kaydi sistemde pay haczi

May 25, 2017 | Autor: Onur Kalkan | Categoria: Capital Markets
Share Embed


Descrição do Produto











27



TEKİNALP, Ünal/POROY, Reha/ ÇAMOĞLU, Ersin, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, 9. Bası, İstanbul 2003, s. 439-440.
AYTAÇ, Zühtü, Sermaye Piyasası Hukuku ve Hisse Senetleri, Ankara 1988, s. 68; ÇEVİK, N. Orhan, Uygulamada Şirketler Hukuku, 3. Baskı, Ankara 2002, s. 518; BAHTİYAR, Mehmet, Ortaklıklar Hukuku, Dersler-Soru Örnekler, İstanbul 2006, s. 147.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda 13.1.2011 tarihinde, 1.7.2012 tarihinde yürürlüğe girmek üzere kabul edilmiş ve 14.2.2011 Tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Etüd, mer'i mevzuat olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri dikkate alınarak hazırlanmış, ancak gerekli görülen yerlerde iki kanun hükümleri arasındaki farklara da değinilmiştir.
PULAŞLI, Hasan, Şirketler Hukuku, 4. Bası, Adana 2003, s. 537; POROY(TEKİNALP/ ÇAMOĞLU) s. 440.
Ticaret Kanunu'ndaki bu bilinçsiz kullanım ve karışıklık, şüphesiz diğer düzenlemelere ve uygulamaya da yansımıştır. Bu karışıklığın iki sebebi bulunmaktadır: Birincisi, Kanunumuzun çıplak payı düzenlememiş olması; ikincisi ise düzenlemelere kaynak teşkil eden Alman ve İsviçre Hukuklarında hem hisse hem de hisse senedi için genellikle aynı kavramın (Aktie) kullanılmış olmasıdır. 6762 sayılı TTK m. 286 kenar başlığında ve metninde iki kavram eş anlamda kullanılmış; 6762 sayılı TTK m. 373, m. 392, m. 401 ve m. 405'te pay yerine pay senedi kavramı kullanılmıştır (AYTAÇ s. 69). PULAŞLI, Hasan, Bağlı Nama Yazılı Pay Senetleri, Ankara 1992, s. 3; ANSAY, Tuğrul, Anonim Şirketler Hukuku, 6. Baskı, Ankara 1982, s. 258.
ÖZTAN, Fırat, Kıymetli Evrak Hukuku, 2. Baskı, Ankara 1997, s. 1490.
ÖZTAN s. 172.
TAŞDELEN, Nihat, Anonim Ortaklıkta Pay Sahipliği Sıfatının Kazanılması, İstanbul 2005, s. 22.
ANSAY- Anonim Şirketler, s. 258.
POROY(TEKİNALP/ÇAMOĞLU) s. 440-441, 523; TAŞDELEN- Pay Sahipliği s. 24.
Temettü hariç ortaklık hakları ile bankanın yönetim ve denetiminin Fon'a intikali durumunda, banka ortakları, ortak sıfatını yitirmemelerine karşın, bankanın yönetim ve denetimi ile ilgileri kesilmekte ve ortaklık haklarını temettü hariç, kullanamaz duruma gelmektedir (KUNTALP, Erden, Bankanın Temettü Hariç Ortaklık Hakları İle Yönetim ve Denetiminin ve Hisselerinin Fon'a İntikali Önlemleri ve Bu Önlemlerin Hukuki Değerlendirilmesi, Yıldızhan Yayla'ya Armağan, İstanbul 2003, s. 397, 403.
ÇEVİK, N. Orhan, Anonim Şirketler, 4. Baskı, Ankara 2002, s. 762; TEKİNALP(POROY/ ÇAMOĞLU) s. 447.
ÇEVİK- Anonim Şirketler s. 762; AYTAÇ s. 137.
ERİŞ, Gönen, Açıklamalı-İçtihatlı En Son Değişikliklerle Birlikte Türk Ticaret Kanunu, C. II, Ticari İşletme ve Şirketler, 3. Baskı, Ankara 2004, s. 2428; BAŞBUĞOĞLU, Tarık, Uygulamalı Türk Ticaret Kanunu, Ankara 1988, s. 616.
TEKİNALP(POROY/ÇAMOĞLU) s. 447.
Borsa kotuna alınma; menkul kıymet borsalarında sürekli işlem görmesi talep edilen sermaye piyasası araçlarının ilgili şartları (kotasyon kriterleri) taşımaları durumunda ilgili pazar listesine kayıt edilmesi ve işlem görmesinin kabul edilmesidir. Öte yandan, Borsa kotuna alınmamış hisse senetlerinin de İMKB pazarlarında işlem görmesi mümkündür. İMKB kotasyon şartlarını sağlayamayan; bununla birlikte Borsada işlem görebilme koşullarını yerine getiren şirketlerin hisse senetleri İkinci Ulusal Pazarda işlem görebilmektedir (Sorularla Borsa ve Sermaye Piyasası, www.imkb.gov.tr, 16.11.2010).
AYTAÇ s. 184; ÇEKER, Mustafa, Hisse Senetlerinin Halka Arzı, Borsada İşlem Görmesi ve Kaydi Değer Haline Getirilmesi, Prof. Dr. Oğuz İmregün'e Armağan, İstanbul 1998, s. 127.
TURANBOY, Varakasız Kıymetli Evrak, Ankara 1998, s. 14.
TEKİNALP, Ünal, Evraksız Kıymetli Evraka veya Kıymet Haklarına Doğru, Batider 1988/XIV/3, s. 13; TURANBOY- Varakasız s. 40.
TURANBOY- Varakasız s. 37; TEKİNALP- Evraksız Kıymetli Evrak s. 13.
TURANBOY- Varakasız s. 61.
Tebliğ'de "toplu saklama senedi" olarak ifade edilen senet İsviçre ve Alman Hukuklarındaki "toplu senet" anlamındaki senettir (TURANBOY- Varakasız s. 86, 113).
TEKİNALP- Evraksız Kıymetli Evrak s. 14.
MANAVGAT, Çağlar, Sermaye Piyasası Kanununun 10/A Maddesi Hükmüne Göre Kaydi Sistemin Esasları, AÜHFD 2001/50/2, s. 179.
24.6.1995 T. ve 558 sayılı KHK, 27.6.1995 T. ve 22326 sayılı RG'de yayımlanmıştır.
Danıştay 10. Daire 26.4.2000, 577/1934: MANAVGAT- Kaydi Sistem Esasları s. 168. Seri: IV, No: 22 Tebliği hükümlerince, tebliğ kapsamındaki sermaye piyasası araçlarının ihracında İsviçre uygulamasına paralel olarak toplu saklama senedi düzenlenecektir (MANAVGAT- Kaydi Sistem Esasları s. 167).
Kaydi sistem, mülkiyet ilişkileri açısından üç türlüdür. Bunlar; ihraççı şirketin kayıtlarında, sermaye piyasası aracı malikinin görüldüğü doğrudan mülkiyet sistemi (direct holding system), sermaye piyasası aracı malikinin hesaplarının bir veya daha fazla hiyerarşik sıralamadaki aracı kuruluşlarda tutulduğu dolaylı mülkiyet sistemi (multi-tiered securities holding system veya indirect holding system) ve karma sistemdir. Doğrudan sahiplik sisteminde (direct holding system), yatırımcı ihraççı kuruluşun kayıtlarında adıyla yer alırken, dolaylı sahiplik sisteminde (indirect holding system) yatırımcı aracı kuruluş kayıtlarında görünürken, ihraççı şirket kayıtlarında en üst saklama kuruluşu görünmektedir. Central Securities Depository/Merkezi Saklama Kuruluşu sermaye piyasası araçlarını bir havuzda toplamakta ve bunlara ilişkin hakları senetsiz hale getirmektedir. Nihai yatırımcının adı, ihraççıda, diğer saklamacılarda ve Merkezi Saklama Kuruluşunda görünmemektedir. Yatırımcının adı sadece sözleşmesel ilişkide bulunduğu aracı kuruluşta bilinmekte olup, saklama kuruluşlarında ve ihraççıda hesap sahibi aracı kuruluşun havuz hesabı (omnibus) yer almaktadır. IOSCO Raporu'na göre de, birçok ülke sermaye piyasası araçlarının hareketsizleştirilmesi ve senetsizleştirilmesini sağlayacak indirect holding system'i uygulamaktadır (IOSCO, Towards A Legal Framework For Clearing and Settlement In Emerging Markets, Madrid, 1997, s.8).
21.6.2001 T. ve 24439 sayılı RG'de yayımlanmıştır.
22.12.2002 T. ve 24971 sayılı RG'de yayımlanmıştır.
SPKn m. 10/A, 4487 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi uyarınca, Kanunun yayımlandığı 18.12.1999 tarihinden itibaren geçerli olmak birlikte, MKK'nın kurulduğu 26.9.2001 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Madde hükmü ile pay senetlerinin tayin edilen sürenin sonuna kadar teslim edilmemesi halinde mülkiyet hakkının zamanaşımına uğrayacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, pay sahibinin sermaye borcunu yerine getirmemesi halinde dahi ıskat proderünün işletilmesi sonucunda pay senetlerinin doğrudan ortaklığa intikal etmeyip, anılan paylar "yerine başka ortak alması" için anonim ortaklık yönetim kurulunun tasarrufuna geçmekte iken, madde hükmü ile tayin edilen sürenin sonunda payların otomatik olarak ihraççıya geçmesine dikkat etmek gerekir.
ERGİNCAN, Yakup, Hisse Senetlerinin Kaydileştirilmesi: Dünya ve Türkiye Uygulaması, s. 1, www. mkk.com.tr, 3.1.2010, s. 6.
ÜNAL, kaydileştirmenin sermaye piyasası uygulaması bakımından zarurî bir sistem olduğunu ifade etmekle birlikte, kaydileştirmenin hukuki altyapısının Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, İcra ve İflâs Kanunu gibi genel hükümlerin bulunduğu mevzuatlara aykırı olmamasını ve öncelikle bu kanunlarda kaydi sistemle bağdaşacak düzenleme ve değişikliklerin yapılması gerektiğini savunmaktadır (ÜNAL, O. Kürşat, Sermaye Piyasası Araçlarının Kaydileştirilmesi, GÜHFD 1999/III/1, 2, s. 4).
Sermaye Piyasası Araçları, Yatırımcıları Bilgilendirme Kitapçıkları-2, http://www.tml.web.tr/ download/sermaye-piyasasi-araclari.pdf, Ankara 2007, s. 21, 1.2.2011.
TEKİNALP, Ünal, Nama Yazılı Kaydi Payların Devrinde Merkezi Kayıt Kuruluşunun Kayıtlarının Etkisi ve Niteliği, Tahir Çağa'nın Anısına Armağan, İstanbul 2000, s. 539.
TEKİNALP- Nama Yazılı Kaydi Paylar s. 539.
HASELÇİN, İbrahim, Türk Hukukunda Kaydi Sistem, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, s. 96-97.
Takasbank'ın hukuki statüsü ve Takasbankta uygulanan saklama yöntemleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. ACIR, Birsen, Menkul Kıymetlerde Merkezi Saklamanın Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001, s. 68-87.
Saklama merkezine teslim edilen aynı cins menkul kıymetler bir arada saklanmaktadır. Bu menkul kıymetler, misli nitelik taşıdıklarından istem üzerine iadeleri aynen değil mislen yapılacaktır (SÜMER, Ayşe, Türk Sermaye Piyasası Hukuku, İstanbul 1999, s. 87).
Merkezi kayıt, nama yazılı senetlerde, bu senetlerin sahipleri ihraççı şirket tarafından bilindiğinden ihraççı şirket ya da onun tayin ettiği aracı kurum nezdinde gerçekleşecek ve bu kayıt Merkeze intikal ettirilecektir. Kayıtların, MKK'da tutulmaları senet malikine göre değil, aynı şirket tarafından ihraç edilen aynı cins ve hakları veren senetler olarak kategorilere ayrılarak ihraççılar itibariyle gerçekleştirilecektir (TURANBOY, Asuman, 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanununa 4487 Sayılı Kanunla Eklenen 10/A Maddesine Göre Kaydi Değer Düzenlemesi, AÜHFD 1999/48/1-4, s. 53).
TEKİNALP- Evraksız Kıymetli Evrak s. 14; TURANBOY- Varakasız s. 43.
MANAVGAT- Kaydi Sistem Esasları s. 162.
SEVİ, Ali Murat, Anonim Ortaklıkta Payın Devri, Ankara 2004, s. 231 dn. 566; MANAVGAT- Kaydi Sistem Esasları s. 165-167.
MANAVGAT'a göre, İMKB'de işlem gören nama yazılı hisse senetleri beyaz ciro ile devredildiğinden, devir yetkisinin varlığı şirket pay defterine göre değil; kaydi sisteme geçilmesiyle birlikte tasarruf yetkisinin belirlenmesi bakımından MKK kayıtlarına göre esas alınacaktır. Ancak, MKK kayıtlarının bu konudaki etkisi mutlak değildir. SPKn m. 10/A düzenlemesi, 6762 sayılı TTK m. 417, II hükmünün uygulanma alanını ortadan kaldırmamıştır. Daha açık bir ifadeyle, şirket, şüphe hâlinde devre esas belgelerin ibrazını isteyebilmektedir. Bu yetki, MKK kayıtlarının açıklayıcı nitelikte olması ve kayıtların aksinin her zaman ispatlanabilmesi olgusuyla da örtüşmektedir (MANAVGAT- Kaydi Sistem Esasları s. 186). Karşı görüş için bkz. TURANBOY- Kaydi Değer Düzenlemesi s. 51.
SPKn m. 10 hükmü tasarı hâlinde iken yapılan eleştirilerde üzerinde durulan nokta, sermaye piyasası araçları üzerindeki mülkiyet, intifa, rehin gibi hakların Merkezde yapılacak kayıtla doğacağı, üçüncü kişilere karşı ileri sürülebileceği ve MKK kayıtlarının sermaye piyasası araçları bakımından, tapu sicili kaydı niteliğinde olması gerektiğidir (VAROL, Reyhan, Menkul Kıymetlerin Kaydi Değer Haline Getirilmesi, 40. Yılında Türk Ticaret Kanunu, İstanbul 1997, s. 235).
NARBAY, Şafak, Anonim Ortaklıkta Pay Defteri, Ankara 2003, s. 163; TEKİNALP- Nama Yazılı Kaydi Paylar s. 543.
TEKİNALP- Nama Yazılı Kaydi Paylar s. 543. Aksi görüş için bkz. ÇEKER- Kaydi Değer s. 139; TURANBOY, kaydın kurucu nitelikte olduğu savını, kurucu kayıt sistemini kabul eden Fransız Hukukundaki düzenleme esas alınarak hukukumuzda yapılan düzenlemelere, SPKn m. 10, III'te yer alan "Kayden izlenen sermaye piyasası araçları üzerindeki hakların üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesinde, Merkezi Kayıt Kuruluşuna yapılan bildirim tarihi esas alınır" hükmüne ve SPKn m. 10, V'te yer alan "Payların devrinin Türk Ticaret Kanununun 417nci maddesi çerçevesinde ortaklıklar tarafından pay defterine kaydında, ilgilinin başvurusuna gerek kalmaksızın Merkezi Kayıt Kuruluşu nezdinde ihraçcılar itibariyle tutulan kayıtlar esas alınır" hükümlerine dayandırmaktadır (TURANBOY- Kaydi Değer Düzenlemesi s. 51). SPKn 10/A hükmünde kanunkoyucu tercihini özel hukuk tüzel kişiliği yönünde koymuş olup, böylece resmi sicil veya kamu tüzel kişiliği modelleri reddedilmiştir (MANAVGAT- Kaydi Sistemin Esasları, s. 173).
MANAVGAT- Kaydi Sistemin Esasları, s. 182.
KURU, Baki/ARSLAN, Ramazan/YILMAZ, Ejder, İcra ve İflâs Hukuku, Ankara 2004, s. 252; POSTACIOĞLU, E. İlhan, İcra Hukuku Esasları, İstanbul 1982, s. 290; ARSLAN, Ramazan, Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki Hak ve Alacaklarının Haczi, Dr. A. Recai Seçkin'e Armağan, Ankara 1974, s. 81; MUŞUL, Timuçin, İcra ve İflâs Hukuku, İstanbul 2005, s. 408; PEKCANITEZ, Hakan/ATALAY, Oğuz/ÖZKAN SUNGURTEKİN, Meral/ÖZEKES, Muhammet, İcra ve İflâs Hukuku, 8. Bası, Ankara 2010, s. 240.
12. HD 3.12.1980, 6162/8654: UYAR, Talih, İcra Hukukunda Haciz, 2. Baskı, Manisa 1990, s. 5.
BERKİN, M. Necmettin, Tatbikatçılara İcra Hukuku Rehberi, İstanbul 1980, s. 227.
Ayrıntılı bilgi için bkz. Pay senetlerinin kaydileştirilmesine yönelik olarak Takasbankta saklanan pay senetleriyle ilgili, Seri: IV, No: 28 sayılı Tebliğe, Seri: IV, No: 34 sayılı "Kaydileştirilen Sermaye Piyasası Araçlarına İlişkin Kayıtların Tutulmasının Usul ve Esasları Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ" ile eklenen "Kayıtların Devri" başlığını taşıyan Geçici md. 4.
ACIR s. 77.
ACIR s. 77. Takasbank uygulaması ile MKK uygulaması arasındaki fark ele alınacak olursa, Takasbank halka kapalı senetleri mislen saklamaya almayıp aynen saklamada depo etmekte iken; MKK uygulamasında halka kapalı hisse senetlerinin merkezi kaydi sistemde müşteri hesabına kabul edilmesidir ("Halka Açık Tipe Dönüştürme Hakkındaki" Merkezi Kayıt Kuruluşu'nun 6.12.2005 tarih 59 nolu duyurusu). Kaydi dönüşüme Takasbankta aynen saklamada tutulan hisse senetleri ile hak sahiplerinin Takasbank dışında tuttukları hisse senetleri de konu olabilecektir. Bunun için hak sahiplerinin aracı kuruluşlar ve ihraççılar vasıtasıyla hisse senetlerini kaydileştirmek üzere MKK adına görevli Takasbanka teslim etmeleri gerekmektedir (SPK Yatırımcı Bilgilendirme Kitapçıkları -2, s. 21).
TEKİNALP, toplu saklamada, menkul kıymet hamilinin haklarının teminat altına alınabilmesi için hamiline aynı hakları veren menkul kıymetler topluluğu üzerinde bir mülkiyet hakkı tanınması gerektiğini; bunun ise bir müşterek payı olduğunu ifade etmektedir (TEKİNALP, Ünal, Ünal Tekinalp'in Banka Hukukunun Esasları, Yeniden Yazılmış 2. Bası, İstanbul 2009, s. 472).
KILIÇ, Saim, Sermaye Piyasasında Yatırımcının Korunması, Güvence Fonları, Ankara 1997, s. 93.
15. HD 2.7.1996, 3611/3826: ERTEKİN, Erol/KARATAŞ, İzzet, İcra ve İflâs Hukukunda İstihkak Davaları, Ankara 1998, s. 98.
MANAVGAT, Çağlar, Menkul Kıymetlerin Merkezi Saklanmasında Kullanılan Yöntemin Sözleşmenin Hukuki Niteliğine Etkisi, Batider 1996/XVIII/4, s. 140. SPK tarafından bir aracı kuruluşun faaliyeti durdurulduğunda, Takasbank sözkonusu kuruluştaki müşteri hisselerini "SPK Bloke" adında bir hesaba alarak, bu kıymetlerin aracı kuruluşun borcundan dolayı haczedilmesini önlemekte; daha sonra da buradaki kıymetleri yatırımcıların (hisse senedi sahiplerinin) gösterecekleri başka aracı kuruluşlara virmanlamaktadır (AYKIN, Hasan, Türkiye'de Sermaye Piyasası Araçlarının Kaydi Değer Haline Getirilmesi ve Örnek Uygulamalar, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, 2001, s. 87 dn. 107).
Bu sistemde yatırımcılar, 365 gün ve günün her saatinde Alo-Takas hattını arayarak hesaplarında bulunan hisse senetlerinin bakiyelerini ve genel bilgilerini öğrenebilmekte, faksla bakiye raporu ve hesap ekstresi alabilmekteydiler (AYKIN s. 87).
ERGİNCAN s. 1. İMKB Hisse Senetleri Yönetmeliği m. 4'de ifade edildiği üzere, hisse senetleri piyasasında İMKB Yönetmeliği'nin 6. maddesine göre Borsa üyesi olan banka ve aracı kurumlar işlem yapabilirler.
19. HD 25.4.1995, 3173/3748: DEYNEKLİ, Adnan/KISA, Sedat, Hacizde ve İflasta Sıra Cetveli, 3. Baskı, Ankara 2005, s. 274-275.
19. HD 21.9.1995, 6663/7285: YKD 1996/5, s. 775.
"Elde bulundurma" kavramı ile kastedilen, taşınır bir mal üzerindeki "fiili hakimiyet", fiili tasarruf kuvvetidir. Diğer bir deyişle, elde bulundurma kavramı zilyetliğin manevi unsurunu teşkil eden iradeyi içermeyip, sadece fiili hakimiyet unsurunu içermektedir (ASLAN, Kudret, Hacizde İstihkak Davası, Ankara 2005, s. 245).
İstanbul 8. İTM 19.1.1995, 70/44: HAZNEDAR, M. İbrahim, Anonim Şirket Hisselerinin Haczi ve Yargıtay Uygulaması, Legal Hukuk Dergisi 2003/5, s. 1167; "…Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, davaya konu pay senedinin Ata Menkul Değerler A.Ş. tarafından davalı Takasbanka saklanmak üzere tevdi olunduğu anlaşıldığı, asli zilyet olmayan ve saklama görevi yapan bankanın davada pasif sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir…" (11. HD 11.12.2000, 8825/9874: NOYAN, Erdal, Bankalar Hukuku, Ankara 2002, s. 304).
KURU, Baki, İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, 2. Tıpkı Bası, İstanbul 2006, s. 467.
ASLAN s. 503.
Bkz. yuk. I. Bölüm § VII, C, 1.
SPK Yatırımcı Bilgilendirme Kitapçıkları-2 s. 21.
TOPUZ, Gökçen, Hisse Haczi ve Satışı, Ankara 2009, s. 236.
HASELÇİN s. 133-134.
TOPUZ s. 233 dn. 256'dan naklen.
TOPUZ s. 233 dn. 257'den naklen.
Kılavuz-İhraççı Temel Bilgiler-Hisse Senetleri, http://www.mkk.com.tr/MkkComTr/ assets/ files/ tr /yay/ formlar/ ihracci_bilgi.pdf;jsessionid=ADAD52DD600E2CF5C71D40D07C694821, 14.12.2010, s. 13.
Seri: IV, No:28 sayılı Tebliğin "İhraççı hesabı" madde başlıklı 7 nci maddesinin dördüncü fıkrasında "ortak hesabı" kavramına ilişkin olarak, ortak hesabına sadece daha önce Borsada işlem görmemiş payların kayıtlarının yapılabileceği; bu hesaptaki kaydi sermaye piyasası araçlarının, ihraççının verdiği bilgiler doğrultusunda türleri ve hak sahipleri itibariyle tutulacağı hususu düzenlenmiştir.
TOPUZ s. 238.
PEKCANITEZ/ATALAY/SUNGURTEKİN/ÖZEKES s. 269.
Merkezi Kaydi Sistem uygulama esasları açından MKK tarafından yürütülecek operasyon işlemleri bağlamında, hareketsizleştirme bildirimi ve hak sahipliği bilgisi mutabakat sorgusunda yer alacak detaylar şöyledir : Hukuki işlemin türü; haciz, ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz Bildirimi yapan kurum; İcra dairesi, Vergi dairesi, Mahkeme Dosya adı/numarası Haciz Tutarı Hukuki işleme konu yatırımcı bilgileri; ad soyad/unvan, sicil no, diğer kimlik bilgileri Hukuki işleme konu yatırımcının hareketsizleştirilen hesap bilgileri
