektir4. Bunun yanında diaspora tanımı yapanların genel olarak iki kategoride değerlendirildiği görülür. İlk kategoridekiler örnek olarak Yahudiliği alırlar ve ona göre bir tanımlama yaparlar5. İkinci kategoride olanlar ise küreselleşmeyi ve ulusaşırılığı önemserer ve eski tip bir tanımlamanın yetersiz olduğunu düşünürler (Reis, 2004: 45 vd.). Yahudilerin yaşadıklarının onlara özgülüğü ve günümüz karmaşık ilişkilerini yansıtmaması ilk kategoride yer alan tanımlamaların yeterince kapsayıcı olamamalarına neden olmaktadır. İkinci durumda ise yeni tür diasporaya gönderme yapılır. Burada yeni diaspora, post-modern diaspora, geç-modern diaspora, post-kolonial diaspora ya da çağdaş diaspora gibi tabirlerin kullanılması en azından önceki diaspora anlayışlarından farklılığı belirtmek için anlamlı görülebilir. Gerçekten de dünyada göç meselesi tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar hareketlenmiş ve çeşitlilik 4 Küresel ve yerel olanı bir arada tartışmaya ilginç bir örnek M. Castells tarafından verilir. Ona göre Japonya’nın başkenti Tokyo için batılılaştırma, Japonlaştırma, küresel kent gibi tartışmaların yürütüldüğü 1995 yerel seçimleri çok anlamlıdır. Bu seçimi Dünya Kent Fuarı’nın Tokyo’da yapılmasına karşı çıkan aday, sadece bu talebi içeren tek bir maddelik programıyla kazanmıştır. Castells’e göre bununla: “Sivil toplumun yerel mantığı uluslararası iş dünyasının küresel mantığını yakalıyor ve ona karşı koyuyordu.” (Castells, 2005: 567) 5 Örnğin W. Safran (1991: 84), diasporaları Yahudiliği esas alarak karşılaştırır ve ilk sırada Yahudi diasporasına en çok benzettiği Ermeni diasporasını sayar.

4428

kazanmıştır. O zaman şu soruyu sormak gerekir: “Acaba her göçmen grup diaspora olarak değerlendirilebilir mi?” Bu değerlendirme ile birlikte “bir Türk diasporası”nın da mümkünlüğüne de geçilebilir. 3. TÜRK DİASPORASI

Uluslararası Göç Örgütü, uluslararası göçmenleri iki temel kategoride değerlendirir: ilk kategoriyi başka bir ülkeye okumaya, çalışmaya, ailesinin yanına yerleşmeye ya da buna benzer gerekçelerle giden gönüllü göçmenler oluştururken ikinci kategoriyi ise zorunlu bir sebeple anavatanını terk edenler oluşturuyor. Zorunlu sebeplerle göç etmek ile gönüllü olarak göç etmek, her zaman birbirlerinden rahatça ayrılabilecek kategoriler değillerdir. Örneğin politik nedenlerle zorunlu olarak göç eden birisi, daha sonra, göç etmezse politik olarak suçlu sayılmayacak olan aile fertlerini yanına alabilir. Ya da aynı kişi, ülkesinde politik durumun düzelmesine karşın ülkesine dönmeye bilir. Görüldüğü gibi iki kategori arasında geçişkenlikler de olabilir. Aynı durum tersinden bir örnek üzerinden de yaşanabilir. Söz gelimi çalışmak için ülkesini terk eden bir işçi, ülkesinde yaşam şartlarının kötüleşmesiyle birlikte gönüllü göçmenlik yerine zorunlu göçmenlik kategorisine daha yakın durabilir. (IOM ve UN, 2000: 8) Bu çerçevede tüm göçmenleri zorunlu olarak “diaspora” olarak adlandırmanın bir anlamının olamayacağını söylemek doğrudur. Ancak sorun “bu göçün zorunlu mu yoksa gönüllü mü olduğu” üzerinden düşünülerek çözülemez. Evet, gerçekten de diaspora olmak için göçmenlik olmazsa olmaz bir koşuldur (Boyce-Davies, 2008: XXXI). Bu duruma dikkat çeken Safran da işgal altındaki Filistinlilerin ve tarihte Alman ve Rus işgali altında yaşamak zorunda kalan Polonyalıların diaspora olarak görülemeyeceğinin altını çizer. Ona göre ancak anavatanlarını terk edip başka yerde yaşamak zorunda bırakılanların (dolayısıyla ana yurtlarının dışında yaşamak zorunda kalan söz gelimi Polonyalıların) diaspora olması söz konusudur. (Safran, 1991: 85) O zaman anavatanla tarihsel, duygusal, politik, ekonomik ve kültürel bağların olması ve bununla birlikte bir bilinç olması gerekecektir6 (Boyce6

Örneğin Amerika Birleşik Devletlerine göç eden oldukça kalabalık bir grubu oluşturan Polonyalıları Safran (1991: 85), yukarıda anlatıldığı gibi bir diasporada

4429

Davies, 2008: XXXI). İlişkilerin ve bilincin hangi seviyede olduğu, gerçekte ne kadar olgusal bir zemine oturduğu meseleleri tartışmalı da olsa bu unsurlar “diaspora”nın varlığı için kendisini az ya da çok göstermelidir. Görüldüğü gibi, sanki her etnik grup için kullanılabilir “vıcık” bir kavram gibi bir algıdan “diaspora”nın kurtarılması gerekmektedir. D. Schnapper bunun için iki önemli ölçüt belirler. Bunun ilki kavramın “nötr”, yani olumlu ya da olumsuz bir anlam yüklenmeden, kullanılmasıdır. Diğeri ise dağılmış/yayılmış tüm nüfusları kapsaması gerektiğidir. Bunun anlamı şudur; sadece Yahudilerle ilgili olmayan bir kavramdan söz ediyoruz, aralarında bağ olan herhangi bir grup, bu bağın niteliğinin nesnel mi yoksa sembolik mi olduğuna bakılmaksızın bu kavram çerçevesinde tanımlanabilir. “Farklı sınırlar içine yayılmış etnik topluluklar” ve “ulusaşırı topluluklar” bugün postmodern tartışmaları gören küresel dünyamız için diasporanın tanımı biçiminde alınabilir (Dufoix, 2013: 29-30). Nitekim Ö. Wahlbeck (2002) köken olarak bağlı bulunulan ülke ile yaşanılan ülke arasında bağ kuran ulus-aşırı sosyal örgütlenmeler için diaspora kavramını kullanmakta ve buna Avrupa’da yaşayan Kürt mültecileri örnek vermektedir. Çıkış noktası, köken ülke/toplum ile ilişkilerin sadece hatıralardan ibaret olmadığı gerçek bağların hayatın bir parçası olarak devam ettiğidir. Dolayısıyla hem köken-ülke hem de aynı etnik gruba mensup ama diğer ülkelerde yaşayan insanlarla sosyal, ekonomik, kültürel sıkı ilişkilerin geliştirilmesi televizyon ve radyo yayınlarının takip edilmesi ve yanı sıra telefon edilmesi, mektup yazılması, ziyaret edilmesi ve son dönemlerde daha anlamlı olan internet üzerinden iletişime geçilmesi gibi gündelik hayata dair ilişkilerin de sürdürülmesi bu duruma kanıt olarak algılanabilir. Brubaker da kavramın sınırlarını çizmeyi dener ve üç kriter belirler. Bunları; dağılma, anavatana yönelme ve sınırları korumak diye adlandırır. Ona göre en yaygın kabul gören “dağılma” kriteridir. Bu zorla dağılma ya da travmatik bir dağılmayı içerir ki bunun da devletler arasında olması beklenir. Her ne kadar en anlaşılır kriter bu olsa da bu kriterin evrensel olmadığı da söylenmelidir. Bazı yazarlar birden çok ülke sınırları olması gereken 6 özelliğe uymadığı için, diaspora olarak görmez. Zira onlar Amerika’ya yerleşmiş, karışık evlilikler yapmış, Polonyalıların anadillerini unutmaya başlamışlardır.

4430

içine dağılmış “etnik grupları” ya da ülkeleri dışında yaşayan etnik azınlıkları da diaspora olarak görme eğilimindedirler. İkinci kurucu ilke olan “anavatana yönelme” meselesi, gerçek de olsa hayali bir biçimde de olsa, anavatanı değerlerin, kimliğin ve bağlılığın kaynağı olarak kodlar. Ancak anavatanla kurulan ilişkinin her diasporik grup için aynı olmadığı, özellikle geri dönüş düşüncesinin bazılarında olmadığı söylenmelidir. Son kriter olan sınırların korunmasında da vurgu, ev sahibi toplumla tam kaynaşmama bir ayrımı koruma düşüncesinedir. Bu bakış açısına en önemli muhalefet senteze, hibritliğe vurgu yapan “sınırların aşındığı” düşüncesine inanan postmodernizme yakın düşünürlerden gelir. (Brubaker, 2005: 5-7) Türk diasporası tabiri bu kadar geniş ölçekte değerlendirilen diaspora teorilerinin birçoğuna uyabilir. Bu çerçeveden bakılırsa bu adlandırma teorik bir destek de bulur. Öte taraftan diaspora kimliğinin motive ediciliği ve “anavatan” ile olan ilişkileri güçlendirmesi de kavramın hem köken ülke hem de diaspora kimliğini taşıyan kişiler için ciddiye alınmasını sağlar. Bu ek avantajlara dönüşebilen bir kimliktir ve köken ülke ile “kazan kazan” ilişkisi sağlayabilir. Diasporadakiler anavatanla yabancıların kuramayacağı ağlar üzerinden ulaşabilir, anavatan ise yabancıların kendileri ile paylaşmaya çok da istekli olmayacakları sermaye, teknoloji, yeni fırsatlar konusunda diasporadan daha fazla destek alabilir. Örneğin diasporalar köken ülkenin gelişiminde ciddi katkılar sağlayabilirler. Daha çok, anavatanla karşılaştırıldığında nispeten zengin ülkelerde barınan diasporik gruplar, anavatanla yaşadıkları ülke arasında bağların gelişmesine katkı sunarlar. Aile ve akrabalık bağlarının sürdürülmesinin yanı sıra “hemşehri dernekleri”, işadamı dernekleri, ulusal dernekler, politik gruplar, dini gruplar hem yaşanılan ülkelerdeki dayanışmaya yaramakta hem de anavatanla ilişkileri güçlendirmektedir. Edinilen deneyimlerin anavatanla paylaşılması kültürel ve eğitsel anlamda bir etkileşim de sağlamakta ama çok daha belirgin bir biçimde ekonomi için başlı başına önemli bir kazanım olmaktadır. Burada anavatana yatırımların yönelmesi ve ticaretin artması öne çıkmaktadır. (bkz. House of Commons, 2004: 64 vd.) Tam da bu noktada başta Türk iş çevreleri ve devlet yetkilileri diasporik potansiyeli kullanmak için çok istekli görünmektedirler. Ancak bu konuda ciddi bir engel görünmektedir. O da “diaspora”