" (1) Adli veya idari merciler tarafından doğrudan MKK'ya haciz ve tedbir talebi gönderilmesi halinde, ilgili hesap hareketsizleştirilir, hesaba giriş ve çıkışlar engellenir. Hareketsizleştirme anından önce sisteme girilmiş olan talimatlar sonuçlanır. (2) İşlem tesisine esas teşkil edecek hak sahipliği durumunu teyit etmek için yatırımcının kıymetlerinin bulunduğu ilgili üyelere, yatırımcının hesaplarının haciz sebebiyle hareketsizleştirildiği bilgisi ile ve MKK tarafından söz konusu kayıtların MKK kayıtlarıyla eş olup olmadığını soran bir yazı faks ve e-posta ile gönderilir. (3) Bu yazıya, 48 sayılı Genel Mektup ekinde yer alan taahhütnameyi imzalamış üyeler tarafından faks ve e-posta yolu ile, bu taahhütnameyi imzalamamış üyeler tarafından ıslak imzalı yazı ile en geç takip eden iş günü saat 12.00'ye kadar yanıt verilir. Teyit ve mutabakat amacıyla gönderilen her türlü faks ve e-posta bildirimlerinde asıl olan faks yoluyla yapılan bildirim olup, e-posta sadece bilgilendirme amacıyla gönderilir. (4) İlgili üyelerden hak sahipliğinin son durumunu gösterir teyit alınmasını müteakip, bu doğrultuda MKK kayıtları üzerinde haciz işlemi tesis edilir. MKK tarafından üyeden talep edilen hak sahipliği durumu teyidinin, izleyen iş günü saat 12:00'a kadar üye tarafından MKK'ya bildirilmemesi durumunda MKK kendi kayıtlarında görünen kıymetler üzerinde haciz işlemi tesis eder. (5) MKK kayıtları ile Üyenin kendi kayıtları arasında farklılıkların bulunması durumunda, Üye söz konusu farklı işlem detaylarını ve güncelleme yapacağı zaman aralığını da içeren yazıyı (3) nolu bentte belirtilen yollarla MKK'ya iletir. MKK, güncellemelerin yapılmasını teminen, belirtilen zaman aralığı için hesabın hareketsiz durumunu kaldırır. (6) Söz konusu teyit veya hesaplarda mutabık olunmadığına ilişkin cevap ile güncelleme işleminin yapılacağı saat bilgilerinin yer aldığı yazı; biri şirket yetkilisi veya gözetim yetkilisi olmak üzere imza sirkülerinde yer alan iki yetkili tarafından imzalanır, bu mümkün değil ise imzalardan biri şirket imza sirkülerinde yer alan en üst düzey imzaya yetkili gruptan biri ya da imza sirkülerinde münferiden temsil esas alınmış ise, münferiden temsile yetkili en üst düzey yetkili tarafından imzalanarak şirket kaşesini de içerir şekilde MKK'ya derhal (3) nolu bentte belirtilen yollarla iletilir. (7) Faks yoluyla gönderilen talimatın asıl nüshaları teyit için faksın çekilmesini takip eden iş günü, İstanbul dışında yerleşik olunması halinde derhal, acele posta ile MKK'ya gönderilir. (8) Üyenin söz konusu kayıtları MKK sistemine yansıtabilmesini sağlamak amacıyla, güncelleme işlemine münhasır olmak üzere, hesap hareketsizleştirme sonucunu veren "MKK'da işlem yapamaz" statüsü geçici olarak "Normal işlem yapabilir" konumuna getirilir. Bu şekilde Üyeye işlem kayıtlarını güncellemesi için belirli bir süre tanınır. Bu süre her halde Yönetmelik'le belirlenmiş teyit süresini aşamaz. Güncelleme işlemi sonunda hesaplar tekrar hareketsiz hale getirilir. (9) Güncelleme amacıyla yapılan işlemlere ilişkin raporlamalar üye tarafından karşılaştırma için MKK'ya derhal (3) nolu bentte belirtilen yollarla iletilir. Güncelleme işlemi sonunda hesaplar MKK tarafından tekrar hareketsiz hale getirilir. Yapılan kayıt güncelleme işleminin ardından kayıtlar uyumlu ise, hesabın hareketsizlik durumunda bir değişiklik olmaksızın haciz işlemi MKK tarafından gerçekleştirilir. Haciz işleminin ardından hesapların işlem durumu normal hallerine getirilerek işlem sonlandırılır". Yapılan haciz bildirimleri ile ilgili olarak, Merkezi Kayıt Kuruluşu'nun 3.5.2006 tarihli 86 No.lu Duyurusunda, "(49) numaralı Genel Mektup uyarınca e-posta ile yapılan haciz bildirimleri, 4.5.2006 tarihinden itibaren, MKK duyurularının gönderildiği iletişim yetkilileri e-posta adreslerine gönderilecektir. Yine (49) numaralı Genel Mektup ile belirtildiği üzere, haciz bildirimlerinde asıl olan faks yolu ile bildirim olup, e-posta sadece bilgilendirme amacı ile gönderilmektedir" denmektedir.
Bkz. MKK Genel Mektup No: 186 Ek-2, Merkezi Kaydi Sistem Kullanıcı Kılavuzu, Hukuki İşlemler, 25.1.2007, s. 1.
MANAVGAT- Kaydi Sistem Esasları s. 179.
Bir aracı kurum, yatırımcı hesabında bulunan tüm menkul değerlerin aracı kurum lehine rehinli olduğu yönünde yatırımcısı ile bir sözleşme yapmış ve fakat anılan senetler üzerine 3. kişi tarafından haciz konulmuş ve olay yargıya intikal etmiştir. Ömer TEOMAN, Atilla ALTOP ile birlikte hazırladığı mütalaasında, hesapta bulunan tüm menkul kıymetler ile hesaba sonradan dahil olacak menkul kıymetlerin rehinli olduğu yönündeki bir hükmün muayyenlik ilkesine aykırı olduğunu ve muayyenlik ilkesi göz ardı edilerek hazırlanmış olan rehin sözleşmesinin geçersiz olduğunu ve somut olayda aracı kurumun değil, haciz koyduran 3. kişinin menfaatlerinin gözetileceğini açıkça ifade etmiştir. (Hisse Senetlerinin Rehni, Yaşayan Ticaret Hukuku, C.I, Kitap 7, 1995-1996; s. 261-262). Aksi görüş için bkz. YASAMAN. Yazara göre, Borsa'da işlme gören hisse senetlerinin rehninde katı bir belirlilik değil, belirlenebilirlik ilkesi geçerlidir. Bu kapsamda, rehin muvafakat yazısında rehinli senetler tek tek sayılmamakla birlikte, hangi hesapta bulunan senetlerin açıkça rehnedilmiş olduğunun belirtilmiş olması halinde, hesabın hangisi olduğu açıkça yer verildiği takdirde içerdiği senetlerin de belirlenebilmesi mümkündür. (Rehinli Hisse (Şirketler Hukuku ve Sermaye Piyasası Hukuku İlgili Makaleler, Mütaalalar, Bilirkişi Raporları, İstanbul 2006, s.287).
Sözkonusu düzenlemeden önce, TEOMAN'ın, 1997 yılında konuya ilişkin mütalaasında şu ifadelere yer verilmiştir : "…Tarafıma verdiğiniz bilgiye göre Sermaye Piyasası Kurulu menkul değerlerin aracı kurum alt hesabında yer alacak teminat havuzunda tutulması önerisine olumlu yaklaşmadığı ve bunun doğal bir sonucu olarak müşteriler itibariyle saklanmaya devam olunacağı için, kanımca bu durumda yapılması gereken şey, müşteri ile imzalanan ve rehin anlaşmasını da içeren çerçeve sözleşmesinin Takasbank A.Ş.'ne ibraz olunarak, anılan kurum tarafından müşterinin hesabına banka lehine rehinli olduğu konusunda bir kaydın yapılmasını sağlamaktır… bu tür bir şerhin olmaması durumunda…üçüncü kişinin bir haciz uygulaması karşısında banka ya da aracı kurum yönünden müşterinin menkul değerleri güvence niteliği taşımayacaklardır…" (TEOMAN, Ömer, Menkul Değerlerin Rehni, Yaşayan Ticaret Hukuku, C. I: Hukuki Mütalaalar, Kitap 8: 1997, s. 107).
14.7.2003 T. 25168 sayılı RG'de yayımlanarak 1.10.2003 tarihinde yürürlüğe giren Seri:V, No: 65 sayılı Tebliğ'in "Sermaye Piyasası Araçlarının Saklanması" başlıklı 23 üncü maddesinde düzenlenen, kredili işleme konu hisse senetlerinin, Takasbank nezdinde müşteri detayında takip edilmesi zorunluluğunun kaldırılarak, bu işlemlere konu hisse senetlerinin hacze konu olmasının önüne geçilmesinin sağlanmasının sektör açısından çok önemli olduğu kabul edilmektedir (www. tspakb.org.tr , 15.11.2010).
USCA, Enver, Türk Hukukunda Anonim Şirket Hisse Senetlerinin Rehni, Sermaye Piyasası Kurulu Yeterlik Etüdü, Ankara, 2001, s. 32.
Takasbank'ın 6.6.2002 tarih ve 411 sayılı Genel Mektubu.
Merkezi Kayıt Kuruluşu'nun 6.4.2007 tarih ve 138 no.lu Duyurusu.
Merkezi Kayıt Kuruluşu'nun 25.1.2007 tarih ve 186 no.lu Genel Mektubu.
18.12.1999 tarih ve 23910 sayılı RG'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4487 sayılı Kanun ile 2499 sayılı SPKn'nun muhtelif hükümlerinde değişiklikler yapılmış ve SPKn'na, Kurul'un gerçek ve tüzel kişiler hakkında geçici ve sürekli işlem yasağı uygulamasına ilişkin 46'ncı maddesinin 1 inci fıkrasının (i) bendi hükmü eklenmiştir. Anılan madde uyarınca Kurul, Kanun uyarınca yaptığı izleme, inceleme ve denetlemeler sonucunda; "Kanun'un 47 nci maddesinin (A) bendi hükmünde sayılan fiillere doğrudan ya da dolaylı olarak iştirak ettikleri Kurulca tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin, borsalar ve teşkilatlanmış diğer piyasalarda geçici veya sürekli olarak işlem yapmalarının önlenmesini teminen gerekli tedbirleri almaya" yetkili kılınmıştır.
Blokajın en önemli nedeni genel kurul toplantısına gerçekten oy hakkına sahip olanların katılmasını sağlamaktır. Blokaj uygulaması sayesinde, genel kurula katılmış ancak genel kurul sırasında paylarını başka kişilerin hesaplarına virmanlattığı halde ortak gibi oy kullanmak isteyen kişiler bakımından bu olasılık engellenmektedir.
KENDİGELEN, Abuzer, Anonim Ortaklık Payı Üzerinde İntifa Hakkı, İstanbul 1994, s. 21 vd.
KENDİGELEN- İntifa Hakkı, s. 362.
HASELÇİN s. 138.
Ayrıntılı bilgi için bkz. KARAYALÇIN, Yaşar, Bilanço Hukuku, Ankara 1978, s. 78 vd; TEKİNALP, Ünal, Anonim Ortaklığın Bilançosu ve Yedek Akçeleri, 2. Bası, İstanbul 1979, s. 438 vd.; YASAMAN, Hamdi, Menkul Kıymetler Borsası Hukuku, İstanbul 1992, s. 188.
UYAR, Talih, Anonim Şirketlerde Şirket Hissesinin Haczi, ÇD 1985/9, s. 54; BİRSEL, T. Mahmut, Anonim Şirketler Hukukunda Kâr Kavramı, C. I, İzmir 1973, s. 22; ÇEVİK- Anonim Şirketler s. 749. Bu hakkın ortak bakımından nisbi müktesep hak olduğu görüşü için bkz. TEKİNALP(POROY/ÇAMOĞLU) s. 512.
BİRSEL s. 22.
HİRŞ, Ernst, Ticaret Hukuku Dersleri, 3. Bası, İstanbul 1948, s. 279.
KENDİGELEN, Abuzer, Anonim Şirketlerde Çıplak Payların Haczi, İÜHFM 2004, C. LXII, S. 1-2, s. 391.
TEKİNALP(POROY/ÇAMOĞLU) s. 715.
TOPUZ s. 244.
DOMANİÇ, Hayri, Kıymetli Evraka Bağlanması Mümkün Hakların Haciz Kabiliyeti, Batider 1970/V/4, s. 756; UYAR- Haciz s. 435; ÇEVİK- Anonim Şirketler s. 750.
Kaydi sermaye piyasası araçlarına ilişkin kâr payı tutarları, hak edildikleri ilk gün, en geç ertesi iş günü ilgili hesaplara dağıtılmak üzere MKK'ya aktarılacaktır. Ardından, MKK'daki kayıtlar esas alınarak ilgili üye havuz hesaplarına ve üyeler tarafından da hak sahiplerine derhal aktarılmaktadır. İhraççı, kâr payı gibi mali bir hakkın zamanında bildirilmemesinden veya yanlış ya da eksik bildirilmesinden sorumlu olacaktır (Seri: IV, No: 28 sayılı Tebliğ m. 16).
SPKn Geçici 6. Madde Sıkça Sorulan Sorular,http://www.mkk.com.tr/MkkComTr/assets /files/tr/ piyasa/kilavuzlar/ssskaydilesmemis.htm , 18.12.2010.
UYAR- Şirket Hissesinin Haczi s. 55 dn. 13.
ÇEVİK- Anonim Şirketler s. 717.
GÖKSOY, Y. Can, Anonim Ortaklıkta Payın Rehni, Ankara 2001, s. 244. 6762 sayılı TTK m. 447, III hükmü, dağıtımın para olarak yapılmasının kural olduğunu, fakat aksinin esas sözleşmede veya genel kurul kararında belirtilebileceğini öngörmektedir. Diğer yandan dağıtım ile ilgili bir genel kurul kararına açıkça yer vermemektedir. Bu sebeple hukukumuzda dağıtımın ancak genel kurul kararı ile yapılabileceği ve tasfiye payının alacak hakkına dönüşeceği zannı uyanmaktadır. Fakat, doktrinde tasfiye payının son bilançonun tasdiki ile muacceliyet kazanacağı görüşü hâkimdir. Ancak, 6762 sayılı TTK m. 447, III'deki hükmün genel kurulun bir dağıtma kararı almasını sağlama amacını gütmeyip, aksi öngörülmemişse dağıtımın nakit yapılabileceğini vurgulamak için kanuna konulduğu hem madde metninden hem de Adliye Encümeni gerekçesinden anlaşılmaktadır (TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU) s. 537).
UYAR- Şirket Hissesinin Haczi s. 55-56; ÇEVİK- Anonim Şirketler s. 750.
TEKİNALP(POROY/ÇAMOĞLU) s. 537-538.
YAVAŞ, Murat, Borçlunun Üçüncü Şahıslardaki Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi, İstanbul 2005, s. 165.
YAVAŞ s. 165.
İİD 24.3.1961, 2189/2895: ÖĞÜTÇÜ, A. Tahir/ÇİTOĞLU, Ali, Uygulamalı İcra ve İflâs Kanunu, Ankara 1977, s. 481.
KURU- İcra s. 668.
KURU- İcra s. 669.
TANDOĞAN, Haluk, Müşterek Hesaplar, Ankara 1959, s. 1.
KURU- Alacakların Haczi s. 63; REİSOĞLU, Seza, Bankacılık Kanunu Şerhi, C. I, Ankara 2007, s. 872.
KURU- Alacakların Haczi s. 63; UYAR- Haciz s. 317; Yaşar ALICI, Bankacılık Kanunu Şerhi, İstanbul 2007, s. 674.
TANDOĞAN s. 12.
"...Davacının talimat ve muvafakati ile açtırdığı mevduat hesapları müşterek hesap olarak açılmış ve davacı açılan hesapların müşterek hesap olduğunu, hesap bakiyesinin tamamına kadar herbirinin ayrı ayrı para çekmeye yetkili olduklarını, bu hususta yapılacak işlemlerden bankanın sorumlu tutulmayacağını ayrıca yazılı olarak beyan ve taahhüt etmiştir. Bu durumda diğer müşterek hesap sahibinin borcundan dolayı hesaptaki paraların haczedilmesinde hukuka aykırılık yoktur..." (11. HD 21.3.2002, 1579/2539 : KBİBB).
TEKİNALP- Banka Hukuku s. 458.
2. HD 10.11.1986, 9534/9849: YKD 1987/6, s. 849-850. Yargıtay'ın aksi yöndeki kararı için bkz. "…Açıklık bulunmaması halinde, teselsüllü hesabın varlığı kabul edilir. Bir başka anlatımla, müşterek hesap açılırken bankaya aksine bir anlaşma sunulmamışsa, bankadaki müşterek hesabın, aktif teselsüllü müşterek hesap olduğu bilimsel öğretide oybirliği ile kabul edilmektedir" (3. HD 5.4.2005, 3579/3645: ÇEKER, Mustafa, Bankalarda Açtırılan Ortak Hesaplara İlişkin Bazı Sorunlar ve Yargıtay Uygulaması, http://www.cu.edu.tr/insanlar/mceker /makaleler/ Ortak%20 hesaplar.ppt, 2.12.2010). ATABEK ise, müşterek hesabın varlığı açık bir beyana dayanmadığı sürece, herhangi bir tasarruf veya işlem için tüm ilgililerin bankaya müracaatlarının gerektiği görüşündedir (ATABEK, Reşat, Banka Nezdinde Müşterek Hesap, Batider 1985/XIII/2, s. 106).
KURU- Alacakların Haczi s. 63.
KURU- Alacakların Haczi s. 64.
KURU- İcra s. 757.
YÜKSEL, A.Sait/YÜKSEL, Aslı/ YÜKSEL, Ülkü, Bankacılık Hukuku ve İşletmesi, 10. Bası, İstanbul 2004, s. 281.
TANDOĞAN s. 12; KURU- Alacakların Haczi s. 65; ALICI s. 676.
UYAR, Talih, Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki Kıymetli Evraka Bağlanmamış Olan Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi, DEÜHFD 1983/2/2, Muhittin Alam Armağanı, s. 223.
TANDOĞAN s. 12.
ÜNAL- Kaydileştirme s.13.
HASELÇİN s.134.
Merkezi Kaydi Sistem (MKS) İş ve Bilişim Uygulama İlke ve Kuralları, www.mkk.com.tr 9.7.2007.
MUŞUL- İcra ve İflâs Hukuku s. 414.
BELGESAY, Mustafa Reşit, İcra ve İflâs Kanunu Şerhi, 1. Bölüm, Sentetik İzah, I İcra, 2. Bası, İstanbul 1948, s. 34, 249; BERKİN- Tatbikatçılara İcra s. 17. Konuya ilişkin bir Yargıtay kararı için bkz. 12. HD 31.7.1987, 12091/8559: YKD 1988/I, s. 68.
YILDIRIM, M. Kamil, İcra Hukukunun Anayasa İle İlişkisi ve Ölçülülük İlkesi, MÜHAD 1989/4/1-3, s. 110.
İcra sözleşmesi, alacaklı ile borçlu arasında yapılan ve icra sürecini konu alan sözleşmedir. Bu tip bir sözleşme yoluyla taraflar cebri icra sürecini etkilemekte ve sürecin işleyişine kanunda düzenlenen kurallarla müdahale etmektedirler (AŞIK, İbrahim, İcra Sözleşmeleri, Ankara 2006, s. 8).
BELGESAY s. 249.
KURU, Baki, İcra ve İflâs Hukuku, C. I, İstanbul 1988, s. 635.
BELGESAY s. 249.
ANSAY, Sabri Şakir, Hukuk İcra ve İflâs Usulleri, 4. Bası, Ankara 1956, s. 75.
UYAR- Haciz s. 232. Aynı görüş için bkz. ŞİMŞEK, Edip, İcra ve İflâs Kanunu Açıklamalar ve İçtihatlar, Ankara 1989, s. 307.
Merkezi Kaydi Sistemde Kaydi Katılma Belgelerine İlişkin İş ve İşlem Kuralları s. 6 (http://www.mkk.com.tr/MkkComTr/assets/files/tr/yay/formlar/GM16_Ek_2.pdf, 4.12.2010).
ÖZEKES, Muhammet, İcra Hukukunda Temel Haklar ve İlkeler, Ankara 2009, s. 213.
ÖZEKES s. 209.
İMKB Kotasyon Yönetmeliği'nin "Ortaklık Haklarını Temsil Eden Menkul Kıymetlerin İlk Kotasyonu" başlıklı 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde, ortaklığın esas sözleşmesinin Borsada işlem görecek menkul kıymetlerinin devir ve tedavülünü kısıtlayıcı veya senet sahibinin haklarını kullanmasına engel olacak kayıtlar içermemesi gerektiği hususu düzenlenmiştir.
TEKİNALP(POROY/ÇAMOĞLU) s. 660; AYTAÇ s. 108; BAHTİYAR s. 186.
Ortaklık esas sözleşmesinde yer alan nama yazılı pay senetlerinin devrini yasaklayan hükümlerin varlığı, pay sahibinin paylarını serbestçe devredilme hakkına açık bir aykırılık oluşturacaktır. Zira, tamamen kişi ortaklıklarına özgü bu tür bir düzenlemenin anonim ortaklığın yapısı ile örtüşmesi mümkün değildir (MONKS, Robert A. G./MINOW, Nell, Corporate Governance, Oxford, Blackwell Publishers, 2001, s. 9-10)
YASAMAN- Menkul Kıymetler s. 46; TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU) s. 660; TEOMAN, Ömer, Bağlı Nama Yazılı Pay (Senedi) ve Halka Açık Anonim Ortaklık Kavramları Üstüne Düşünceler, Otuz Yıl Ticaret Hukuku Tüm Makalelerim, C. I (1971-1982), İstanbul 2000, s. 49; TAŞDELEN- Pay Sahipliği s. 238. AYTAÇ'a göre, cebri icra yolu ile iktisap kavramı geniş düşünülmeli; rehnin paraya çevrilmesi, iflâs ve konkordato ile hisse senedinin devrinin 6762 sayılı TTK m. 418 düzenlemesinin istisnaları arasında kabul edilmelidir (AYTAÇ s. 107-108).
DOMANİÇ, Hayri, Borçlunun Ticaret Şirketlerinde Sahip Olduğu Hisselerin Haciz Usulü, MBD 1996/VII, Y. 15, S. 58, s. 6.
11. HD 20.10.1981, 3889/4317: BAŞBUĞOĞLU s. 637.
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU) s. 448, 654.
REİSOĞLU s. 321-324; TAŞDELEN, Servet, Bankalar Kanunu Şerhi, Ankara 2002, s. 209.
Getirilen bu düzenleme ile, kuruluşların ortaklık yapılarının ve ortaklar için öngörülen hükümlere uygunluğunun izlenmesi, banka kaynaklarının ortaklar tarafından suiistimaline neden olabilecek veya etkin denetimi engelleyecek yapılanmaların önüne geçilmek istenmiştir (Gerekçeli 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu, C. I, Türkiye Bankalar Birliği 2006, s. 281) .
BATTAL, Ahmet, Bankacılık Kanunu Şerhi, 2. Baskı, Ankara 2007, s. 127; ALICI s. 214; TAŞDELEN- Şerh s. 8.
Anılan fıkranın 8.10.2010 T. ve 27723 sayılı RG'de yayımlanan değişiklikten önceki hali; "(4) Hisseleri borsada işlem gören bankaların hisselerinin borsadan alınması ve bir bankanın hisselerinin 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre icra dairesinden satın alınması durumunda da yukarıdaki hükümler uygulanır." Bu kapsamda, madde hükmünde yapılan değişiklik ve aynı yönetmeliğe eklenen "Borsadan edinilen paylar" başlıklı 11/A maddesi ile payları Borsada işlem gören şirket paylarına ilişkin uygulanacak düzenlemeler ayrıca hükme bağlanmıştır.
EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 9. Bası, İstanbul, 2006, s. 158-159.
YILDIZ, Şükrü, Anonim Ortaklıkta Yeni Pay Alma Hakkı, İstanbul 1996, s. 173.
YILDIZ s. 173.
TOPUZ s. 248 dn. 329'dan naklen.
TEKİNALP(POROY/ÇAMOĞLU) s. 753.
TOPUZ s. 249 dn. 332'den naklen.
Konuya ilişkin Yargıtay kararları için bkz. 12. HD 22.10.2004, 17928/22583;11. HD 9.5.2003, 11907/4681: KBİBB.
Kişinin mamelekine sonradan dahil olacak varlıklar açısından konuyu ele alacak olursak, rehin hakkının rüçhan hakkının kullanılması neticesinde borçlunun sahip olacağı yeni paylar üzerinde rehnin geçerli olup olmayacağı sorununa ilişkin olarak, MOROĞLU, yeni pay alma hakkının eski payın genişlemesi niteliğinde olduğuna göre, eski pay veya pay senedi üzerindeki rehin hakkı yeni pay alma hakkına sirayet edeceğini ifade etmiştir. (MOROĞLU, Erdoğan, Anonim Ortaklıklarda Esas Sermaye Artırımı, 2. Baskı, İstanbul 2003, s. 157-158) Karşı görüş için bkz. URKAN'a göre, taraflar arasında aksi kararlaştırılmadığı hallerde önceden çıkarılıp çıkartılmayacağı, sınırlandırılıp sınırlandırılmayacağı, değerinin ne olacağı kesin olarak bilinmeyen ve rüçhan hakkının kullanılması üzerine yeni paylar üzerinde rehnin devam etmeyeceğini; zira, rehnin yeni paylara sirayet edeceğine ilişkin doğrudan ya da dolaylı hiçbir hüküm hukukumuzda bulunmadığını, taraflar yeni paylar üzerinde kupona bağlanmış kâr paylarının rehnedilmesinde olduğu gibi anlaşma yapılmamış ise rehnin yeni paylara sirayetinin mümkün olmadığını ifade etmiştir (URKAN, Ercan, Kaydileştirilen Halka Açık Anonim Ortaklık Pay Senetleri Üzerinde Ayni Hak Tesisi, Sermaye Piyasası Kurulu Yeterlik Etüdü, Ankara, 2005, s. 38).
Bkz. Tahsilat Genel Tebliği Seri: A Sıra No: 1 Birinci Kısım, İkinci Bölüm II.9/f. 4. Anılan Tebliğde, bugüne kadar yayımlanmış tebliğlerde yapılan açıklamalar güncellenmekte ve Kanun uygulamasına yönelik yeni açıklamalara yer verilmektedir.
KURU, kâr payının haczi konusuna ilişkin bu görüşünü, hukukumuzda payların kaydileştirmesine başlanmasında önce kaleme almıştır (KURU- İcra s. 765; KURU, Baki, Bankalardaki Mevduatın ve Diğer Alacakların Haczi, Ankara 2002, s. 136-137).
KURU- Alacakların Haczi s. 137.
KURU- Alacakların Haczi s. 137.
ÜSTÜNDAĞ, Saim, İcra Hukukunun Esasları, 8. Bası, İstanbul 2004, s. 147.
KURU/ARSLAN/YILMAZ s. 286.
KURU- İcra s. 691; ÜSTÜNDAĞ s. 197; ARSLAN s. 85, 105.
BERKİN, M. Necmettin, İcra Hukuku Dersleri, İstanbul 1969, s. 100; MUŞUL- İcra ve İflâs Hukuku s. 415.
UYAR- Haciz s. 301-302.
HASELÇİN s. 134.