4431

kavramının Türkiye kamuoyunda olumsuz çağrışımlar yapması ve böyle bir kimliğin benimsenmesinin zor olabileceğidir. 4. MEDYA-EKONOMİ-SİYASET VE DİASPORA

Diaspora kavramı Türkiye’de, popüler kültür ve medya dilinde, daha çok Ermeniler için ve genellikle de şüphe ile yaklaşılan olumsuzlukları çağrıştıracak biçimde kullanılageldi. Ermenilerle sınırlı olmayan bir kullanım düşünülse bile bu da; daha radikal, daha milliyetçi, daha katı kuralları olan, Batı tarafından desteklenen gruplar, dışarıda Türkiye’ye karşı lobi faaliyetleri yürütenler biçiminde yan anlamlarla içkin bir kullanım oldu. Bunun bazı istisnaları da yok değil; örneğin 1990’lı yıllarda bazı Çerkesler “diasporik grup olmanın” politik bazı avantajlar sağladığını ve politik bilincin yüksek tutulmasını kolaylaştırabileceğini keşfettiler. Dolayısıyla kendilerini “diaspora” olarak tanımlamaya başladılar. Yanı sıra Avrupa’da yaşayan Kürtler için öncelikle akademik literatürde bu kavram kullanılmaya başlandı ve daha sonra da medya diline girmesi söz konusu oldu. Çerkezler için daha nötr olan bu kavramın Kürtler söz konusu olduğunda “karşı lobi faaliyetlerini” en azından kuşku düzeyinde yeniden hatırlatması, kavramın pejoratif anlamlar yüklenerek kullanılmasını sürdürdü. Ancak son zamanlarda olumlu diyebileceğimiz, özellikle “Türk diasporası” tabiri de duyulmaya başlandı. Bu kullanım “diaspora”nın pejoratif anlamını aşındırsa da halen olumsuzluk çağrışımlarını bitirmediğinden söz edilebilir. Öncelikle popüler söyleme basın üzerinden yaklaşmak yararlı olabilir. Onun için öncelikli olarak popüler algıdaki bu kullanım ve Ermeni diasporası üzerinde durmakta yarar var. “Diaspora” kavramı akademik literatürde, değinildiği gibi, çok geniş bir kullanım alanına sahiptir. Ayrıca çok önemli bir çözümleme aracı olarak kullanılır. Buna rağmen, popüler kullanım açısından “diaspora” dendiğinde örneğin bir gazete de “diaspora” diye yazıldığında ilk olarak akla Ermeni diasporası gelmektedir.7 Taraf Gazetesinin 2009 yılında, Ermenistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerle ilgili gelişmelerden rahatsız olan Amerika ve Avrupa Ermenilerinin konuyu değerlendirme 7

Popüler kültür ve medya alanında bunun belki de tek istisnası Çerkeslerdir.