SERMAYE PİYASASI KURULU
HUKUK İŞLERİ DAİRESİ




KAYDİ SİSTEMDE PAY HACZİ



Yeterlik Etüdü




Onur KALKAN
Uzman Hukukçu Yardımcısı


ANKARA
ŞUBAT 2011
GİRİŞ
Anonim ortaklıklar, ticaret hayatının aktörleri olarak kabul edilen, esas sermayesi belirli ve paylara bölünmüş, ortaklığın borçları dolayısıyla sadece ortaklık malvarlığı ile sorumlu kılınan ve ortakların sorumluluğu taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile sınırlı olan tüzel kişiliği haiz ortaklıklardır. Anonim ortaklıklarda pay sahipliğini belgelemek ve paylar üzerinde yapılan hukuki işlemleri kolaylaştırmak amacıyla payları temsil eden pay senetleri çıkarılabilmesi ihtiyari nitelikte olmakla birlikte, Borsa kotunda bulunan anonim ortaklık paylarının kaydi sistem dahilinde işlem görmesi kuraldır.
Kaydi sistemde pay haczini konu alan etüdün birinci bölümünde, kaydi sistemde pay haczi konusuna giriş yapılmadan önce, kaydi sistemde pay haczine ilişkin açıklamalarımıza temel oluşturması bakımından anonim ortaklıklar hukukunun konuyla ilgili kavramları genel hatları ile ele alınmıştır.
Etüdün ikinci bölümünde kaydi sistemde pay haczi ile ilgili olarak öncelikle çeşitli saklama sistemlerinde gerçekleştirilecek pay haczine ve söz konusu saklama sistemlerinde ortaya çıkan problemlere yer verilmektedir. Ardından kaydi sistem öncesinde pay senetlerinin saklandığı Takasbank nezdinde gerçekleştirilen pay haczine yer verilecek olup; konuya ilişkin açıklamalarımız sonrasında Etütte, Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) nezdindeki payların haczi kaydi sistemin işleyişi de nazara alınarak, doktrindeki ve yargı kararlarındaki tartışmalar incelenmiştir. Bununla birlikte, etüdün bu bölümünde kaydi pay haczinin yanı sıra, paya bağlı haklardan kar payı, tasfiye payı ve rüçhan hakkının haczi gibi hususlara da yer verilmeye çalışılmıştır.
Etüdün üçüncü bölümünde, kaydi sistemde pay haczine ilişkin özellik arz eden durumlar ele alınarak, borçlu tarafından satışı yapılan; ancak takası henüz tamamlanmamış paylar üzerine haciz veya tedbir konulması halinde kaydi pay haczine yer verilmiş, payın haczedilmesine karşı birtakım yasaklar veya sınırlamalar öngörülmesinin İcra ve İflâs Hukuku karşısındaki uygulanırlığı tartışılmış; bağlı nama yazılı pay senetlerinin haczedilebilirliği gibi çeşitli durumlar açıklık kazandırılmaya çalışılmıştır.
Etüdde son olarak, borçlunun, pay sahibine farklı haklar veren paylara sahip olması hâlinde, söz konusu paylardan hangisinin öncelikle haczedilmesi gerektiği sorununa çözüm bulmak amacıyla icra hukukundaki hacizde tertip kuralının hukukumuzdaki ve özelinde sermaye piyasası mevzuatımızdaki uygulamalarına yer verilmiştir. Çalışmada son olarak, payların haczinin üçüncü kişi konumundaki aracı kuruluşlar, MKK veya ihraççı bakımından doğuracağı sonuçlara yer verilmiştir.


BİRİNCİ BÖLÜM
ANONİM ORTAKLIKLAR HUKUKUNDA PAY İLE İLGİLİ
TEMEL KAVRAMLAR
I. ANONİM ORTAKLIKLARDA PAY SENETLERİNİN KAYNAĞI BAKIMINDAN PAY (HİSSE) KAVRAMI
Pay (hisse) kavramı, anonim ortaklıklar hukukunun merkezi kavramları arasında yer almaktadır. Bir anlamıyla pay, anonim ortaklık sermayesinin belirli sayıda birim değere bölünmüş bir parçasını ifade etmektedir. Söz konusu payların toplamı, ortaklık sermayesini oluşturmaktadır. Diğer bir anlamıyla pay, kendisine bağlanan hakları, borçları ve yükümlülükleri ifade etmekte olup; kuruluş ve sermaye artırımlarının tesciliyle birlikte zorunlu olarak oluşmaktadır. Anılan anlamıyla pay, pay sahiplerinin anonim ortaklığa karşı hukuki konumlarını ifade etmek için kullanılmakta olup, anonim ortaklıklarda pay sahipliğinden kaynaklanan hak ve borçlar pay sahiplerinin şahsına değil, paya bağlıdır.
Öte yandan, "pay" ve 6762 sayılı TTK'da yer alan ifadesiyle "hisse senedi" kavramları teknik kavramlar olup, bu kavramların doğru şekilde ve yerinde kullanılması anonim ortaklıklar hukukunda bazı kavramsal karışıklıkların önlenmesine ve anonim ortaklıklar hukukunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Buna karşın, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda çoğunlukla pay ve hisse senedi kavramları birbirine karıştırılmış ve anılan kavramlar bazen eşdeğer bazen de biri diğerinin yerine yanlışlıkla kullanılmıştır.

II. PAYIN SENEDE BAĞLANMASI
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri göz önünde tutulduğunda pay senedinin tanımına yer verilmediği; kavramın tanımının doktrinde yapıldığı görülmektedir. Anonim ortaklıklarda pay sahipliğini belgelemek ve paylar üzerinde yapılan hukuki işlemleri kolaylaştırmak amacıyla payları temsil eden pay senetleri çıkarılmaktadır. Payın senede bağlanması ile, çıkarılan senet ile hak bütünleşmiş hâle gelmekte ve pay senedi kıymetli evrak niteliğini kazanmaktadır.
A. Payın Senede Bağlanmasının İhtiyariliği
Ticari senetlerden farklı olarak anonim ortaklıklarda pay senedi çıkarılmamış olsa dahi, pay sahipliğine ilişkin hakkın doğduğunu söylemek mümkündür. Zira, anonim ortaklıklarda varlığı zorunlu olan koşul pay olup; pay senedi çıkarılması sadece daha önce doğmuş bulunan hakkı bildirici nitelikte olacaktır. Dolayısıyla, pay senetlerinin çıkarılmış olması, pay sahipliği bakımından kurucu bir rol oynamamaktadır. Ortağın sahip olduğu pay sahipliği hakları pay senedinden değil; kanundan, esas sözleşmeden ve genel kurul kararlarından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle pay, pay senedi olmadan da devredilebilmektedir. Ancak, pay henüz doğmamışsa, pay senedinin çıkarılması ile payın ortaya çıktığını söylemek mümkün değildir.
Anonim ortaklıklarda pay, kuruluşun ve sermaye artırımlarının tescili ile zorunlu olarak oluşmaktadır. Bu aşamadan sonra, bazı ortaklık türlerinden kaynaklanan zorunluluklar veya pay sahiplerinin talep ettiği durumlar haricinde, payın senede bağlanması ihtiyaridir.
B. Payın Senede Bağlanması Zorunluluğu
Anonim ortaklıklarda pay senedi çıkarılmasının ihtiyarî nitelikte olması genel kural olmakla birlikte, özel bazı kanunlarda payın senede bağlanması zorunluluğu getirildiğine rastlamak mümkündür. Kanundan kaynaklanan payın senede bağlanması zorunluluğu dışında herhangi bir zorunluluk bulunmamakla birlikte, esas sözleşmede değişiklik yapmak suretiyle bu tür bir zorunluluğun getirilebileceğini söylemek mümkündür. Bununla birlikte, Sermaye Piyasası Kanunu'na tâbi ve aynı zamanda borsaya kayıtlı anonim ortaklıklarda, SPKn m. 10, A'nın yürürlüğe girmesinden sonra pay senedi çıkarılması imkanı ortadan kaldırılmış olup, pay defterine kaydı gereken pay sahipleriyle ilgili kayıtlar SPKn'nun aynı maddesi gereğince MKK tarafından bilgisayar ortamında tutulacağı hükme bağlanmıştır.