4432

tarzlarını eleştirdiği ve konuyu duyurmak için kullandığı “Bakü ve Diaspora Çıldırdı” (12 Ekim 2009) ve “Ha Bahçeli Ha Diaspora” (14 Ekim 2009) manşetleri tam da bu söylenenleri özetlemektedir. Bu manşetler sözü edilen “diasporanın pejoratif anlamı” açısından da çarpıcı örneklerdir. Özellikle ikinci manşetten sonra Taraf’ı ve diasporaya yönelen önyargıları oldukça ağır bir biçimde eleştiren, konu açısından anlamlı görülen, iki gazete yazısı yayımlandı. Bu yazılar, Türkiye’deki diasporaya (Ermeni diasporasına) bakış açısının olumsuzluğunu ortaya koydular yanı sıra “diaspora”nın ne olduğu tartışmalarını ve diasporik grupları anlama çabasını da içerecek biçimde (Ermeni diasporasının ne olduğu ve Ermeni diasporasını anlama çabası üzerinden) değerlendirmeler yaptılar. Konu ile ilgili yazan T. Suciyan’ın “diaspora” kavramının kapsamına ve R. Koptaş’ın diaspora psikolojisinin yeterince anlaşılamamasına yönelik yazdıkları, Türkiye’de “diaspora” kavramının yanlış anlaşılmasındaki bazı nedenleri gösterdikleri gibi kavramın doğru bir biçimde anlaşılması için iyi bir çıkış noktası da olabilirler. Taraf’ın bu manşetle Türkiye, Ermenistan, Amerika ve Avrupa Ermenileri arasında yaptığı ayrımın sorunlu olduğunun altını çizen T. Suciyan, Taraf’ın diaspora olarak görmediği ve “bizim Ermeniler” olarak kodladığı Ermenilerin de neredeyse tamamının diasporik olduğunu dile getirdi. Bu durumu desteklemek için de Cumhuriyet döneminde yaşadıkları yerlerde ciddi sorunlarla karşı karşıya kalan Ermenilerin İstanbul’a Türkiye’nin başka yerlerinden göç etmek zorunda bırakılmalarını gösterdi. Dolayısıyla Suciyan, bu insanların anavatanlarının İstanbul olmadığı gerçeğinden yola çıkarak onlara da diaspora denebileceğini söylüyordu (Suciyan, 20.10.2009). Bu saptama Türkiye’de yaşayan bir “diaspora”ya da dikkat çektiğinden anlamlıdır. Zira medyada tartışmalar takip edildiğinde yaygın olarak, “diaspora” daha çok “dışarıda”dır algısı vardır. R. Koptaş ise Taraf’ın manşeti ile diaspora psikolojisini göz ardı etme ve onları anlayamama (ve/veya bilinçli olarak meseleyi saptırma/diasporayı şeytanlaştırma) arasında bir bağ kuruyordu. Koptaş’a göre tarihteki travmaların ve yerleştikleri ülkelerde halen devam eden başta asimilasyon tehdidi olmak üzere birçok olumsuzluğun sanki yaşanmamış gibi varsayılarak

4433

diasporanın değerlendirilmesi ciddi bir ahlaki sorundur. (Koptaş, 14.10.2009)8  Medya ve popüler söylem içinde Ermenilerin yanı sıra Yunanlılar/Rumlar ve Yahudilerle birlikte de “diaspora” kavramı kullanılabilmekte ancak tahmin edilebileceği üzere bu kullanımlar da olumlu tasvirlerin konusu olmamaktadır. Bu çerçevede düşünüldüğünde son zamanlarda, gazete köşelerinde ve politik tartışmalarda özellikle Kürt diasporası tabirine de rastlanmaktadır. Kürtlerle birlikte kullanılan diaspora tabiri biraz daha karışık anlamlar taşıyabiliyor. Bu çerçevede Kürt diasporasının Kürt sorunu için en önemli aktörlerden biri olduğu (Kurt, 10.03.2013) vurgusu yapılıyor. Kürt hareketine bakış açısına göre de Kürt diasporası bir anlam kazanıyor. Yani kavramın Kürtler için kullanımı bazen olumsuz9  bazen de nötr ve/veya olumlu10 çağrışımlarla birlikte yer alabiliyor. Türkiye’deki diaspora kavramının bir başka yaygın kullanımı da “Çerkes diasporası” biçimindedir. 1990’lardan beri Çerkesler için, daha çok Çerkeslerin kendi yazdıkları metinlerde, yaygın bir biçimde diaspora kavramının kullanıldığı gözlenmektedir. (Taymaz, 1998) Bu kullanım Ermeni, Yahudi, Rum ya da Kürt diasporası kullanımlarının dışında “daha olumlu” bir perspektife konu olmakta, kullanımın kendisi (niteleyen olarak diaspora) olmasa da Çerkesler (nitelenen olarak Çerkesler) için daha sempatik bir tavır sergilenebilmektedir. Ancak yine de Çerkezlerin diaspora olduğu tespitine iki karşı duruş var. Bunlardan ilki Çerkesler için kullanılan diaspora tabirinin Ermenileri çağrıştırdığı için Çerkeslere yakıştırılmaması gerektiği düşüncesi, ikincisi ise Çerkeslerin Türkiye’nin sahibi olduğu dolayısıyla onlara diaspora denemeyeceği vurgusunu içeren düşüncedir. İlk duruma, “Uluslararası 146. Yılında 1864 Kafkas Göçü: Savaş ve Sürgün” adını taşıyan sempozyumda kullanılan 8

Hem Suciyan’la Koptaş’ın yazılarını hem de Taraf’ın manşetlerini değerlendirerek Ermeni diasporasını anlatan bir yazı için bkz. (Hür, 25.10. 2009). 9 Başbakanın kendisine yöneltilen bir soruda “Kürt diasporası” kavramı kullanılıyor. Bu kavramı doğru bulmayan bir örnek için bkz. (Odatv.com, 23.10.2009) 10 Dünya TV’nin Mévan adlı programının Kırgızistan’da yaşayan Kürtlerle ilgili konusunu anlatan Zaman Gazetesi “Kırgızistan’daki Kürt Diasporası” başlığını kullanıyor. bkz.(Zaman, 01.11.2013). Ayrıca bkz. (Doğan, 11.03.2011)