III. PAYIN BÖLÜNEMEMESİ
Anonim ortaklıklarda itibari değeri esas sözleşmede tespit edilmiş her pay, diğer paylardan ayrı bir bütünü ifade etmektedir. Pay sahibi, sahip olduğu birden fazla payın her birinden doğan hakları elde etme hakkı ve borçları yerine getirme yükümü altındadır. Payın bölünmezliği ilkesinin iki anlamı bulunmakta olup, söz konusu ilkenin ilk anlamı, payın sağladığı hakların birden fazla kişi tarafından kullanılamaması ve bu hakların bir kısmının başka bir kişiye devredilememesidir. Anılan durumun istisnasını, bağlı nama yazılı paylar veya pay devrine onay verilmesini gerektiren bütün durumlar oluşturmaktadır. Payın bölünmezliği ilkesinin ikinci anlamı ise, payın itibari değerinin pay sahibinin payını bölmesi suretiyle değiştirememesidir. Payın bölünmezliği ilkesinin istisnası niteliğindeki düzenleme, BanK m. 71'de yer almakta olup, anılan düzenleme gereğince, ortaklık pay sahipleri payların mülkiyetine sahip olmayı sürdürürken, paydan doğan münferit hakların tamamı, temettü hariç olmak üzere Fon'a intikal etmektedir. Böylece payın mülkiyeti ile paydan doğan haklar (temettü hariç) birbirinden ayrılmış olmaktadır.
Öte yandan, senede bağlı bir payın birden fazla sahibinin olması mümkündür. Ancak, iştirak hâlinde veya müştereken bir paya sahip olanlar, pay senedini aralarında bölüşüp ortaklığın ayrı ortağı durumuna gelemezler. Miras yoluyla, bir alacağın tahsili veya diğer bir hukuki işlemle bir payı iktisap eden kişiler ortaklığa karşı haklarını ancak müşterek bir temsilci tayin etmek suretiyle kullanabilirler. Eğer pay sahipleri müşterek bir temsilci tayin etmezlerse, anonim ortaklıkça bunlardan birisine yapılacak tebliğ payın tüm sahipleri hakkında geçerli olacaktır.
Payın bölünmezliği konusunda, bir payın sağladığı hakların anonim ortaklığa karşı birden fazla kimse tarafından ayrı ayrı kullanılmasına, pay sahipliğinin verdiği hakların bir kısmının bir kişiye, diğer kısmının başka bir kişiye devredilmesine 6762 sayılı TTK.'nun m. 400 engel olma amacı taşımaktadır. Nitekim, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 400, II'de, payların bölünmesi veya birleştirilmesinin ancak, ortaklık esas sözleşmesinin değiştirilmesi ve esas sözleşmede daha küçük veya daha büyük bir itibari değerin öngörülmesi hâlinde mümkün olacağı ifade edilmiştir. Bu durumda, bazı kimseler pay sahibi sıfatını kaybedebilecekleri için pay sahiplerinin işleme muvafakati aranmaktadır.
IV. PAYLARIN BORSADA İŞLEM GÖRMESİ
Pay senetlerinin borsada alım-satım işlemleri, menkul kıymetlerin ihracının ardından satış süresi sonunda borsaya kote edilmesiyle başlamaktadır. İMKB Kotasyon Yönetmeliği'nin 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, menkul kıymetlerin Borsada işlem görmeleri esas olup, bir ortaklığın halka arz edilmiş pay senetleri, esas olarak aynı işlem sırasında işlem görmektedir. Ancak, ortaklığın halka arz edilmiş farklı haklara sahip pay senetleri bulunması halinde, Yönetim Kurulunun kararıyla birden fazla işlem sırası açılabilmektedir. Aynı Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında ise, ortaklık haklarını temsil eden pay senetlerinin, ilk kotasyon şeklinde kote edilmesi hâlinde, başvurunun, başvuru tarihine kadar ihraç edilmiş bu tür senetlerin tamamını kapsayacak şekilde yapılmasının gerekli olduğu hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, kotasyon kararı, Borsa Genel Kurulu tarafından verilmekte olup; SPK tarafından sözkonusu pay senedinin halka arzına izin verilmiş olması, kotasyon izninin mutlaka verileceği anlamına gelmemektedir. Kamu kuruluşlarına ait pay senetleri ise, Maliye Bakanlığı'nın isteği üzerine borsa kotuna alınmaktadır. Bazı hallerin gerçekleşmesi hâlinde ise, pay senetlerinin Borsa Yönetim Kurulu Kararı ile sürekli veya geçici olarak borsa kotundan çıkarılması da mümkündür.
Halka açık anonim ortaklıkların Borsa'da kote edilmesi zorunlu olmamakla birlikte, Seri:VI, No:4 sayılı "Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği"nin 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası gereğince, yatırım ortaklığının çıkardığı pay senetlerinin, satış süresinin bitiminden itibaren en geç onbeş gün içinde kota alınmasını teminen gerekli belgenin verilmesi istemiyle Kurul'a başvuracağı; anılan belgenin alınmasını izleyen en geç 15 gün içinde çıkardıkları pay senetlerinin kote edilmesi isteği ile menkul kıymetler borsasına müracaat edeceği hükme bağlanmıştır. Benzer şekilde, girişim sermayesi yatırım ortaklıkları, paylarının satış süresinin bitimi sonrasında çıkardıkları payların Borsa kotuna alınması için gerekli belgenin verilmesi istemiyle Kurula başvurmak zorunda olup, söz konusu belgenin alınmasını takiben 15 gün içinde de payların kote edilmesi isteği ile Borsaya müracaat edilmesi zorunludur. Bununla birlikte, Seri: VIII, No: 66 sayılı "Sermaye Piyasası Araçlarının Halka Arzında Satış Yöntemlerine İlişkin Esaslar Tebliği"nin 12 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan konuyla ilgili düzenlemede, payları Borsa'da işlem gören ortaklıkların yeni pay alma haklarının kullandırılmasından sonra kalan payların satışı ile Gelişen İşletmeler Piyasasında ilk defa işlem görmek üzere başvuruda bulunan ortaklıkların pay satışlarında Borsa'da satış yönteminin kullanılması zorunluluk olarak öngörülmüştür.
V. HUKUKUMUZDA KAYDİ SİSTEM
A. Kaydileştirme Kavramı İle İlgili Genel Esaslar
1. Toplu Saklama
Anonim ortaklıklarda pay senetlerinin toplu saklanmasının gündeme gelmesiyle birlikte, pay senetlerinin kaydileştirilmesine geçiş sürecinin başlandığını söylemek mümkündür. Bu uygulamada, pay senetlerinin hareketsizleştirilerek toplu olarak saklanması sözkonusu olup, dikkat edilmesi gereken husus, kıymetli evrakın maddi unsurunu teşkil eden senet unsurunun hâlen var olmasıdır.
Toplu saklama sisteminin işleyişine bakılacak olursa, pay sahibi, saklama kuruluşuna pay senetlerini aralarındaki anlaşma ile teslim etmekte ve saklama kuruluşu, bu pay senetlerini ihraç eden ortaklık bazında aynı hak ve yükümlülükleri temsil eden diğer pay senetleri ile birlikte bir havuz içerisinde saklamaktadır. Pay sahibinin talebi hâlinde, saklama kuruluşu, pay sahibinin pay senetlerinin aynısını değil, aynı hak ve yükümlülükleri temsil eden pay senetlerinden verecektir.
2. Toplu Senet
Sermaye piyasalarında giderek artan işlem hacminin pay senetlerinin fiziki olarak devrini güçleştirmesi yanında, pay senetlerinin basım ve saklanmasının külfetli oluşu da toplu senet kavramının benimsenmesinde önemli bir etkendir. Toplu saklamada çeşitli senetlerin birlikte saklanmasının bazı zorluklara yol açması nedeniyle toplu senet uygulamasına geçilmiştir. SPKn'na, 1992 tarihli 3794 sayılı Kanunla eklenen 11 inci maddesinin beşinci fıkrasında, ulusal ve uluslararası piyasalarda tedavülü kolaylaştırmak amacıyla, depo edilen sermaye piyasası araçlarının verdiği hakları aynen sağlayan, onlara özdeş hamiline yazılı "depo edilen menkul kıymet sertifikaları" çıkarılabileceği öngörülmüş olup, Kurulca esasları belirlenen söz konusu sertifikalara ilişkin SPKn md. 11/V hükmü, toplu senet uygulamasının yasal dayanağını oluşturabilecek şekilde düzenlemiştir.
Toplu senetlerin nitelik itibariyle kıymetli evrak niteliğini haiz oldukları kabul edilmektedir. Toplu senet uygulamasında, bütün bir ihracın tamamının bir senede bağlanması gerekliliği esas olup; pay sahiplerinin payları oranında toplu senet üzerinde müşterek mülkiyet payı bulunmaktadır. Toplu senet uygulamasında, toplu senet her zaman tek tek senetlere bölünebilecek olup; hak sahibinin talebi bunun için yeterlidir. Bununla birlikte, toplu senette hakların devri ve haklar üzerindeki işlemler, senedin devriyle değil; kaydî işlem yoluyla gerçekleşmektedir.
Hukukumuzda 19.12.1996 tarih ve 22852 sayılı RG'de yayımlanan Seri:IV, No:22 sayılı "Sermaye Piyasası Araçlarının Kaydi Değer Haline Getirilmesine İlişkin Tebliğ" (Seri: IV, No: 22 sayılı Tebliğ) ile borsada işlem gören pay senetlerinin maddi olarak basılmaması öngörülmüştür. Anılan Tebliğ hükümleri uyarınca, Tebliğ kapsamındaki sermaye piyasası araçlarının ihracında fiziki olarak senet bastırılmayacak olup; ihraççı tarafından söz konusu menkul kıymetleri temsilen "toplu saklama senedi" düzenlenecektir. Topluca saklanan pay senetleriyle ilgili işlemler bilgisayar ortamında kayden izlenecektir. Burada pay senetlerinin tek bir senede bağlanmasının, pay senetleri üzerinde bağımsız olarak kullanılabilecek tasarruf yetkisine etkisinin olmadığına dikkat etmek gerekir.
3. Kıymet Hakkı (Kaydi Hak)
Kaydi hak kavramı ile, ortaklık nezdindeki hakların senede bağlanması anlayışı terkedilmiş ve pay senetlerinin fiziki ihraç ve devir işlemlerinde teslim kuralından vazgeçilmiştir. Kıymetli evrak hukukunun temel prensiplerinden biri olan hak ve senedin bütünlüğü ilkesi, kaydi hak kavramının ortaya çıkmasıyla sona ermiştir.
TEKİNALP'e göre kıymet hakkı, menkul kıymetlerin kaydi değer hâline getirilmesinde en son aşama olup, burada hakkın, kağıttan tamamen arındırılması sözkonusudur. Dolayısıyla, kıymet hakkında, kıymetli evrak tamamen ortadan kalkmış olup; sermaye piyasası araçlarının içerdikleri haklar aynı türden ve senede bağlanmamıştır. Bu haklara ilişkin işlemler senetsiz olarak gerçekleştirilecektir. Kaydileştirmede, borsada işlem gören pay senetleri, kaydi sisteme en uygun araç türünü oluşturmakla birlikte; pay senetlerinin bir kısmı borsada işlem gören ihraççının pay senetlerinin, borsada işlem görmeyen kısmı da dahil olmak üzere, payların tümünün kaydileştirilmesi gerekmektedir.
B. Hukukumuzda Kaydi Sisteme Geçiş Süreci
Hukukumuzda pay senetlerinin kaydileştirilmesine ilişkin ilk düzenleme, 558 sayılı KHK ile SPKn m. 22 hükmüne eklenen (n) bendi olmuştur. Anılan KHK ile eklenen bentte, sermaye piyasası araçlarının takas ve saklanmasını, kaydî değer hâline getirilmesini düzenleme ve denetleme yetkisi Sermaye Piyasası Kuruluna verilmişti. Sermaye Piyasası Kurulu da anılan yetkiye dayanarak Seri: IV, No: 22 sayılı Tebliği yayımlamış ve anılan Tebliğin 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'na aykırı hükümler içerdiği gerekçesiyle, Danıştay tarafından önce yürütmenin durdurulmasına, ardından da Tebliğin iptaline karar verilmiştir.
Kaydi sisteme ilişkin hukuki altyapı noksanlığı 18.12.1999 tarihinde yürürlüğe giren, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nda değişiklik yapan 4487 sayılı Kanunla getirilen düzenlemelerle giderilmiştir. Bu düzenlemelerle birlikte, kayıtlar artık Takasbank tarafından değil, MKK adı verilen özel hukuk tüzel kişiliğini haiz bir kuruluş tarafından tutulacaktır. Kaydileştirme süreci sonucunda kaydileştirmeye ilişkin mevzuatı "Merkezi Kayıt Kuruluşunun Kuruluş, Faaliyet, Çalışma ve Denetim Esasları Hakkında Yönetmelik" (MKK Yönetmeliği), Seri: IV, No: 28 sayılı "Kaydileştirilen Sermaye Piyasası Araçlarına İlişkin Kayıtlarının Tutulmasının Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ" (Seri: IV, No: 28 sayılı Tebliğ), SPKn m. 10/A ve Geçici m. 6 ve m. 7 oluşturmaktadır.
Hukukumuzda kaydi sisteme aşamalı geçişi düzenleyen SPKn'nun Geçici 6. maddesi hükmü gereğince, SPKn'nun 10/A maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra, Kurulca aynı maddeye göre kaydı tutulması kararlaştırılan sermaye piyasası araçlarını temsilen pay senedi çıkarılamayacaktır. Ancak SPKn m. 10/A'nın yürürlüğe girmesini izleyen üçüncü yılın sonuna kadar (31.12.2004 tarihine kadar) yapılan pay senedi ihraçlarında, hak sahipleri ihraççı kuruluşlardan pay senedi bastırılmasını talep edebilecektir. Kurulca kayden izlenmesine karar verilen sermaye piyasası araçları için 31.12.2004 tarihinden sonra talep olsun veya olmasın fiziki senet bastırılması imkanı olmayacaktır. SPK tarafından SPKn'nun 10/A maddesine göre kaydı tutulması kararlaştırılan ve Kanunun yürürlüğe girmesinden önce veya Geçici m. 6, I uyarınca bastırılan sermaye piyasası araçlarının 10/A maddesinin yürürlüğe girmesini izleyen altıncı yılın sonuna kadar (31.12.2007) ihraççı kuruluşlara, bunların yetkili kıldığı aracı kuruluşlara veya sermaye piyasası araçlarının kaydını tutacak MKK'ya teslim edilmesi zorunludur. 25.2.2011 tarih ve 27857 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6111 sayılı Kanun'un 157 nci maddesi ile SPKn'nun Geçici 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik ile, Geçici 6 ncı maddenin ikinci fıkrasında belirlenen sürenin sonuna kadar teslim edilmeyen sermaye piyasası araçlarının, bu tarihten sonra borsada işlem göremeyeceği, aracı kurumlarca alım satımına aracılık edilemeyeceği ve katılma belgelerinin geri alımının yapılamayacağı; teslim edilerek kayden izlenmesine başlanmış olan sermaye piyasası araçlarını temsil eden senetlerin merasime gerek kalmaksızın hükümsüz hale geleceği ve imha edileceği ifade edilmiştir. Bununla birlikte, Geçici 6 ncı maddenin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen dördüncü fıkrada, Geçici 6 ncı maddenin ikinci fıkrasında her bir sermaye piyasası aracı için MKK tarafından kayden izlemenin başladığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmeyen sermaye piyasası araçlarının bunlar pay senedi ise, ihraççıya kanunen intikal edeceği; bu durumda paydan doğmuş olan hakların, pay senetlerinin ihraççıya intikal tarihinde kendiliğinden sona ermiş sayılacağı; söz konusu payların satışının, ihraççılarca üç ay içerisinde yapılacağı ve teslim edilmeyen sermaye piyasası araçları borçlanma aracı ise bundan doğan alacakların, söz konusu tarihte zamanaşımına uğrayacağı hükme bağlanmıştır.
Kanunkoyucu, kaydileştirilmesine karar verilmiş sermaye piyasası araçlarını temsilen 31.12.2004 tarihinden sonra senet basımını yasaklamakta; ancak bunların iptal ve imhasının sağlanabilmesi bakımından, teslim edilmeleri için belirli bir süre tanımaktadır. Bu suretle teslim alınan pay senetleri, SPK tarafından belirlenecek esaslar çerçevesinde MKK'da toplanarak iptal ve imha edilecek, pay senetlerinin temsil ettiği haklar Kanun hükümlerine göre MKK'da kaydedilecektir. Belirlenen sürenin sonuna kadar teslim edilmeyen fiziken basılı pay senetleri, bu tarihten sonra borsada işlem göremeyecek, aracı kurumlarca alım satımına aracılık edilemeyecek ve katılma belgelerinin geri alımı yapılamayacaktır. Bununla birlikte, teslim edilerek kayden izlenmesine başlanmış olan sermaye piyasası araçlarını temsil eden senetler, merasime gerek kalmaksızın hükümsüz hale gelecek ve imha edilecektir. Bu kapsamda, pay senetlerinin kaydileştirilmesinde bir geçiş süreci tanınmış olmakla birlikte, Takasbank tarafından saklanmakta olan pay senetlerinin başlangıçta pay sahiplerinin tercihleri dikkate alınarak toplu bir şekilde ve bir defada kaydileştirilmesi planlandığını söylemek mümkündür.
ÜNAL, SPKn 10/A maddesinin kanunlaştırma tekniği açısından sakıncalı olduğunu ileri sürmüştür. Yazara göre anılan düzenleme, bir yandan Sermaye Piyasası Kanunu'nun menkul kıymet tarifi ile çelişmekte; diğer yandan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun anonim ortaklıkların çıkaracakları pay senetlerine ilişkin düzenlemelerdeki rehin, intifa, haciz gibi temel hukuki işlemlere de tezat teşkil etmektedir.
C. Kaydileştirilebilecek Menkul Kıymetler
Sermaye piyasası araçlarının kaydileştirilmesi hususunda "Sermaye Piyasası Araçlarının Kaydileştirilmesi" başlıklı SPKn m. 10/A maddesinin dördüncü fıkrasında Kurulun madde kapsamında kaydı tutulacak hakları, bu hakların bağlı olduğu sermaye piyasası araçlarını, türleri ve ihraççıları itibariyle belirleme yetkisine haiz olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla Kurul, pay senedi, tahvil veya yatırım fonu katılma payı gibi türler itibariyle belirleme yapabileceği gibi, SPKn m. 3/h hükmündeki ihraççı türleri veya ihraççıların ihraç ettikleri sermaye piyasası araçları itibariyle de kaydi sisteme geçişe karar verebilmektedir.
Bu kapsamda, kaydileştirmenin kapsamı bütün sermaye piyasası araçları olup, SPKn md. 3 hükmünde sermaye piyasası araçlarının, menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçları olarak ikiye ayrılmış olmasından hareketle; menkul kıymetlerin, misli nitelik taşımaları ve tedavül yetenekleri olduğu için kaydileştirmeye son derece elverişli iken, diğer sermaye piyasası araçlarının kaydileştirilmesinde kaydi sisteme elverişli özellikler taşımayan araçlar kaydileştirilmemelidir.
Payları borsada işlem gören anonim ortaklıklara ait paylar bakımından, Kurulun 28.10.2005 tarih ve 43/1318 sayılı kararı ile, pay senetlerinin kaydileştirilmesinin 28.11.2005 tarihi itibariyle gerçekleştirileceği kamuoyuna duyurulmuş olup, anılan tarih itibariyle sermaye piyasası araçları ve bunlara ilişkin hakların MKK nezdinde izlenmektedir.
Öte yandan, halka açık olmayan anonim ortaklıkların pay senetleri de kaydileştirme kapsamı dışındadır. Ancak halka açık olmayan bu ortaklıkların halka arz edilen ve edilmeyen diğer sermaye piyasası araçları, örneğin tahvilleri kaydileştirme kapsamında olacaktır. Yatırım fonu katılma payları da, kaydileştirme uygulamaları öncesinde de kaydi olarak takip edildikleri için, pay senetleri dışında kaydileştirmeye en elverişli sermaye piyasası araçları olmaktadır. Zira, likit fonlar dışındaki yatırım fonu katılma paylarının kaydileştirme işlemleri 31.12.2005 tarihinde; likit fonların katılma paylarının kaydileştirme işlemleri ise 31.3.2006 tarihinde tamamlanmıştır.
Ç. Kaydi Sisteme Tâbi Anonim Ortaklıklar
SPKn m. 10/A düzenlemesinde, hangi tür anonim ortaklıkların çıkarmış olduğu pay senetlerinin kaydî sisteme dahil olduğu belirtilmemiştir. Ancak, düzenlemede yer alan "sermaye piyasası araçlarının kaydileştirilmesi" ifadesi ve SPKn m. 7'ye yapılan atıf dolayısıyla, sermaye piyasasının temelini oluşturan halka açık anonim ortaklıkların kaydî sisteme dahil olduğu söylenebilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, tüm halka açık anonim ortaklıkların kaydî sisteme dahil olup olmadığıdır. SPKn'nun 10/A maddesinin bütün halka açık olan tüm anonim ortaklıklar bakımından uygulama alanı bulup bulmayacağı sorusuna yönelik olarak TEKİNALP, pay senetlerinin kaydileştirilmesi sürecinde sözkonusu düzenlemenin, sadece payları borsada işlem gören anonim ortaklıkları kapsadığını ifade etmiştir. Gerçekten de, payları borsada işlem görmeyen ortaklık paylarının tedavül hacminin düşüklüğü, anonim ortaklığın kaydileştirme ihtiyacının doğmasına engeldir.
Öte yandan, kaydileştirmeye en elverişli sermaye piyasası aracı Borsa'da işlem gören pay senetleri olmasına rağmen, aynı şirketin Borsada işlem gören payları olabileceği gibi, Borsada işlem görmeyen pay senetleri de olabilmekte ve bunlar açısından kaydileştirmede sorun çıkabilmektedir. Aracı kuruluşların hesapları altında müşteri ismi seklinde saklanan Borsada işlem gören pay senetleri, uygulamanın başlamasıyla birlikte otomatikman kaydileştirilmişlerdir. Aynı şirketin halka açık olmayan pay senetleri ise, sahiplerinin isteğine bağlı olarak, aracı kuruluşlarda açılan hesaplar altında veya ihraççı hesabı altında kaydileştirilme olanağı bulmuşlardır.
D. Kaydi Sistemin İşleyişinde Önem Arz Eden Kurumlar
1. Takasbank
Takasbank A.Ş. , SPK'nın 15.12.1994 tarihli toplantısında, Türkiye'nin "Merkezi Saklama Kuruluşu", diğer bir ifadeyle menkul kıymetlerin saklanmasında tek yetkili kuruluş olarak kabul edilmiştir. Takasbank, sermaye piyasası katılımcılarının ortaklığı ile kurulmuş olup, üstlendiği fonksiyonlar itibariyle, para ve sermaye piyasaları arasında köprü işlevi görmektedir.

Takasbank, sermaye piyasasında faaliyet gösteren aracı kuruluşlara takas ve saklama hizmeti vermektedir. Takas hizmeti, borsa üyelerinin sattıkları menkul kıymetleri takas merkezine teslim etmelerini; alacakları menkul kıymetleri ise takas merkezinden almalarını, ödeme ve tahsilatlarını burada gerçekleştirmelerini ifade eder. Saklama hizmeti ise, borsada işlem gören menkul kıymetlerin saklama merkezinde saklanmasıdır. Ancak, halihazırda kurucu ortakları arasında Takasbank'ın da yer aldığı ve kuruluşunda altyapı çalışmalarını üstlendiği MKK'nın 2005 yılı sonunda faaliyete geçmesi ile saklama görevi bu kuruma devredilmiştir. Halihazırdaki sistemde, MKK'da tutulan kayıtların yetkili takas ve saklama kuruluşunda da tutulmasını ve MKK'ya aynen aktarılması öngörülmüştür. Bu kapsamda takas aşamasında da hak sahipliği, kayıtlarının takas kurumu nezdinde oluşması ve takas sonucunda kayıtların oluşturulması bakımından MKK ve Takasbank arasında entegre bir sistem oluşturulmuştur.
2. Merkezi Kayıt Kuruluşu
Sermaye piyasası araçları üzerindeki haklara ilişkin kayıtlar, Kurulca onaylanan takas ve saklama yetkisini haiz kuruluşlar nezdinde de tutulmakta olup, anılan kayıtların aynen aktarılması suretiyle MKK'da izlenmektedir. Söz konusu takas ve saklama kuruluşları nezdindeki kayıtlar ve kayıtlarla ilgili diğer işlemler, Kanun'un 10/A maddesi uyarınca Kurulca çıkarılacak olan ve kayıtların yapılmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen tebliğ hükümlerine tabidir. Tebliğ uyarınca, MKK tarafından yapılması gereken iş ve işlemlerden hangilerinin, bu maddeye göre yetkilendirilen takas ve saklama yetkisini haiz kuruluşlarca yerine getirileceği MKK Yönetim Kurulu tarafından belirlenir ve ilgili kuruluşlarca bildirilmektedir. MKK, üyeler ve kayıtların tutulduğu takas ve saklama kurumları, kendi tuttukları kayıtların yanlış tutulmasından dolayı hak sahiplerinin uğrayacağı zararlardan kusurları oranında sorumludur. Bu kapsamda, madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, kaydi sistemde kayıt, MKK'nın ve üyelerin değişik aşamalarda fonksiyon ifa ettiği bir süreç olarak nitelendirilmektedir.
4487 sayılı Kanunla Sermaye Piyasası Kanunu'na eklenen 10/A maddesi ile, sermaye piyasası araçları ve bunlara ilişkin hakların özel hukuk tüzel kişiliğini haiz MKK tarafından bilgisayar ortamında ihraççılar, aracı kuruluşlar ve hak sahipleri itibariyle kayden izleneceği hükme bağlanmıştır. SPKn m. 10/A'ya dayanılarak çıkarılan "Merkezi Kayıt Kuruluşunun Kuruluş, Faaliyet, Çalışma ve Denetim Esasları Hakkında Yönetmelik"te, MKK'nın bir anonim ortaklık şeklinde kurulması öngörülmüştür. Ortaklık esas sözleşmesinde tüzel kişi kurucular, İMKB, Takasbank A.Ş. , TSPAKB ve İstanbul Altın Borsası olarak belirlenmiştir. Seri: IV, No: 28 sayılı Tebliğ'in 6. maddesinde de, hak sahiplerinin diğer bir deyişle halka açık anonim ortaklıkların pay sahiplerinin kayıtları üzerindeki işlemlerin doğrudan MKK tarafından değil, üye kuruluşlar aracılığı ile yerine getirileceği belirtilmiştir.
VI. KAYDİ SİSTEMDE PAY DEFTERİNE KAYIT
SPKn m. 10/A hükmünde MKK tarafından tutulan kayıtların hukuki niteliği hakkında açık bir düzenleme yapılmamakla birlikte, maddenin yalnızca üçüncü fıkrasında kayden izlenen sermaye piyasası araçları üzerindeki hakların üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesinde MKK'ya yapılacak bildirim tarihinin esas alınacağı hükme bağlanmıştır.

Bilindiği üzere, menkul kıymetlerin ve bu kapsamdaki anonim ortaklık paylarının kaydileştirilmesinde, kurucu ve açıklayıcı kayıt sistemi olarak iki sistemin varlığı öne sürülmektedir. Kurucu kayıt sisteminde, kaydileştirilmiş hak üzerindeki mülkiyet hakkı ve sınırlı ayni haklar, sicile yapılan kayıt ile doğmakta veya sona ermekte, kayıtlar doğrudan gerçek hak sahibi adına yapılmakta, kayıtların alenilik fonksiyonu bulunmakta ve haciz, ihtiyati tedbir gibi işlemler ancak sicilde tutulan kayıtlar üzerinde gerçekleştirilmektedir. Açıklayıcı kayıt sisteminde ise, sicilin, hakların doğumunda veya sona ermesinde kurucu bir etkisi bulunmamaktadır.

Merkezi Kayıt Kuruluşu'nda yapılacak kayıtların hukuki niteliğine ilişkin doktrinde görüş ayrılıkları bulunmakla birlikte, yapılan kaydın bildirici etkiye sahip olduğu SPKn m. 10 ve MKK Yönetmeliği'nin ifadelerinden çıkarılmaktadır. Nitekim, yapılan kaydın aksinin ispatı ve pay defterindeki kaydın doğruluğunun kanunen yazılı delillerle ispatı mümkündür. Buna ek olarak, kurucu sistemin doğası gereği hakkın kayıtla doğması veya sona ermesi; Merkezdeki kayıtlara istinaden iyiniyetle iktisap gibi düzenlemelerin SPKn m. 10'da yer almaması kaydın bildirici etkisini destekler niteliktedir. Kaldı ki, kaydın kurucu etkiyi haiz olması ile ilişkili olarak MK m. 1023'de, tapu sicilindeki kayda güvenerek hak iktisap eden kişinin kazanımının korunması ilkesinin açıkça benimsenmesine karşın, SPKn m. 10/A, III'e bakıldığında, doğrudan veya dolaylı olarak böyle bir sonuca ulaşmanın mümkün olmadığı düşünülmektedir..

Ayrıca, SPKn md. 10/A hükmünde MKK'nın sorumluluğu, kusur esasına dayalı olarak düzenlenmiştir. Kanunun anılan maddesinin altıncı fıkrasında, MKK, ihraççılar ve aracı kuruluşların kendi tuttukları kayıtların yanlış tutulmasından dolayı kusurları oranında sorumlu olacakları hükme bağlanmıştır. MKK ile ihraççılar ve aracı kuruluşların sermaye piyasası işlemlerinde gördükleri fonksiyonlar birbirinden farklıdır. Borsada gerçekleşen işlemler, aracı kuruluşlar tarafından yerine getirilmekte, işlemlere ilişkin emir detayları MKK'da bulunmamaktadır. Söz konusu işlemler tamamlandıktan sonra, sonuçları MKK kayıtlarına yansıtılmaktadır. Aynı şekilde, sermaye artırımlarında ve mali hakların kullanılmasında ihraççıdan alınan bilgiler, MKK tarafından esas alınmaktadır. Dolayısıyla, yapılan işlemler ve fonksiyonlar farklı olduğundan, sorumlulukların ayrımlaştırılması da gerekmekte olup, söz konusu düzenleme ile açıklayıcı bir sistem getirilmek istendiği ortaya konmuştur.

Bu çerçevede, SPKn md. 10/A hükmünün üçüncü fıkrasında yer alan hükmün, düzenlenen sistemin tek istisnası olduğu; sermaye piyasası araçları üzerindeki hakların üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesinde MKK'ya yapılan bildirim tarihinin esas alınacağı açıktır. Anılan hükmün amacının, sermaye piyasası araçları üzerindeki işlemlerin, MKK dışında gerçekleştirilen işlemlerden arî olarak devam etmesi, işlem güvenliği açısından tehlike yaratmakta olduğundan söz konusu tehlikenin bertaraf edilmesi açısından düzenli olarak MKK'ya bildirim yapılmasının sağlanması ve bu bildirime hukuki etki tanınması olduğu anlaşılmaktadır.