4434

“Kafkas diasporası” kavramına karşı çıkan Prof.Dr. Nedim İpek’in düşünceleri örnek olarak verilebilir. İpek’e göre, Ermenileri çağrıştıran diaspora kavramını Çerkesler için kullanmak doğru değildir. Çerkezler kendilerine özgü bir kavram kullanmalılar. Bu konuda Almanya’daki Türkler örnek olarak gösterilebilir (Almanya’ya göç eden Türkler için, özgün olan, “Almacı” nitelemesi kullanılmaktadır). İkinci durum için örnek ise www.kafkasdiasporasi.com adlı internet sitesinin, yılın en iyi siyasetçisi olarak seçtiği Ömer Çelik’in, bu ödülü alırken sarf ettiği sözlerde kendisini göstermektedir. (Karayel, 2010; Özden, 2010) Çelik şunu söylemiştir: “Bir siyasetçi olarak diaspora kelimesini kabul etmiyorum. Çünkü sizler bu topraklarda 3 bin yıllık geçmişi bulunan, bu torakların korunmasında büyük mücadeleler veren bir toplumsunuz. Dolayısıyla bu anavatanın sahibisiniz. Kafkaslarla Türkiye bir bütündür. Kafkaslar olmadan Türkiye, Türkiye olmadan Kafkas tarihi ve coğrafyası eksik kalır. Onun için bizler bu topraklarda yabancı değiliz. Bu nedenle diaspora kelimesini kabul etmiyorum. Sitenin ismi www.kafkasdunyasi.com olmalıdır.” (Kafkas Disporası, 2010) Görüldüğü gibi her iki örnekte de “diaspora” kavramına olumsuz bir anlam yüklendiğinden Çerkeslere “yakıştırılmamaktadır”. İpek’in ve Çelik’in bu sözleri bazı Çerkesler tarafından ciddi anlamda eleştirilecektir. Bu eleştirilerle ortaya konmak istenen, diaspora kavramının Çerkeslerin var olabilmesi ve siyasi bir kimlik kazanabilmesi için hayati bir önem taşımaktadır. Türk diasporası tabirinin ortaya çıkmasıyla birlikte, yukarıda söylendiği gibi, diaspora tabirinin pejoratif anlamı aşınmaya başladı. Türk diasporası tabirini kullananların genel anlamda vurguladıkları şey, dışarıda yaşayan ve bir şekilde yaşadıkları ülkelerle uyum sağlayan Türklerin, Türkiye’ye ekonomik ve politik alanlarda ciddi katkılarının olabileceğidir. Tam da bu noktada iş çevrelerinin “diaspora” kavramını keşfettiklerini görüyoruz. Zira iş çevrelerinde diasporanın ciddi bir ekonomik güç olduğunu keşfettiler.

4435

Diaspora kavramının olumlu anlamlar yüklenerek kamuoyunda resmi ya da yarı resmi diyebileceğimiz bir biçimde telaffuz edilmesinde ise 2009 yılı önemli görülebilir. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Dünya Türk Girişimciler Kurultayında yaptığı bir konuşmada “Türk Diasporası” tabirini telaffuz etti. Kendi tabiriyle ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) hazırlamış olduğu “Dünyada Diaspora Stratejileri: Türk Diasporası İçin Öneriler” adlı kitapçıkta da belirtildiği üzere bu kavram ilk defa “pozitif anlamda”11 kullanılmış oldu12. (DEİK, 2011: 1 ve 3) Her ne kadar DEİK’in internet sayfasında Dünya Türk İş Konseyi tanıtılırken, Türkçe metinde “Türk lobisi” İngilizce metinde de “Turkish diaspora” denmesi (DTİK, 2014) anlama yönelik henüz tam bir benimsemenin olmadığı izlenimi verse de “diaspora” tabirinin kullanılmasına yönelik gerekçelendirmeler çok anlamlı görülmektedir. DEİK’e göre “gurbet” kavramından “diaspora” kavramına geçilmektedir ve bunun da üç önemli nedeni vardır. Öncelikle Batı Avrupa’da yaşayan Türkler artık dördüncü nesillere ulaşmış, birlikte yaşadıkları toplumla entegre olmaya başlamışlardır. Bu da onların göçmenlik statülerini kaybedip oranın asli unsurları olmaları anlamına gelmektedir. Dolayısıyla artık göçmen ya da gurbetçi yerine onlara diaspora denmesi gerekmektedir13. İkinci olarak da Türklerin sadece Batı Avrupa’da değil dünyanın her tarafına değişik vesilelerle yayılmış olmaları da onlara göçmen demeyi anlamsızlaştırmıştır. Son olarak da artık Türkler arasından her alandan profesyonellerin çıktığı dolayısıyla sadece göçmen işçi tabirinin zaten işlevsiz kaldığı yönündeki saptama da onları diaspora 11