İKİNCİ BÖLÜM
KAYDİ SİSTEMDE PAY HACZİNE İLİŞKİN ESASLAR
I. GENEL OLARAK HACİZ KAVRAMI
Haciz, doktrindeki en genel ifadesiyle, bir icra takibi üzerine alacaklının talebi ile borçlunun haczedilebilir mal, hak ve alacaklarının borcu karşılayacak kadarlık kısmına icra memuru tarafından hukuken el konulmasıdır. Yargıtay çeşitli kararlarında haciz kavramının tanımına yer vermiş olup, Yargıtay bir kararında haciz kavramını, "belirli bir para alacağının tahsilini sağlamak için, borçluya ait mal ve haklara icra memurunun beyanı ile hukuken el konulması" şeklinde tanımlamıştır.
BERKİN'e göre ise haciz, icra kabiliyeti kazanan bir para veya teminat alacağı için, gerekiyorsa borçlunun şahsına karşı da zor kullanarak onun, mal, alacak ve rehin hakları üzerinde tasarruf yetkisinin icra memuru tarafından kanun hükümlerine dayanılarak kaldırılmasıdır.
Bilindiği üzere, anonim ortaklıklarda pay senedi çıkarılmışsa, söz konusu senetleri taşınır mallar hakkındaki hükümlere göre el koyma suretiyle haczedilmektedir. Anonim ortaklığın pay senedine dönüşmeyen payı ise çıplak pay olarak ifade edilmekte olup, borçlunun anonim ortaklıktaki çıplak payı icra dairesi tarafından tebliğ olunarak haczedilmektedir. Çalışmamızın konusunu oluşturan kaydi payların haczinde ise, borçlunun üçüncü kişiler nezdindeki taşınır ve haklarının haczi hükümleri uygulama bulacak olup, konuya ilişkin detaylı açıklamalarımıza aşağıda yer verilmektedir.
II. BORSADA İŞLEM GÖREN ANONİM ORTAKLIK PAYLARININ HACZİ
A. Genel Olarak
Günümüzde sermaye piyasalarında yaşanan gelişmeler sonucunda, pay senetleri bir kaydi hak olarak kanuni düzenlemelerle belirlenen kuruluşlar nezdinde açılmış bir hesapta bulunmaktadır. Pay senetlerinin bu şekilde izlendiği bir sistemde, pay senetlerinin saklanma yöntemleri de pay sahiplerinin haklarının korunması bakımından üzerinde durulması gereken bir husustur. Bu sebeple, çalışmamızda öncelikle pay senetlerinin saklanmasına ilişkin çeşitli yöntemlere ve bu yöntemlerin yol açabileceği çeşitli sorunlara değinilecek; ardından pay senetlerinin haczinin gerçekleştirilmesi ile ilgili olarak Takasbank ve son düzenlemelerle birlikte MKK'ya yeniden kısaca değinilerek Borsada işlem gören anonim ortaklıkların dolaşımdaki paylarının haczi açıklanacaktır.
B. Pay Senetlerinin Saklanmasına İlişkin Yöntemler ve Yöntemlerin Neden Olabileceği Problemler
1. Aynen Saklama Yöntemi
Aynen saklama yönteminde, kupür bilgileri, hakları ve diğer özellikleri aynı olan pay senetlerinin iadesi de aynı olmak şartıyla saklatan adına ayrı bir yerde saklamadır. Borsada işlem görmeyen pay senetleri ile Borsa üyesi olmayan saklama hesabı sahiplerine ait pay senetleri aynen saklama yöntemi ile saklanmaktadır.
2. Mislen Saklama Yöntemi
Mislen saklama yönteminde, saklama merkezine teslim edilen pay senetleri bir havuzda toplanmaktadır Kupür bilgileri, sahibine sakladığı haklar ve diğer özellikleri itibariyle aynı olan pay senetleri, saklama merkezinde aynı havuzda yer almaları sebebi ile misli bir nitelik kazanırlar. Toplu saklama da denilen bu tür saklama, pay senetlerinin, hamilleri adına ayrım yapılmaksızın, aynı ortaklık tarafından ihraç edilmiş, sahibine aynı hakları veren pay senetleri bazında sınıflandırılarak, misli hâle getirilmek suretiyle bir havuzda saklanması ve mislen iade edilebilme esasına dayanmaktadır.
3. Müşteri İsmine Saklama Yöntemi
Müşteri ismine saklama yönteminde, aracı kuruluş adına Takasbank nezdinde açılan ana hesap, aracı kuruluşun kendisine ait portföy hesabı ile aracı kuruluşun müşterilerine ait müşteri hesabı olmak üzere iki alt hesaba ayrılmıştır. Müşteri alt hesabının altında ise, aracı kuruluşun müşterilerinin her biri adına açılan hesaplarda, bu müşterilere ait pay senetleri saklanmaktadır.
Müşteri ismine saklama yöntemi, merkezi saklama sisteminde pay sahiplerinin haklarının teminat altına alınması bakımından büyük öneme sahiptir. Bu yöntemin benimsenmediği durumlarda, Takasbank nezdinde alt hesapta saklanan saklayıcı kuruluşun veya yatırımcının pay senetleri, aracı kuruluşun iflâsı veya anılan kuruluşların alacaklıları tarafından mallarının haczi talebinde bulunulması hâlinde, saklama hesabı olan yatırımcılara ait pay senetleri sanki aracı kuruluşun malıymış gibi haczedilmekte veya iflâs masasına dahil olmaktadır. Dolayısıyla, aracı kuruluşun borcundan dolayı pay sahiplerinin hakları tehlikeye girmekte olup, anılan durumda, pay sahibi tarafından İİK m. 96 ve m. 97 doğrultusunda istihkak prosedürü işletilmektedir.
Yatırımcıların kendilerine ait pay senetlerini, saklayıcı kuruluşun veya aracı kuruluşun varlıklarından ayırma hakkını kullanabilmeleri ve pay senetlerini aynen talep edebilmeleri ise, ancak merkezi saklamadaki pay senetleri üzerinde ayni hak sahibi olmaları ve bu hakkı gösteren ve temin eden bir sistemin varlığı hâlinde mümkün olacaktır. İşte bu nedenle, tüm aracı kuruluşların Takasbank nezdinde müşteri bazında saklama yöntemine geçmeleri zorunlu hâle getirilmiştir.
Yatırımcılar hakkında gerçekleştirilen haciz işlemlerinden kaynaklanan haksız durumun ortadan kaldırılmasına ilişkin köklü çözüm ise, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair tasarının kanunlaşması ile, tedrici tasfiyeye ilişkin getirilen düzenlemelerle ortadan kalkmıştır. SPKn m. 46/B'de tedrici tasfiyeye ilişkin olarak, "…Tedrici tasfiyenin amacı, aracı kurumların malvarlığını işin niteliğine göre aynen veya nakde çevirmek suretiyle elde edilen bedeli tahsis ederek, Kanun çerçevesinde yaptıkları sermaye piyasası faaliyetleri nedeniyle müşterilerine karşı olan nakit ödeme ve sermaye piyasası araçları teslim yükümlülüklerini tasfiye etmektir. Tedrici tasfiye karar ve işlemlerinde Türk Ticaret Kanunu, İcra ve İflâs Kanunu ve diğer mevzuatın tasfiye ile ilgili hükümleri uygulanmaz. Aracı kurumların tedrici tasfiyelerinin uygulama usul ve esasları, Kurulca hazırlanan bir yönetmelikte gösterilir…" düzenlemesi yer almaktadır. Sermaye Piyasası Kanunu'ndaki bu düzenleme ile uygulamada yatırımcıların mağdur olmasına neden olaylar son bulmuştur.
Özetle, müşteri ismine saklama yönteminin kabulü ile aracı kurumlar hesap açtıkları müşterilerine ait kimlik bilgilerini Takasbanka bildirmekle yükümlüdür. Anılan bildirimden sonra aracı kuruluşun saklama hesabının altındaki numaralı hesap isme dönüştürülmektedir. 31.5.1997 tarihine kadar "müşteri kod sistemi" kullanılmakta iken, SPK tarafından alınan karar gereğince, "müşteri ismine saklama" sistemi ile birlikte, hakkında icra takibi yapılan borçluların halka açık bir anonim ortaklıktaki paylarının tespiti kolaylaşmıştır.
C. Takasbank Nezdindeki Pay Senetlerinin Haczi
Sermaye Piyasası Kurulunun Seri: V, No: 46 sayılı "Aracılık Faaliyetleri ve Aracı Kuruluşlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ" hükümleri uyarınca, İMKB üyesi tüm aracı kurum ve bankalar, Takasbank nezdinde saklamak zorunda oldukları pay senetlerini, bu kıymetlerin sahibi olan pay sahipleri adına Takasbank sisteminde alt hesaplar açarak izlemek zorundadırlar.
Borçlunun Borsada işlem gören bir anonim ortaklığa ait pay senetlerinin haczi için bu tür senetlerin saklanmakta olduğu Takasbank'a İİK m. 89 gereğince haciz ihbarnamesi gönderilebileceği gibi, yatırım hesabının açıldığı ve her türlü alım-satım işleminin gerçekleştirildiği İMKB üyesi bulunan banka veya aracı kuruma da haciz ihbarnamesi gönderilebilmektedir.
Takasbank nezdindeki pay senetlerinin haczine ilişkin olarak, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi bir kararında hatalı bir şekilde, Takasbanktaki payların haczinin fiilen el koymak suretiyle gerçekleşmesi gerektiği hükmüne varmış olup, anılan kararda,
"…Davacı vekili, İstanbul 1. İcra Müdürlüğü'nün 1994/12520 esas sayılı dosyasından düzenlenen sıra cetvelinde müvekkili idarenin fiili haczi bulunmadığı gerekçesiyle 28.816.366.000. -TL alacağının dikkate alınmadığını, Vergi Dairesinin 6183 Sayılı Yasanın 79. maddesi gereğince İstanbul Menkul Kıymetler Borsası aracılığıyla haciz koyduğunu, aynı yasanın 21/1 maddesi uyarınca hacizlere iştirak ettirilerek satış bedelinin garameten paylaştırılması gerektiğini ileri sürerek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir... Mercii Hâkimliği'nce TK.nun 145/2 maddesi uyarınca anonim şirketlerde, alacaklılar borçlarına ait hisse senetlerini haczettirebilirse de bu haczin İİK 88/I. maddesinde düzenlenen menkul haciz hükümlerine uygun olması gerektiği, Davacı Vergi Dairesinin anılan yasa hükmüne göre uygun bir haczi bulunmadığı gerekçesiyle şikâyetin reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, Hazine vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, oybirliğiyle karar verildi" şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Ancak, 19. Hukuk Dairesi bu konudaki görüşünü kısa bir süre içerisinde değiştirerek Takasbanktaki payların, haciz ihbarnamesi gönderilmek suretiyle haczedilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Konuya ilişkin Yargıtay kararı aynen şöyledir :
"…Taraflar arasındaki uyuşmazlık, satışa konu hisse senetleri üzerinde davalı Vergi Dairesinin geçerli bir haczi bulunup bulunmadığı yolundadır. Galata Vergi Dairesinin 13.9.1994 tarihli yazısı ile borçlu Çarmen A.Ş.'ne ait hisse senetlerine haciz konulduğu bildirilmiş, bu yazı üzerine de Takas ve Saklama Bankası A.Ş. tarafından borçluya ait hisse senetlerine vergi dairesinin haciz kaydı işlenmiştir… Kural olarak kıymetli evraka bağlanmış ve devri kâbil olan mal, alacak ve hakların haczi, fiilen el konulması ve muhafazası ile mümkün ise de, haciz ihbarının (yazısının) tebliğ edildiği Takas ve Saklama A.Ş. borçlu olmayıp, mahcuz hisse senetlerini yasal düzenleme gereğince elinde bulunduran üçüncü şahıs durumundadır. Üçüncü şahısların senetlere zilyet bulunması halinde, fiilen senetleri görme ve el koyma zarureti olmaksızın, sadece senetler zikredilerek 6183 sayılı Yasanın 79. maddesi gereğince haciz kararı alınıp, haczin üçüncü şahıslara tebliği suretiyle haczi mümkündür …".
Öte yandan, Takasbank nezdindeki haczedilen pay senetlerinin, İcra ve İflas Kanunu bakımından borçlunun elinde mi, üçüncü kişinin elinde mi kabul edilmesi gerektiği, özellikle haczedilmiş senetlerin istihkak davalarına konu olması hâlinde önem arz etmektedir. Pay senetleri borçlunun elinde olduğu kabul edildiğinde İİK m. 96 ve m. 97 hükümleri uygulama alanı bulacak; senetlerin üçüncü kişi elinde kabul edildiğinde ise İİK m. 99 hükmü uygulanacaktır. Mevcut soruna ilişkin olarak Yargıtay bir kararında, "…Her ne kadar şikâyetçi hacizli bulunan Borsa üyesi aracı kurum adına Takas ve Saklama A.Ş.'de bulunan menkullerin kendisine ait olduğunu, malın 3. şahıs Takas ve Saklama A.Ş. nezdinde bulunması sebebiyle istihkak davası açma yükümlülüğünün İİK.nun 99. maddesi hükmüne göre alacaklıya ait bulunduğundan buna göre işlem yapılmasını talep etmiş ise de, toplanan delillerden borçluya ait hisse senetlerinin yasa gereği borçlu adına Takas Saklama A.Ş.'de bulunduğu, kanun gereği Takas Saklama A.Ş.'nin tüm hisse senetlerini bir havuzda topladığı ve bu nedenle hisse senetlerinin üçüncü şahısta haczedilmiş sayılamayacağı ve icra müdürlüğünce İİK.nun 96 ve 97. maddelerine göre işlem yapılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı, bu konuda İcra Tetkik Mercii Hâkimliği tarafından karar verildiği anlaşılmış olmakla şikâyetin reddine karar verilmesi gerekmiştir…".
KURU, konuya benzer bir durumda, borçlunun bir bankaya muhafaza edilmek üzere tevdi ettiği pay senetlerinin o bankada haczedilmesi hâlinde, bir üçüncü kişi pay senetlerinin kendisine ait olduğunu iddia ederse, banka, pay senetlerini münhasıran borçlu için muhafaza ettiğini bildirdiği takdirde, pay senetlerinin borçlunun elinde sayılmasını ve İİK m. 96 ile İİK m. 97 hükümlerinin uygulanması gerektiğini ifade etmiştir.
Kanımızca, Takasbank, MKK veya aracı kuruluşta pay senetlerinin bulunması, borçlunun iradesinden kaynaklanmayıp; kanuni bir zorunluluktan ileri geldiğinden, İİK m. 96 ve m. 97 hükümleri gereği istihkak davası açma yükümlülüğü haczedilen pay üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddiasında bulunan üçüncü kişiye ait olmalıdır. Diğer bir ifadeyle, hacizli pay üçüncü kişi elinde kabul edilemeyeceğinden, İİK m. 99 kapsamında açılacak istihkak davasında davalı tarafta üçüncü kişi olarak Takasbank, MKK veya aracı kuruluşun bulunmasının önüne geçilmiştir. Zira, haczedilen bir malın üçüncü kişinin elinde bulunması kavramından anlaşılması gereken, bu mal üzerinde fiili tasarruf yetkisinin yalnızca üçüncü kişi tarafından kullanılmasıdır. Bu kapsamda, anılan kuruluşların pay senetleri üzerinde fiili hâkimiyetleri olmadığı gibi tasarruf yetkilerinin varlığından da söz etmek mümkün değildir.
Ç. Merkezi Kayıt Kuruluşu Nezdindeki Payların Haczi
1. Genel Olarak
Bankalar veya aracı kurumlar nezdinde bulunan pay senetlerinin MKK'nın faaliyete geçmesinden önce fiziki olarak Takasbankta saklandığına değinmiştik. 28.11.2005 tarihi ile Takasbankta mislen saklama sisteminde fiziken saklanmakta olan pay senetlerine ilişkin kayıtlar MKK tarafından devralınarak, pay senetleri artık sadece MKK'da kayden hak sahibi bazında izlenmektedir. Bu tarihten sonra İMKB'de alım-satımı yapılacak payların takasına sadece kaydi paylar kabul edilmektedir.
MKK nezdinde kayden izlenen payların haczi üzerinde durulacak olursa kayden izlenen payların haczi, Takasbank nezdinde saklanan paylarda olduğu gibi İİK m. 89 gereğince yapılacaktır. Konuya ilişkin olarak TOPUZ, İİK.nun 94. maddesine göre, "…bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf edilen bir mal hissesi haczedilirse icra sairesi, yerleşim yerleri bilinen ilgili üçüncü şahıslara keyfiyeti ihbar eder…" düzenlemesini temel alarak, kaydi payın da bir ortaklık payı olduğu gerekçesiyle haczin İİK m. 89 gereğince yapılmasının yanı sıra, haczin İİK m. 94 gereğince de yapılabilmesi gerektiğini ileri sürmektedir.
Konuya ilişkin olarak HASELÇİN, İcra Müdürlüklerinden borçlunun hesabının bulunduğu aracı kuruluşlara, İİK md. 89 ve AATUHK md. 79 uyarınca veya ihraççılara İİK md. 94 uyarınca haciz müzekkeresi gönderilmesi durumunda, aracı kuruluşların ve ihraççıların MKK sistemine ulaşarak haciz işlemini sisteme tanımlamaları gerektiğini ifade etmiştir.
Kanımızca, MKK nezdinde kayden izlenen payların haczi İİK m. 89 hükmü gereğince yapılacak olup, Borsa'da işlem gören anonim ortaklık paylarının kaydileştirilmesi sonucunda senede bağlanmamış pay diğer bir ifadeyle çıplak pay oluşacağından, ihraççı ortaklığa İİK md. 94 uyarınca haciz müzekkeresi gönderilerek de pay haczinin gerçekleştirilmesi mümkündür.
2. Kaydi Pay Haczine İlişkin İlkeler
Seri: IV, No: 28 sayılı Tebliğ'in "Ortak, Katılımcı ve Yatırımcı Hesaplarının Alt Hesapları" başlığını taşıyan 9. maddesinde, "Rehin, haciz, genel kurul blokajı, yatırımcı blokajı, satış blokajı ve MKK tarafından uygun görülecek diğer işlemlerin yapılması durumunda, bu işlemlere konu haklar MKK tarafından ilgili hesaplarla bağlantılı alt hesaplar açılmak sureti ile izlenir" düzenlemesi yer almaktadır. Konuya ilişkin diğer bir düzenleme, kaydi sermaye piyasası araçlarına ilişkin her türlü haciz ve tedbir işlemlerini konu alan Seri: IV, No: 28 sayılı Tebliğ'in 22 nci maddesinde yer almakta olup; Tebliğde, payların haczi ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre, kaydi sermaye piyasası araçlarına ilişkin her türlü haciz ve tedbir işlemi, ilgili yatırımcı, katılımcı ve ortak hesaplarında ayrı bir alt hesap oluşturulması sureti ile MKK üyelerince uygulanır. Üyeler kendilerine gelen her türlü haciz ve tedbir taleplerini karşılamak üzere, öncelikle MKK nezdindeki kayıtlarda gerekli değişiklikleri yapmakla yükümlüdürler.
Öte yandan, kaydi payın haczine ilişkin olarak, İsviçre hukukunda bildirimin yapılacağı üçüncü kişinin ise, anonim ortaklık ve borçlu ortağın saklama bankasının olduğu ve haczin amacına ulaşabilmesi bakımından, haciz ihbarının hem anonim ortaklığa hem de saklama bankasına aynı anda tebliğ edilmesi gerektiği ileri sürülmektedir. Haciz ihbarnamesinin anonim ortaklığa yapılması ise haczin amacına ulaşabilmesi için gerekli olduğu; zira anonim ortaklığa yapılacak bildirim ile anonim ortaklığın iyiniyeti bertaraf edilmiş olacaktır. Konuya ilişkin olarak, Seri: IV, No: 28 sayılı Tebliğ'in 22 nci maddesinde ifade edildiği üzere, üyelerin kendilerine gelen her türlü haciz ve tedbir taleplerini karşılamak üzere, öncelikle MKK nezdindeki kayıtlarda gerekli değişiklikleri yapmakla yükümlü olduğu ifade edilmiştir. Aynı Tebliğini 4 üncü maddesinde "üye" tanımına yer verilmiş olup, "üye" kavramının Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, ihraççı, aracı kuruluş, yetkili takas ve saklama kuruluşları ile Kurul tarafından belirlenen diğer kuruluşları ifade ettiği açıkça düzenlenmiştir. Dolayısıyla, üçüncü kişi konumundaki ihraççıya da haciz bildiriminin yapılması mümkün olup, söz konusu bildirimi alan ihraççı tarafından pay senetleri üzerindeki haczin (veya iflas, intifa, hapis gibi hukuki işlemlerin) sonuçlarını MKS üzerinden MKK'ya bildirilecektir. İhraççılar ortaklarının sahip olduğu kapalı paylarla ilgili olarak hukuki işlem sonuçlarını MKK'ya bildirmekle yükümlüdürler. Diğer bir ifadeyle, Kaydileştirme Tebliği uyarınca ihraççı hesabı altında sadece "ortak hesabı" adı altında tutulan Borsada işlem görmeyen (kapalı olarak tabir edilen) payların bulunması sebebiyle ihraççı ancak bu paylarla ilgili haciz uygulandığında MKK kayıtlarında gerekli değişikliklerin yapılabilmesi için söz konusu durumuna ilişkin bilgileri MKK'ya iletecektir. Anılan durum haricinde, pay sahipleri hakkında yapılacak haciz bildirimlerinde, ihraççının MKK kayıtlarına haciz işleminin işlenebilmesi için bildirim yapma yükümü altında olmadığının belirtilmesinde fayda bulunmaktadır.
Konuya ilişkin olarak TOPUZ, ihraççıya haciz bildiriminin yapılabilmesi hususunu genel çerçevede incelediği çalışmasında, MKK üyesi olan ihraççıların MKK nezdinde tutulan kayıtlarda değişiklik yapma hususunda üstlenmiş oldukları herhangi bir görev söz konusu olmadığından haciz ihbarının MKK veya aracı kuruluşa gönderilmesinin uygun olacağını ifade etmiştir.
Diğer taraftan, gerçekleştirilen haczin doğrudan MKK'ya bildirilmesinin, icra takibinden beklenen amacın kısa sürede elde edilmesi bakımından önemli olduğunu belirtmekte fayda bulunmaktadır. Zira, İİK m. 89, VII'de, "haciz ihbarnamesi, bir hükmi şahsın veya müessesenin, merkez ve şubelerinden hangisine tebliğ edilmiş ise, beyanda bulunma mükellefiyeti yalnız ihbarnameyi tebellüğ eden merkez veya şubeye aittir" ifadesi yer almaktadır. PEKCANITEZ konuya ilişkin olarak, bir bankanın genel merkezine veya bölge müdürlüğüne haciz ihbarnamesi gönderilerek, genel müdürlüğe veya bölge müdürlüğüne bağlı tüm şubelerden bilgi istenemeyeceğini belirtmiştir. Böyle bir haciz ihbarnamesini alan bölge müdürlüğünün aynı zamanda merkez şubesi olması hâlinde, müdürlük sadece kendi şubesi ile ilgili bilgi verecek olup; müdürlüğün diğer şubelerle ilgili araştırma yapma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu kapsamda, yazarın anılan görüşünden de hareketle, gerçekleştirilecek haczin MKK'ya bildirim yapılması gibi doğrudan izlenecek bir yol var iken aracı kuruluşa bildirilmesi, gerek aracı kuruluş ve şubelerinin sayısının fazla olması gerekse aracı kuruluş tarafından yapılan işlemlerin MKK kayıtlarına yansıtılmasının zaman alması anılan yolun pratik bir çözüm sunamadığını söylemek mümkündür.
3. Yatırımcı Hesabının Hareketsizleştirilmesi ve Teyit Bildirimi
Adli veya idari merciler tarafından, haciz ve tedbir taleplerinin doğrudan MKK'ya bildirilmesi halinde ise, MKK tarafından borçlu yatırımcı hesabı hareketsizleştirilerek "MKK'da işlem yapamaz" hale getirilir. Hesabın hareketsizleştirildiği anda, borçlunun hesabının bulunduğu ve esas itibariyle söz konusu hesaptaki kurucu kayıtları tesis etmiş olan ilgili üyeye, MKK'daki kayıtlar ile kendi kayıtları arasında mutabakat sağlayabilmelerini teminen Merkezi Kaydi Sistem (MKS) aracılığıyla bildirimde bulunulur. Anılan bildirimin amacı, hareketsizleştirilen hesap ile üye nezdindeki hesabın son durumunun birbirinin aynısı olup olmadığının tespit edilmesidir. Üye, en geç kendisine MKK tarafından MKS sistemi aracılığıyla yapılan bildirimi izleyen iş günü saat 12.00'a kadar MKS aracılığıyla MKK ya mutabık olduğunu veya olmadığını bildirir. Üyenin mutabık olduğunu Merkezi Kaydi Sistem aracılığıyla bildirmesi veya en geç kendisine MKK tarafından MKS sistemi aracılığıyla yapılan bildirimi izleyen iş günü saat 12.00'a kadar bildirimde bulunmaması hallerinde, borca yeter miktarda kıymet üzerine haciz uygulanır. Sözkonusu teyide ilişkin şekil, usul ve esaslar MKK tarafından belirlenerek üyelerine duyurulur. Bununla birlikte, hareketsizleştirme ile haciz ve tedbir kararını kaldırma işlemlerinin MKK kayıtlarında gerçekleştirilme usul ve esasları MKK tarafından belirlenir. Nitekim "Haciz ve Tedbir İşlem Esasları" konulu 24.11.2005 tarihli 49 No.lu Genel Mektupta da benzer şekilde, kaydileştirilmiş paylara ilişkin haciz bildiriminin alınması sonucunda MKK tarafından uygulanacak prosedür ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Öte yandan, hesabın hareketsizleşmesi ile sistem tarafından pasif duruma getirilen çıkış yönlü talimatlar haczedilen kıymet tutarının borcu karşılaması durumunda sistem tarafından tekrar aktif hale getirilir.

Diğer taraftan, MKK, İİK. m. 367 doğrultusunda ilgili İcra Müdürlüğüne ilgilinin bakiye bilgisi ve haczin uygulandığı bilgisini içeren cevap verilir (İİK m. 89/1). Amme alacaklarının tahsili hakkındaki hacizler, ilgili kanun hükümlerine göre gerçekleştirilir (AATUK m. 79).

Hacizli kıymetler ilgili hesaba bağlı olarak açılacak haciz alt hesabına aktarılarak bloke edilir. HACZ alt hesabına aktarılan kayıtlar için detay bilgiler ayrı bir tabloda izlenir. İhtiyati tedbir veya ihtiyati haciz kararlarının bildirilmesi halinde de işlemler aynı yöntem ile gerçekleştirilir, kıymetlerin aynı alt hesaba aktarımı yapılarak kayıtlar, ilgili işlem kodu ile ayrıntılandırılır.

MKK tarafından uygulanan haciz, sadece MKK tarafından kaldırılabilecektir. Üyenin uyguladığı haciz işlemi aynı yatırımcıya MKK tarafından uygulanmış başkaca hacizler bulunmuyor ise üye tarafından kaldırılabilecektir. Buna karşı MKK tarafından uygulanmış bir haciz bulunması halinde bu defa üye kendi koyduğu haczi kıymet gönderimi alanını seçmeden kaldırabilecektir.