Resmi ya da yarı resmi bir şekilde ilk defa “pozitif anlamda” demekte yarar var. Zira bu ve benzeri toplantılarda başta Hisarcıklıoğlu olmak üzere iş çevrelerinin dile getirdiği “diaspora” meselesi zamanla devlet kademelerinde de anlamlı olmaya başlayacaktır. Bu durumu Hisarcıklıoğlu şu şekilde ifade eder: “2009 yılında gerçekleştirdiğimiz Kurultay'da hükümetimizden diasporamıza yönelik faaliyet göstermek üzere bir kamu kurumu oluşturulmasını talep etmiştik. Ne mutlu ki, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı kuruldu. “ (Timeturk, 08.06.2012) 12 Öyle anlaşılıyor ki Hisarcıklıoğlu bu kavramın önemli ve işlevsel olduğuna çok inanmaktadır. 2012 yılında yaptığı bir konuşmada 2009 yılına atıf yapmakta ve diaspora kavramının “fikri takipçisi” olduklarını söylemektedir. (TOBB, 2012) 13 Dikkat edilirse yukarıda değindiğimiz Ömer Çelik’in düşüncelerinin aksine bir durum söz konusudur. Çelik “asli unsursunuz diaspora değilsiniz” derken DEİK “asli unsursunuz göçmen değil diasporasınız” tespitini yapmaktadır.

4436

olarak adlandırmayı anlamlı kılmıştır. DEİK’in bu saptamalarının en önemli güdüsü kuşkusuz ekonomidir. Zira güçlü diasporaları olan ülkelerin ekonomileri diasporanın varlığıyla daha güç kazanabilmekte ve bu ülkeler kendi diasporalarına özel bir ilgi göstererek onlarla ilgilenecek kurumlar oluşturmaktadırlar14. (DEİK, 2011: 3) Türk diasporasının yapabilecekleri konusu artık en üst düzeyde devlet yetkililerinin de gündeminde görülmektedir. Dış politikada bu gücü kullanmak gerektiği düşüncesi gittikçe genel kabul görüyor. Özellikle “başka diasporalara” karşı Türk diasporasının kullanılması ya da yardıma çağrılması devletin en üst düzey temsilcileri tarafında da önemsenmeye başlandı15. Ki bu da “diaspora” tabirinin daha yaygın ve daha olumlu anlamlar içererek kullanılması anlamına gelmektedir. “Türk Diasporası” tabirini sadece Türkiye ile sınırlamadan “Dünya Türkleri” üzerinden düşünerek de kullanmak mümkün. Bu çerçevede Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin Azerbaycan’da düzenlediği bir forumda Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan ve Kazakistan’dan çok sayıda diaspora temsilcisinin bir araya getirilmesi örnek olarak gösterilebilir16. Bu forumda Azerbaycan Diaspora Devlet Komitesi Başkanı Nazim İbrahimov’un “Dünyanın çeşitli ülkelerinden 450'den fazla konuğumuz var. Bu Türk dünyası birliği için atılmış bir adımdır. Artık Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan'ın diaspora teşkilatları önümüzdeki problemlere karşı birleşerek gücümüze güç katacak” diye

14 Yurtdışında yaşayan Türklerin ekonomik ve politik açıdan Türkiye’ye ciddi katkıları olur temasını “diaspora” tabirini kullanarak işleyen birçok köşe yazısı ve gazete haberine rastlamak mümkündür. Örneğin bkz. (Türkel, 2013) 15 Konuyla ilgili başbakanın “Türk diasporası” oluşturmak gerektiği düşüncesi için bkz. (Star, 28.08.2012) 16 Aynı şekilde TASAM tarafından İstanbul’da yapılan "Türk Diasporası ve Türk Dünyası Vizyon 2023" Forumunun başlığı da anlamlıdır. Bkz. (YTB, 2013) Bu forumda Ermeni diasporasına karşı Türk diasporasının çok anlamlı bir işlevinin olabileceği sonucu da çıkmakta, Ermenilerin 2015’te yapmayı planladıkları eylemlere karşı, Türk diasporasının yapabilecekleri üzerinde durulmaktadır. (Kurban, 2013) 2012’de Dünya Türk İş Konseyi toplantısında R. Hisarcıklıoğlu aslında daha önce bu potansiyelin elde ettiği bir başarıyı kaynak olarak göstermişti. Hisarcıklıoğlu, Türk Diasporasının, Ermenilere karşı ilk başarının Fransa’da Senato’nun Ermenilerin istediği yasayı çıkarmamasında görüldüğünü ifade etmişti. Bkz. (Agos, 07.06.2012)

4437

konuşması (Haber7.com, 21.06.2013) diasporaya yüklenen önemli bir işlev olarak görülebilir. SONUÇ