Üyeye, işleme ilişkin anlık bilgi mesajı gönderilmektedir. İcra Müdürlüklerinden borçlunun hesabının bulunduğu Aracı Kuruluşlara, aynı şekilde İİK m. 89 ve AATUK m. 79 uyarınca veya ihraççılara İİK m. 94 uyarınca haciz kararı gönderilebildiği hallerde ise, aracı kuruluşların ve ihraççıların MKK sistemine ulaşarak haciz işlemini sisteme tanımlamaları gerekmektedir. Zira anılan husus, kaydi kıymetler üzerindeki hakların üçüncü kişilere ileri sürülmesi bakımından önem arz etmektedir.

Üyelerin haciz işlemi tesis etmeleri durumunda; üye kendisine yapılan haciz bildirimi doğrultusunda kendi nezdinde bulunan hesaplardan ve kıymetlerden haciz alt hesabına aktarım yapılacak olanları haciz giriş işlemi ekranlarından seçecektir. Üyelerin kendi nezdindeki hesaplara konulan haciz kayıtlarını kaynağı itibariyle raporlayabilmesi mümkündür.

D. Anonim Ortaklık Paylarının Bir Kısmının Kaydileştirilmesi Durumunda Pay Haczi
Sermaye Piyasası Kanunu'nda geçiş dönemi haricinde, tam kaydî sistem esası benimsenmiş, aynı ihraççının pay senetlerinin kısmen kaydileştirilmesine, kısmen de senede bağlanmasına cevaz verilmemiştir. Ancak Geçici 6. madde hükmü gereğince, geçiş döneminde (31.10.2004 tarihine kadar) hak sahibinin isteğine bağlı olarak kısmî kaydî sistem uygulama alanı bulmuştur. Başka bir deyişle, bu dönemde, haklar hem senede bağlı hem de senede bağlı olmaksızın tedavül etmiştir. Dolayısıyla, bu geçiş döneminde elimizde somut bir veri olmamakla birlikte, payların haczinde senede bağlı olup olmadığına göre farklı usullerde cereyan etmiş olması gerekir. Buna göre, kanaatimizce, pay senetlerinin Takasbank nezdinde tutulmayarak pay sahibinde bulunması halinde, menkul haczini düzenleyen İİK m. 88 hükmü, Takasbank nezdinde tutulan pay/pay senetleri bakımından ise söz konusu senetlerin haczi bakımından İİK m. 89 hükmü uygulama alanı bulmuştur.
Geçiş döneminin ardından, payları borsada işlem gören bir ihraççının paylarının, borsada işlem görmeyen kısmı da dahil olmak üzere tümünün kaydileştirilmesi gerektiği hususu düzenlenmiştir. Aksi hâlde, anonim ortaklığın pay senetlerinin bir bölümü kaydi sistemde izlenirken, diğer bölümü fiziki varlığını sürdürecek; dolayısıyla MKK'daki kayıtların izlenmesinde sorunlar ortaya çıkabilecektir. Kısmi kaydileştirmenin yapıldığı dönemin sona ermesi ile birlikte, payların haczi İİK m. 89 yoluyla gerçekleştirilecek olup; kaydileştirilmiş payların haczinde yeknesaklık sağlanmıştır.
E. Aracı Kuruluşa Rehnedilmiş Payların Haczi
Pay senetlerinin aracı kuruma rehnedilmesi genellikle kredili menkul kıymet işlemlerinin varlığı hâlinde sözkonusu olmaktadır. Seri:V, No:65 sayılı "Sermaye Piyasası Araçlarının Kredili Alım, Açığa Satış ve Ödünç Alma ve Verme İşlemleri Hakkında Tebliğ" (Seri:V, No: 65 sayılı Tebliğ)'in 16 ncı maddesinin birinci fıkrasında tanımlandığı üzere, kredili sermaye piyasası aracı işlemleri, yetkili bir aracı kuruluş nezdinde müşteri adına kredi hesabı açılması koşulu ile müşteri ve aracı kuruluş arasında yapılacak kredi sözleşmesi hükümleri çerçevesinde kredi kullanılması suretiyle sermaye piyasası aracı alınmasını ifade etmekte olup, müşteri tarafından alım emrinin kredili sermaye piyasası aracı işlemi olduğunun emrin verilmesi esnasında bildirilmesi zorunludur.
Öte yandan, kredili sermaye piyasası aracı işlemine ilişkin çerçeve sözleşmesinde açık bir hüküm olmadığı yahut rehne ilişkin ayrı bir sözleşme yapılmadığı sürece, yatırımcının iflası yahut anılan paylar üzerine üçüncü kişiler tarafından icra takibine başlanması halinde aracı kuruluşların teminat işlevinden yoksun kalacaklarını belirtmekte fayda vardır. Nitekim Seri:V, No: 65 sayılı Tebliğ'in "Sermaye Piyasası Araçlarının Saklanması" başlıklı 23 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, kredinin özkaynağını teşkil eden payların rehni taraflar arasında kararlaştırılmış ise, rehnin, genel hükümler çerçevesinde ve aracı kurum vasıtasıyla Takasbank nezdinde gerçekleştirileceği açıkça hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla, iflas yahut icra takiplerinde aracı kuruluşların rehin hakkının korunması ve açılacak istihkak davalarında aracı kuruluşlarca hakların dermeyan edilebilmesi için mutlak surette usulüne uygun bir rehin hakkının tesisi gerekmektedir.
Diğer taraftan, kredili olarak alınan sermaye piyasası araçları Takasbank nezdinde saklanmakta olup; hesabın niteliği gereği hesaplarda bulunan sermaye piyasası araçları üzerinde aracı kuruluşun rehin hakkı bulunmaktadır-. Bu hesaplarda bulunan sermaye piyasası araçları için İİK m. 89, I gereğince haciz ihbarnamesi gönderilmesi hâlinde, uygulamada Takasbank tarafından pay senetlerinin aracı kuruluşlara rehinli olduğu belirtilmekte ve pay senetleri, icra dairesi adına açılacak bir hesaba aktarılarak icra müdürlüğü tarafından gönderilen haciz ihbarnamesinin gereği yerine getirilmeydi. Anılan işlemden hemen sonra 411 sayılı Genel Mektup gereğince, ilgili aracı kuruluşlar Takasbank tarafından bilgilendirilmekteydi. Takasbankta, teminat hesaplarında bulunan pay senetlerinin haciz kapsamında bulunması durumunda, Takasbank tarafından haczin, haciz ihbarnamesi veya haciz müzekkeresi ile yapılması hâlinde cevap dilekçesinde belirtilmesi suretiyle, haciz kararı veren merciilerce pay senetlerinin rehne ilişkin hesaplarda izlenmesi, senetler üzerinde rehin hakkının bulunduğunu gösterecektir. Ancak bu açıklama, İcra ve İflâs Kanunu ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri gereğince bir istihkak iddiası olmayıp; Takasbank hesap sistemine ilişkin bir açıklama amacı taşımaktadır. Dolayısıyla, istihkak iddiasının rehin alacaklısı olan aracı kuruluşlar tarafından ileri sürülmesi gerekmekte olup, aracı kuruluşlar pay senetlerinin kendilerine rehinli olduğunu ispatla yükümlüdür.
Benzer şekilde, MKK nezdinde bulunan kaydi paylar üzerinde aracı kuruma ya da üçüncü bir şahsa ait rehin hakkı bulunması hacze engel etmeyecektir. Böyle bir durumda MKK, borçlunun rehin vermiş olduğu ve rehin lehdarının hesabında saklanan kıymetlerinin borca yeter kısmına, mutabakat işlemi yapılmaksızın tedbiren haciz uygulanmaktadır. Üye, mutabakat süreci sonrasında borçlunun kendi hesabındaki kıymetlerin alacak tutarını kısmen/tamamen karşılaması durumunda daha önce tedbiren haczedilen rehinli kıymetler üzerindeki haciz kısmen/tamamen kaldırılmaktadır.
F. Kaydi Sistemde "e-haciz" Uygulaması
İcra takibine konu olan alacağın bir amme alacağı (vergi borcu, SSK borcu gibi) olması hâlinde, izlenmesi gereken prosedür yukarıda belirtilen haciz yollarından farklı olacaktır. Bu tür alacakların takibi, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 79. maddesinde düzenlenmiştir. Bilindiği üzere, AATUHK'nun 79. maddesinde yapılan değişiklik ile, tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirilerinin, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilmesine ve bu tebligatlara elektronik ortamda cevap verilebilmesine imkan verilmiş, elektronik ortamda yapılacak tebliğe ve cevapların elektronik ortamda verilebilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemeye Bakanlık yetkili kılınmıştır.

Kanunun anılan hükmüne istinaden, ayrıca bir düzenleme yapılıncaya kadar, alacaklı amme idarelerinin Gelir İdaresi Başkanlığının uygun görüşünü de almak suretiyle banka genel müdürlükleri ve MKK ile yapacakları anlaşmalar çerçevesinde, elektronik imza ya da şifre kullanılmak suretiyle haciz bildirilerinin elektronik ortamda sadece bu kurumlara tebliğ edilmesi ve elektronik ortamda cevaplarının alınması, elektronik ortamda tebliğ edilecek haciz bildirilerinde belirlenen tutar ile sınırlı kalınmaması, birden fazla amme borçlusu için tebligat yapılması ve cevaplarının alınması uygun görülmüş olup; Gelir İdaresi Başkanlığı ile MKK arasında imzalanan protokol çerçevesinde e-haciz uygulaması başlatılmış durumdadır.
G. Haczedilmiş Kaydi Paylar Üzerinde Yeni Bir Haciz İşlemi Gerçekleştirilmesi
Borçluya ait üzerinde haciz veya ihtiyati tedbir olmayan kıymet bulunamıyorsa, üzerinde halihazırda haciz bulunan kıymetlere başka hacizler de konulması mümkündür. Bunun için sistemde bakiye bilgisi içermeyen bir haciz kaydı yaratılır. Tarih sırası bakımından sonra yer alan bakiyesiz haciz kaydının kendinden önceki hacizlere iştirak etmiş olduğu anlaşılır. Bu durumda birden fazla alacaklı, hacze iştirak hükümleri uyarınca, iştirak prosedürlerini İcra Müdürlüklerinden sürdürür (İİK md. 100-101). MKK tarafından İcra Müdürlüklerine, hesaplar üzerinde bulunan evvelki hacizlere ait bilgiler bildirilir. Hacizli kıymetler üzerine ayrıca ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacizlerin de uygulanması mümkün olup, ihtiyati tedbirler ve ihtiyati hacizler haciz alt hesabında kendi işlem kodlarıyla izlenir.

H. İşlem Yasaklı Kıymetlerin Haczi ve Hacizli Kıymetlerin İşlem Yasağına Tabi Olması

Yatırımcının işlem yasağına maruz kalmış olan paylar üzerine haciz uygulanabilmektedir. Söz konusu haciz işlemi, Kaydileştirme Tebliği hükümleri uyarınca Kurula derhal bildirilmektedir. Üzerinde haciz bulunan paylar aynı zamanda işlem yasağına da konu olabilir. Haczin kalkması durumunda paylar serbest hesaba işlem yasaklı olarak dönecektir.

I. Genel Kurul Blokajı'ndaki veya Yatırımcı Blokajındaki Payların Haczi

Genel kurul blokajı yöntemi ile ihraççı ortaklık genel kurul toplantılarına, yatırımcıların katılımının kolay bir şekilde sağlanması ve ihraççıya en sağlıklı ortaklık bilgilerinin iletilmesi amaçlanmaktadır. Bilindiği üzere, blokajın en önemli nedeni, genel kurul toplantısına gerçekten oy hakkına sahip olanların katılmasını sağlamaktır. İhraççı kuruluş, genel kurul tarihi, toplantının yapılacağı yer ve saat, blokaj kaldırılma tarihi bilgilerini MKK'ya bildirir. İhraççıların bildirdiği tüm genel kurul bilgileri MKK tarafından yatırımcılara çesitli yollarla raporlanır. Yatırımcılar tarafından MKK'ya genel kurullara katılıma ilişkin iletilen talep dâhilinde yatırımcıların serbest hesaplarındaki kıymetler, Genel Kurul Blokaj alt hesabına aktarılır. Konulan blokajlar ihraççı tarafından bildirilen tarih ve saatte MKK tarafından otomatik olarak çözülmektedir.

Yatırımcının genel kurul blokajına alınmış payları üzerine haciz uygulanabilecek olup, burada bulunan kıymetler üzerine haciz konulmakta ve hareket kaydına haciz bilgisi işlenmektedir. Hacze konu paylar ile genel kurul blokajı yapılmak istenmesi durumunda; ilgili paylar, Genel Kurul Blokajı hesabına aktarılır. Genel kurul blokajında bulunan hacizli payların satış kararı gelmesi durumunda, fiili satış gerçekleşene kadar, genel kurul blokajı devam edecektir. Genel kurul blokajı kaldırıldığında kayıtlar tekrar HACZ hesabına aktarılmaktadır.

Öte yandan, Yatırımcıların da kendi hesaplarında, bilgileri dışındaki işlemleri kısıtlamak amacı ile MKK'ya ulaşıp blokaj işlemi yapabilmesi mümkündür. Blokaj işlemi ile yatırımcı serbest hesabındaki kıymetler, yatırımcı hesabı altındaki Yatırımcı Blokaj alt hesabına aktarılmaktadır. Yatırımcının yatırımcı blokaj hesabında bulunan payların haciz uygulanması mümkün olup, anılan paylar haciz alt hesabına aktarılmaktadır.

J. Pay Üzerinde Tesis Edilen İntifa Hakkının ve İntifalı Payların Haczi

İntifa hakkı, başkasına ait eşya, hak ve malvarlığının kullanma ve yararlanma yetkisini veren mutlak bir ayni haktır. İntifa hakkı, eşya ya da hak sahibinin mülkiyetini korumakla birlikte hakka konu unsurun kullanma ve yararlanmasını hak sahibine vererek eşyanın özdeğeri ile irat değerini ayırarak iki ayrı hak haline getirilebilme imkânını sağlamaktadır. İntifa hakkı kişiye bağlı bir irtifak hakkı olması nedeniyle, intifa hakkı devredilemeyeceği gibi hakka konu eşya ya da hak üzerinde başka bir ayni hak (rehin ya da intifa gibi) tesis edilemez. Aksi takdirde, intifa hakkının bahşettiği yetkilerin kullanılması mümkün olmaz ki bu durum hakkı kullanılmaz hale getirerek hakkı sona erdirecektir. Ancak intifa hakkının, bizzat hak sahibi tarafından kullanılması zorunlu değildir (MK md. 806). Ayrıca intifa hakkının getirileri üzerinde başka bir sınırlı ayni hak tesis edilebileceği gibi bu hakkın haczi de mümkündür.

Bu kapsamda, borçlunun sahip olduğu pay üzerindeki intifa hakkı da haczedilebilecektir. İntifa hakkı haczinin konusu, intifa olunan şeyin hasılatı, temettü, semereleri ve muaccel kiralarıdır. İntifa hakkının haczedilmesi yolunda bildirim yapıldığında, İcra Müdürlüklerine ilgili hak sahibine ilişkin hesap ve üye bilgisi ile intifa hakkı kapsamına ilişkin bilgi verilir. Bu durumda, MKK sisteminde intifa hakkının rehni veya tekrar intifa hakkına konu edilmesi mümkün olmayacaktır. Bununla birlikte, pay üzerinde intifa hakkından daha önce kurulmuş bir rehin hakkı tesis edilmiş olması halinde ise, yapılacak intifa hakkından bağımsız cebri icra satışı ile pay üzerinde intifa hakkının sona erecektir.

Öte yandan, intifa hakkı tesis edilen payların haczi hukuken mümkün olabilmekle birlikte, haczedilen payların piyasada intifa hakkı ile satışı mümkün olamayacağından İcra Müdürlüklerine bu yönde bilgi verilir. Bununla birlikte, üzerinde intifa hakkı bulunan payların haczedilmesi durumunda ise; kıymetler ilgili haciz (HACZ) alt hesabına intifa ek tanımı ile birlikte aktarılır. İcra müdürlüğüne kıymetler üzerinde intifa hakkının bulunduğuna, hak sahipliğine ve hakkın kapsamına ve bu kıymetlerin ancak Borsa dışında satılabileceğine ilişkin bilgi verilir.

K. Haczin Hak Kullanımları Bakımından Kapsamı

Hacze konu kıymetler üzerindeki haklara ilişkin işlem sonuçları da (sermaye artırım ve temettü tutarları) HACZ alt hesabına yansıtılacaktır. Temettü dağıtım işlemleri sırasında hacze konu kıymetlerin temettü alacaklarının, üye hesabına dağıtımı engellenerek, icra dosyası için açılan ya da bildirilen hesaba aktarılması sağlanır.
L. Haczedilen Kaydi Payların Paraya Çevrilmesi

Hukukumuzda haczedilen payların paraya çevrilmesi taşınır malların satışına ilişkin hükümlere göre yapılmaktadır. Taşınır malların satışı kural olarak açık artırma yoluyla yapılmakla birlikte, haczedilen payların Borsa'da kayıtlı olması halinde, payların satış işlemi, İMKB Hisse Senetleri Piyasası Yönetmeliği'nin 29. maddesi uyarınca Borsa'da yapılabilecektir.

Haczedilen kıymetlere ait ilgili icra müdürlüğünce gönderilen satış kararı pay senetleri için İMKB'de düzenlenecek müzayede satışı şeklinde gerçekleştirilir. Müzayede satış işlemleri, takas işlemleri prosedürüne uygun olarak sonuçlandırılır. İMKB tarafından iletilen bilgiler dahilinde satılan kıymetler, "HACZ alt hesapları"ndan çıkılarak satışı yapan üyenin hesabına aktarılarak üyenin işlem borcunu kapatması sağlanır. Satış karşılığı alınan TL tutarları ilgili üye tarafından İMKB'ye, İMKB tarafından ise İcra Müdürlüğünce/Tahsil Dairelerince bildirilen hesaplara gönderilir. Böylece haczedilen kaydi payların satış işlemleri tamamlanmış olacaktır.