Sonuç olarak oldukça geniş bir literatüre ve birbirinden çok farklı teorik gerekçelendirmelere sahip olan “diaspora” kavramı düşünüldüğünde, kavram olarak “Türk diasporası” tabirinin teorik bir zaaf içermediği söylenebilir. Bu konuda en ciddi muhalefetin popüler söylemde yer alan önyargılar olduğu söylenebilir. Ancak özellikle ekonomik çevrelerin girişimleri ile bu önyargının aşındığı anlaşılmaktadır. Zira ekonomik bir güç olarak diasporik kimliklerin etkisi yadsınamaz. Yanı sıra lobi faaliyeti anlamında siyasal bir güç olarak da diasporalar değerlendirilebilir. “Türk diasporası”nın önünde kapsayıcılıkla ilgili iki temel problem durmaktadır. Diaspora acaba bir “Türk dünyası diasporası” olarak mı ele alınmalı yoksa “Türkiyeli diaspora” olarak mı ele alınmalıdır. İlki oldukça geniş, bu anlamda bir birliktelik sağlamak zor görünmekte ancak farklı işbirlikleri potansiyeli taşıdığı için (hem siyasiler için hem de ekonomi çevreleri için) çok cazip olabilir. İkinci konu daha hayati görünmektedir. Zira Türkiye’de yaşanan politik kavgaların diasporaya taşınması her zaman ciddi bir sorun ve diasporada bölünme dolayısıyla diasporanın gücünün azalması anlamını taşımaktadır. Bu noktada içerideki bölünmelerin dışarıya yansımasının ya da en azından daha az yansımasının bir formülüne ihtiyaç var. Onun için “Türkiyelilik” öncelenmezse hem diasporanın gücünün azalması hem de diasporadaki Türkiyelilerin bir kısmının özellikle resmi çevrelerin öngördüğü politikaların aleyhinde olunması sonucunu doğurabilir. Örneğin içeride yaşanan Kürt sorunu ya da Alevi sorunun; laik ve antilaik çekişmesinin; hükümet, cemaat ve muhalefet mücadelesinin diasporada da yansımaları var. Bu yansımaları dışarıda ortak hareket etmeyi ciddi anlamda zorlaştırmaktadır.

4438

KAYNAKÇA

AGOS GAZETESİ, (2012). “Hedef Türk Diasporasını Daha Aktif Hale Getirmek”, 7 Haziran. ANTHİAS, F. (1998). “Evaluating ‘Diaspora’: Beyond Ethnicity?”, Sociology, 32(3): 557-580. APPADURAİ, A. (1996). Modernity at Large : Cultural Dimensions of Globalization, University of Minnesota, Minneapolis. BOYCE-DAVIES, C. E. (2008). “Introduction”, Encyclopedia of the African Diaspora: Origins, Experiences, and Culture, (Ed.) BOYCE-DAVIES, C. E., ABC CLIO, California: XXXI-LVIII. BRUBAKER, R. (2005). “The ‘Diaspora’ Diaspora”, Ethnic and Racial Studies, 28(1): 1-19. CASTELLS, M. (2005). Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür, Birinci Cilt: Ağ Toplumunun Yükselişi, (Çev.) KILIÇ, E., Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul. COHEN, R. (1996). “Diasporas and the Nation-State: from Victims to Challengers”, International Affairs, 72(3): 507-520. DEİK, (2011). Dünyada Diaspora Stratejileri: Türk Diasporası İçin Öneriler, DEİK Yayınları, İstanbul. DOĞAN, Y. (2011), “Kürt Diasporası ve Çözüm Süreci”, Yeni Şafak, 11 Mart. DTİK,

(2014). “DTİK Hakkında: Tanıtım”, http://www.dtik.org.tr/KonseyYapilanmasiTanitim.htm l, 30.01.2014.

DUFOIX, S. (2013), Diasporas, (Trans.) RODARMOR, W., University Of California Press, Berkeley, Los Angeles, London. EMBER, M., EMBER, C. R., ve SKOGGARD, I. (Ed), (2005). Encyclopedia Of Diasporas: Immigrant And Refugee Cultures Around The World Vol. I-II, Springer, New York.

4439

ENCYCLOPÆDİA BRİTANNİCA ONLİNE, (2014). "Diaspora", http://www.britannica.com/EBchecked/topic/161756/D iaspora, 14.01. 2014 GOVERS, R. ve GO, F. (2009). Plase Branding: Glocal, Virtual and Physical Identities, Constructed, Imagined and Experienced, Palgrave Macmillan, Hampshire-New York. HABER7.COM, (2013). “Türk Diasporası İlk Kez Bir Arada”, http://www.haber7.com/kultureletkinlikler/haber/1041314-turk-diasporasi-ilk-kez-birarada, 30.01.2014. HALL, S. (1990). “Cultural Identity and Diaspora”, (Ed.) RUTHERFORD, J., Identity: Community, Culture, Difference, Lawrence and Wishart, London. HOUSE OF COMMONS, (2004). Migration and Development: How to Make Migration Work for Poverty Reduction, Sixth Report of Session 2003–04 Volume I, http://www.parliament.the-stationeryoffice.co.uk/pa/cm200304/cmselect/cmintdev/cmintde v.htm, 02.02.2014. HÜR, A. (2009). “Diaspora Olmak Zor Zanaattı”, Taraf, 25 Ekim. IOM ve UN, (2000). “World Migration Report 2000, International Organization for Migration and United Nations Publication”, http://publications.iom.int/bookstore/free/WMR_2000_ edited.pdf, 15.02.2014. IOM, (2004). International Migration Law: Glossary on Migration, International Organization for Migration, Geneva. IONESCU, D., (2006). Engaging Diasporas as Development Partners for Home and Destination Countries: Challenges for Policymakers, International Organization for Migration, Geneva. KAFKAS DİASPORASI, (2010). “Ömer Çelik Çerkesler Bu Vatanın Shibi”,

4440

http://www.kafkasdiasporasi.com/HaberGoster/3a8926 36-9956-4718-8cf2-aae48bf58aca/omer-celikcerkesler-bu-vatanin-sahibi.aspx, 31.01.2014. KARAYEL, E. (2010). “Diaspora ne Demek? Çerkes Diasporası Var mıdır?”, http://www.kafkasevi.com/index.php/article/detail/371, 28.01.2014. KAYA, A., (2010). “Çerkes Diasporası ve Ulusaşırı Alanın Ortaya Çıkardığı Yeni İhtiyaçlar”, http://www.kafkasfederasyonu.org/haber/dernekler/201 0/211210_oat_ayhan_kaya.htm, 17.01.2014. KOPTAŞ, R., (2009). “Diaspora’nın Ahını Almak”, Agos, 14 Ekim. KURBAN, H., (2013). “’Türk Diasporası’ndan 2015 Atağı”, Akşam, http://www.aksam.com.tr/siyaset/turkdiasporasindan-2015-atagi/haber-188406, 02.02.2014. KURT, İ., (2013), “Kürt Diasporası Unutulmasın”, Radikal, 10 Mart. ODATV.ORG, (2009), “Kürt Diasporası Ne Demek?”, http://www.odatv.com/n.php?n=kurt-diasporasi-nedemek-2310091200, 31.01.2014. ÖZDEN, M., (2010). “İnadına Diyaspora, İnadına Sürgün, İnadına Soykırım”, http://www.cherkessia.net/author_article_detail.php?art icle_id=3159, 31.01.2014. REIS, M., (2004). “Theorizing Diaspora: Perspectives on “Classical” and “Contemporary” Diaspora”, International Migration, 42(2): 41-60 SAFRAN, W., (1991). “Diasporas in Modern Societies: Myths of Homeland and Return”, Diaspora, 1(1): 83-99. STAR, (2012), “Ermeni Diasporasına Karşı Türk Diasporası Hamlesi”, http://haberler.stargazete.com/politika/ermenidiasporasina-karsi-turk-diasporasi-hamlesi/haber598294, 04.02.2014. SUCİYAN, T., (2009). “Diaspora Kim”, Taraf, 20 Ekim.

4441

TAYMAZ, E., (1998). “Diaspora ve Kimlik”, Nart Dergisi, 2(7), http://www.kafkasfederasyonu.org/nart_dergisi/sayi_7/ diaspora_ve_kimlik.htm, 21.01.2014. TİMETURK, (2012). “Türk Diasporası Eyleme Geçiyor”, http://www.timeturk.com/tr/2012/06/08/turkdiasporasi-eyleme-geciyor.html#.Uu4mkR0sdXd, 02.02.2014. TOBB, (2013). “Türk Diasporası 2 Yıl İçinde 100’den Fazla Ülkede Örgütlenecek”, http://www.tobb.org.tr/Sayfalar/Detay.php?rid=1566&l st=MansetListesi, 02.02.2014. TÜRK

DİL KURUMU SÖZLÜĞÜ, http://www.tdk.gov.tr, 14.01.2014.

“Diaspora”,

TÜRKEL, F., (2013). “Türk Diasporası Ne Alemde”, Yeni Şafak, http://yenisafak.com.tr/yazarlar/Fikri_Turkel/turkdiasporasi-ne-âlemde/36608, 01.02.2014. WAHLBECK, Ö., (2002). “The concept of diaspora as an analytical tool in the study of refugee communities”, Journal of Ethnic and Migration Studies, 28(2): 221238. YTB, (2013). “"Türk Diasporası ve Türk Dünyası Vizyon 2023" Forumu İstanbul'da Başladı”, http://www.ytb.gov.tr/index.php/dunyadanhaberler/821-2013040401.html, 01.02.2014. ZAMAN, (2013), “Kırgızistan’daki Kürt Diasporası”, http://www.zaman.com.tr/tv-rehberi_kirgizistandakikurt-diasporasi_2160317.html, 31.01.2014.

4442

Lihat lebih banyak...

Comentários

Copyright © 2017 DADOSPDF Inc.