III. KÂR PAYI HACZİ
Kâr Payı Kavramı
Kâr kavramı, anonim ortaklığın tüzel kişiliği ve pay sahiplerinin menfaatleri açısından iki ayrı anlam taşımaktadır. Anonim ortaklık bakımından kâr, bir faaliyet dönemi sonunda ortaklık malvarlığında meydana gelen artıştır. Pay sahibi bakımından kâr, ortaklığa katılım suretiyle varlığından ayırdığı paranın geliridir. Kâr payı kavramı ise, TTK m. 470/II'de ifade edildiği üzere, anonim ortaklığa konulan sermaye payı için dönem sonunda dağıtılabilir safi dönem kârından veya serbest yedek akçelerden ayrılan ve her ortağa nakden ödenen paydır. Anonim ortaklık genel kurulunun, kârın dağıtılmasına karar vermesiyle birlikte pay sahibinin kâr payı alma hakkı, alacak hakkına dönüşür ve bundan sonra kâr payının, pay sahibinin kişisel alacaklıları tarafından haczedilmesi mümkün olur. Ortaklık esas sözleşmesi ile kârın temliki yasaklanabilirse de, üçüncü kişilerin haciz hakkı kısıtlanamaz.
Konuya ilişkin olarak HİRŞ, pay sahipliği ile iç içe bulunan şahsi ve mali unsurların, örneğin tasfiye bakiyesindeki talep hakkı, kâr payı talebi gibi hakların ayrı ayrı haczedilemeyeceğini savunmuştur. Bu durumda paylar kül olarak haczedilebildiği hâlde, pay sahipliğinin içerdiği sözkonusu haklardan yalnız birisi haczedilemediği gibi bir hakla da sınırlanamayacaktır.
Kâr Payının Haczi
Kâr payının haczinin İİK.nun hangi hükümleri çerçevesinde yapılacağı da ortaklığın pay senedi çıkarıp çıkarmamasına, ortaklık paylarının kaydileştirilip kaydileştirilmemesine göre farklılık arz etmektedir. Ancak şu hususu vurgulamak gerekir ki, İİK m. 89'un uygulama alanı bulduğu durumlarda kâr payının paydan bağımsız olarak haczi mümkündür.
Anonim ortaklıkların, kâr payı alma hakkına ilişkin temettü kuponu çıkarması da mümkündür. Kuponların pay senedine bağlı olduğu durumlarda, pay senedi ile arasında bir ana senet-yan senet ilişkisi bulunacak ve yan senet ana senedin kaderine tâbi olacaktır. Fakat, bu ana senet-yan senet ilişkisi her zaman çözülebilir niteliktedir; dolayısıyla senetlerin ayrı ayrı devredilmesi mümkündür. Kuponun pay senedine bağlı olduğu veya ana senet-yan senet ilişkisinin sona erdirilip temettü kuponunun bağımsız hâle getirildiği durumlarda, kuponun İİK m. 88 gereğince hacziyle alacağın tahsili mümkün olacaktır.
Öte yandan, kâr payı kuponu haczi konusunda üzerinde durulması gereken bir diğer husus, anonim ortaklık payı, kupon üzerinde tasarruf edildikten sonra, ancak kârın dağıtılması kararından önce haczedildiği takdirde, kârı talep hakkının haciz hakkıyla yüklü olacağıdır. Buna karşın, kârın dağıtılması kararı anında pay henüz haczedilmemiş ve temlik eden kârın dağıtılması kararı anında pay sahipliği sıfatına sahipse, ancak bu durumda kârı talep hakkı hacizden ari olarak edinilebilecektir.
Anonim ortaklıklarda pay senedi çıkarılmış ve fakat temettü kuponu çıkarılmamış ise, ortaklıktan kâr payı talep edebilmek için zorunlu olarak pay senetlerinin ibrazı gerektiğinden, haciz işleminin bu pay senetlerine yönelmesi gerekmektedir. Bu durumda haciz, İİK m. 88 gereğince bu senetlere fiilen el konulması suretiyle gerçekleştirilecek; dolayısıyla haczedilen pay senedi karşılığında borçlu ortağa ödenecek kâr payı da haczedilmiş olacaktır. Anonim ortaklıklarda, payın senede bağlanmadığı hâllerde ise kâr payının haczi, İİK m. 89 gereğince yapılmaktadır.
Hukukumuzda, pay senetlerinin kaydileştirilmesi sonucunda paylara ait kâr payı tutarları MKK tarafından ortaklık pay sahiplerinin hesaplarına aktarılabileceğinden ihbarname, MKK'ya gönderilebilmektedir. Bunun yanında, kâr payının haczi için Borsa üyesi bankalara veya aracı kurumlara ihbarname gönderilmesi de mümkündür.
Son olarak, kaydileştirilmemiş senetlerin temettü haklarının ödenmesi bakımından temettü alacağının oluşma tarihine göre,

31.12.2007 tarihinden önce tahakkuk eden temettüler, kaydileştirme mecburiyeti olmadan ihraççı ortaklıklarda tarafından ödeme yapılabildiği,
31.12.2007'den sonra tahakkuk eden temettüler, sözkonusu senetlerin kaydileşmesinden sonra ortağa ihraççı ortaklık tarafından ödeme yapılabildiği ve uygulama ayrıntılarının 30.1.2008 tarih 294 sayılı genel mektup ile duyurulduğu,
Kaydileştirilmiş senetlerin temettü haklarının ödenmesi bakımından Merkezi Kaydi Sistem uygulamasında saklama yapılan üye türüne göre;
Aracı kurumlarda (banka, aracı kuruluş vb. sermaye piyasası kurumları),
Borsada işlem görmeyen statüde paylar için temettü ödeme tarihinde, Borsada işlem gören statüde paylar için ödeme tarihinden iki takas günü sonra Merkezi Kaydi Sistem'de haklar oluşur. İhraççı ortaklık tarafından temettü tutarının MKK'ya ödenmesi ile aracı kurumlara MKK tarafından ödeme yapılabildiği,

İhraççı ortaklıklarda, İhraççı ortaklık "ortak hesaplarında" bulunan payların karşılığı oluşan temettü alacakları MKK'ya ödenmeden ihraççı ortaklık tarafından ortaklara ödendiği
hususları dikkate alındığında, ihbarnamenin ihraççı ortaklık "ortak hesabında" bulunabileceği hususu göz önünde tutularak temettü alacaklarının haczi için ihbarnamenin ortaklığa da gönderilebileceği hususunun göz önünde tutulması gerekir.
IV. TASFİYE PAYI HACZİ
Anonim ortaklığın fesholunması ve ortaklığın tasfiye hâline girmesiyle, tasfiye sonucunda olumlu bir şey kaldığı takdirde her pay sahibi, buna payı oranında katılacaktır(6762 sayılı TTK m. 455). Tasfiye payı, faaliyeti sona eren anonim ortaklığın borçları ödendikten sonra kalan bakiyenin pay sahipleri arasında bölünmesi ile pay sahibine düşen kısımdır. Tasfiye payına katılma hakkının doğabilmesi için anonim ortaklığın infisah etmiş ve ortaklık alacaklılarının da alacaklarını tamamen almış olması gerekmektedir.
Kaydi sistemde tasfiye payının haczine ilişkin olarak, mevcut kaydi sistemde ayrıca tasfiye payının izlenmesi söz konusu olmayıp, kaydi payın haczi gerçekleştirildiğinde, anonim ortaklık şayet tasfiye halinde ise veya anonim ortaklık sonradan tasfiye sürecine girerse, haczi uygulayan alacaklının doğal olarak tasfiye payından yararlanma hakkının bulunacağı açıktır.
Tasfiye payına katılma hakkının, ne zaman alacak hakkına dönüşeceği konusunda genel kabul gören görüş, "bilançonun tasdiki anı" şeklindedir. Bir görüşe göre böyle bir durumda, ortağın kişisel alacaklıları borçluya ödenecek olan tasfiye payına İİK m. 89 hükmü gereğince ortaklığa haciz ihbarnamesi göndererek haciz koydurabilecektir. Konuya ilişkin olarak TEKİNALP, alacak hakkına dönüşmeden tasfiye payının, ancak pay ile birlikte devredilebileceğini; alacak hakkına dönüştükten sonra tasfiye payının devredilebileceği gibi haczinin de mümkün olduğunu belirtmiştir.
YAVAŞ ise bu konuda, tasfiye payına katılma hakkının paya bağlı bir hak olması sebebiyle, ancak pay ile birlikte devredilebileceğine ve haczi için de payın haczinin gerektiğini ifade etmiştir. Dolayısıyla haciz, pay, senede bağlanmışsa İİK m. 88'e göre, bağlanmamışsa İİK m. 94'e göre yapılmalıdır. Ancak, tasfiye payına katılma hakkı muacceliyet kazanmış ise, ortaklığa karşı (takip borçlusu lehine) bir alacak hakkı doğacağından ortağın şahsi alacaklısının, borçlusuna karşı İİK m. 89 hükmü gereğince icra takibine girişmesi mümkündür.
Tasfiye payı ve kar payının haczine yönelik olarak Yargıtay'ın vermiş olduğu bir karar aynen şöyledir : " İİK.nun 89. maddesinde borçlunun üçüncü şahıs şirketteki kâr hissesi ve tasfiye payına, usulen haciz konulması halinde itiraz için muayyen müddetin hesaplanması, şirketin fesih ve tasfiyesi hakkında açılan dava neticelenip borçlunun şirketteki tasfiye payının taayyün etmesinden sonra mümkündür…". Anılan karara yönelik olarak KURU, kâr payının yıllık bilançonun yapılması hâlinde belli olması nedeniyle, bunun için fesih davasının sonucunu beklemeye gerek olmadığını; haciz ihbarnamesine cevap verebilmek için kâr payının veya tasfiye payının, para olarak belli olmasına da gerek bulunmadığını belirtmiştir. Yazar ayrıca, haciz ihbarnamesinin gönderilmesi neticesinde tasfiye halinde bulunan ortaklığın, yedi gün içerisinde vereceği cevapta, borçlunun ortak olduğunu ve fakat bilançonun henüz yapılmamış veya ortaklığın tasfiyesinin henüz sonuçlanmamış olması nedeniyle, borçlunun kâr veya tasfiye payının bilinemediğini, kâr veya tasfiye payı tespit edilince derhal icra dairesine ödeneceğini bildirmesi gerektiğini vurgulamıştır.
V. MÜŞTEREK HESAPLARDAKİ PAY SENETLERİNİN HACZİ
A. Giriş
Birden fazla kişinin müştereken hesap açtırarak bankaya bir miktar para veya kıymetli evrak niteliğini taşıyan senetleri tevdi etmesi hâlinde, bu kişilerin tevdi ettikleri para veya senetler üzerinde tasarruf yetkileri bakımından iki ihtimal bulunmaktadır. Çalışmamızda, aracı kuruluş nezdinde açılmış yatırım hesaplarının müşterek hesap niteliğinde olması durumunda, bu hesap türlerinde kaydi pay haczinin hangi şekillerde gerçekleştirilmesi gerektiğine yer verilecektir.
B. Teselsüllü Müşterek Hesaplarda Pay Haczi
Müşterek hesap türlerinden ilki, müşterek hesap sahiplerinden her birinin ayrı ayrı, diğer hesap sahibinin veya sahiplerinin katılımı gerekmeksizin, dilediği miktarda parayı çekebildiği veya pay üzerinde işlem yapabildiği teselsüllü müşterek hesaplardır. Bu tür hesaplarda müşterek hesap sahiplerinin, müteselsil alacaklı konumunda olduğunu söylemek mümkündür.
Müşterek hesap sahiplerinden birinin alacaklısının, borçlusu müşterek hesap sahibinin aracı kuruluş nezdinde bulunan paylarına haciz koydurması durumunda, üçüncü kişi konumundaki bankanın/aracı kurumun tutumunun ne olacağı konusunda doktrinde iki farklı görüş ortaya çıkmıştır. Bir görüşe göre, müşterek hesap sahiplerinden birinin alacaklısı, müşterek hesap sahibi borçlunun bankadaki müşterek hesabına haciz koydurursa, kanunda açık hüküm bulunmamasına rağmen müşterek hesap niteliğinin son bulacağı kabul edilmelidir. Dolayısıyla, müşterek hesap sahiplerinin yarı yarıya hak sahibi olduğu kabul edilerek; hesabın yarısı üzerine haciz konulmalıdır. Diğer görüşe göre, hesap sahiplerinden birinin alacaklısının aracı kuruluştaki müşterek hesaba haciz koydurması durumunda, aracı kuruluş, BK m. 470 hükmünü kıyasen uygulayarak hesap sahiplerinden hiçbirine ödemede bulunmayıp, hesap sahiplerini gerekli yollara başvurabilmeleri için derhal bilgilendirmelidir. Bu görüşe göre, müşterek hesabın haczi hâlinde aracı kuruluş, kendisine gelen ihbarname doğrultusunda muhafaza tedbiri olarak müşterek hesabın bütünü için bloke koymakla yükümlü olacak; dolayısıyla ödeme yapılması engellenecektir.
Kanımızca, hesap üzerinde ayrı ayrı tasarruf yetkisine sahip hesap sahiplerinin yatırım hesabı üzerine haciz konulması hâlinde, müteselsil alacaklı sıfatı son bulacak ve yatırım hesabının tamamı üzerine haciz konulacaktır.
C. Bölünebilir Hesap
Birden çok kimse, tasarruf yetkisini tek başlarına mı, yoksa birlikte mi kullanacaklarına ilişkin bir belirleme yapmadan hesap açmışlarsa ve bu halde her hesap sahibinin hesap üzerinde eşit oranda paya sahip bulunduğu kabul edilebiliyorsa bölünebilir hesabın varlığından söz edilebilecektir.
Yargıtay'ın konuya ilişkin kararlarında, "...Birden çok kişi, ortak olarak (şayian) bir şeye malik bulunup da payları eylemli olarak belirlenmemişse onlar, o şeyin paydaşı olurlar. Aralarında aksine anlaşma yoksa, asıl olan paydaşların paylarının birbirine eşit olmasıdır. Olayda, banka hesabı müşterek hesap olarak açılmış ve taraflar arasında pay açısından bir sözleşme bulunmadığı anlaşılmıştır. O halde az önce belirlenen kurala göre, hesapta mevcut parada, karı kocanın payları birbirine eşittir…" şeklinde hüküm tesis etmiştir. Bu çerçevede, müşterek hesap sahiplerinden birinin borcu için birinci haciz ihbarnamesini alan aracı kuruluş, borçlunun aracı kuruluş nezdinde bir başkasıyla müşterek hesabının bulunduğunu, müşterek hesap sahiplerinin farklı bir paylaşımı kabul ettiklerine ilişkin aracı kuruluşta kayıt bulunmadığını, hesabın yarı değeri için hesaba haciz şerhi konulduğunu icra dairesine bildirmelidir. Ayrıca aracı kuruluş, diğer hesap sahibini/sahiplerini de bir mektupla durumdan haberdar etmelidir. Aracı kuruluş tarafından gönderilen yazıyı alan diğer müşterek hesap sahiplerinin, borçlu hesap sahibi ile iç ilişkilerinde farklı bir oran kabul ettiklerini iddia etmesi mümkündür. Bu iddianın müşterek hesap sahiplerince, istihkak prosedürü çerçevesinde yapılması gerekmektedir.
Ç. Teselsülsüz Müşterek Hesaplarda Pay Haczi
Müşterek hesapların bir diğer türü, hesap sahiplerinin ancak müşterek imza ile işlem yapma yetkisine sahip oldukları müşterek hesaplardır. Bu hesap türünde hesap sahiplerine ilişkin bir yetki sınırlaması olduğunu söylemek mümkündür. İcra dairesi tarafından takip borçlusunun bankada iştirak hâlinde hesabı olduğu bilinmeden birinci haciz ihbarnamesi gönderilmesi durumunda, borçlunun elbirliği hâlindeki hesapta bulunan payı haczedilmiş sayılacaktır. Birlikte imzalı müşterek hesabın varlığı hâlinde, hesap sahiplerinden birinin alacaklısının haciz talebinde bulunması durumunda nasıl hareket edileceği konusunda iki farklı görüş bulunmaktadır.
Birinci görüşe göre, yatırım hesabına, iştirak hâlinde hesap sahiplerinden birinin alacaklısı tarafından haciz konulması durumunda haciz alacaklısı, ancak diğer hesap sahiplerinin katılımı ile hesapta tasarrufta bulunabilecektir.
İkinci görüşe göre, iştirak hâlinde hesabın haczedilmesi durumunda muhafaza tedbiri olarak İİK m. 94, I uygulanmalı ve icra dairesi ilgili üçüncü kişi sıfatıyla durumu bankaya ve diğer hesap sahiplerine bildirmelidir(İİK m. 89, I). Haciz ihbarnamesini alan aracı kuruluş, üçüncü kişi sıfatıyla icra dairesine vereceği cevapta, borçlunun aracı kuruluş nezdinde başkaları ile birlikte iştirak hâlinde hesabının bulunduğunu ve hesabın meblağını bildirmelidir. Bu durumda banka, icra mahkemesi tarafından İİK m. 121'e göre bir tedbir alınıncaya ve haczin sonucu belli oluncaya kadar hesap sahiplerine bir ödemede bulunmamalıdır. İcra mahkemesinin, diğer hesap sahiplerini de dinledikten sonra, borçlunun hesaptaki payının icra dairesine ödenmesine karar vermesi gerekir. Kanımızca iştirak hâlinde mülkiyetin niteliği de dikkate alındığında, ikinci görüşün icra hukuku bakımından uygulanmasının daha makul bir yol olduğu düşünülmektedir.
Konuya kaydileştirilmiş paylar bakımından yaklaşılacak olursa, Seri:IV, No:28 sayılı Tebliğ'in 10 uncu maddesi gereğince, müşterek hesaplara ilişkin düzenleme yapılmış olup, müşterek hesap açtırma talepleri üzerine, aracı kuruluşlar tarafından müşterek mülkiyet yatırımcı hesabı açılacağı ve maliklerin iştirak oranlarının da kayden izleneceği belirtilmiştir. Müşterek hesaplardaki kaydileştirilmiş payların haczinde ise, MKK'da, Seri: IV, No: 28 sayılı Tebliğ doğrultusunda gerçekleştirilecek haciz işlemleri bakımından ele alındığında, müşterek hesap sahiplerinden birine haciz uygulanması durumunda hesap, müştereklik oranları gözetilerek bu oran dahilinde "hacizli kıymetler alt hesabı"na aktarılacaktır. Ancak aynı yatırımcıya tekrar haciz kararı gelmesi durumunda tekrar aynı oranlar dâhilinde sahiplik söz konusu olacağından kalan bakiye üzerinden tekrar ortaklık oranı dâhilinde haciz uygulaması mümkün olabilir. Müteselsil müştereklik durumunda ise, hak sahipliği açısından hesap sahiplerine hesabın tamamı üzerinde tasarruf hakkı tanınmakta olup, hesap sahiplerinden birisi için uygulanacak olan haciz işlemleri müteselsil hesabın tamamı üzerinde etkili olacaktır.





ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ANONİM ORTAKLIKLAR HUKUKUNDA ve DAR ANLAMDA KAYDİ SİSTEMDE GERÇEKLEŞTİRİLECEK PAY HACZİNDE ÖZELLİK ARZ EDEN DURUMLAR
I. ANONİM ORTAKLIK PAYLARININ HACZİNDE TERTİP
A. Genel Anlamda Tertip Kuralı
İcra takibinde alacaklının menfaati, borçlunun takip konusu asıl alacak, faiz alacağı ile takip masraflarını karşılamayı yetecek kadar mallarının haczi ve bu malların paraya çevrilerek alacağın tahsilidir (İİK m.85, I). Alacaklı bakımından, borçlunun hangi mallarının haczedildiği değil, takip konusu asıl alacak ve faiz alacağı ile yapmış olduğu takip masraflarının tam olarak karşılanması önemlidir. Borca yetecek kadar malların haczinde, haczedilecek malların hangi mallar olması gerektiği ise, borçlunun menfaatini ilgilendirmektedir (İİK m. 85, II-III). Dolayısıyla, borçlunun malları haczedilirken belli bir sıraya uyulması gereklidir ve buna hacizde tertip kuralı denir. Böyle bir durumda icra müdürü, İİK m.85,VI düzenlemesi gereğince, alacaklı ile borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar dengelemeye çalışacaktır. Kanunun anılan düzenlemesi, icra hukukunda ölçülülük ilkesinin uygulama alanı bulduğunu ortaya koymaktadır. YILDIRIM hacizde tertip kuralında esas olan ölçülülük ilkesinin icra hukukundaki sınırlarını çizmeye çalışmış ve kuralın, icranın insanileştirilmesini amaçlarken icra hukukunda tıkanıklıklara yol açmaması gerektiğini ifade etmiş olup, yazara göre ilke, yalnızca icra işleminin borçluya aşırı zarar verdiği hâllerde tartışma konusu yapılabilmelidir.
Öte yandan, haczedilecek malların tayini konusunda alacaklı ile borçlu arasında bir icra sözleşmesi yapıldığı takdirde, icra müdürü bu sözleşme ile bağlı olacaktır. Fakat, böyle bir durumda, ne alacaklı ne de borçlu tek başına haczedilecek malların tercih sırasını öncelikli olarak tayin etme yetkisine sahip değildir.
İcra ve İflâs Kanunu'nda, borçlunun mallarının haczi yapılırken uyulacak sıraya ilişkin tertip kurallarına yer verilmiş olmakla birlikte, İİK m. 85, VI düzenlemesinde hacizde tertip kuralına ayrıntılı bir çözüm getirilmemiştir. Zira maddede düzenlenmiş hâller dışında, hacizde tertip kuralının nasıl uygulanması gerektiği açık değildir. Örneğin, borçlunun ortağı olduğu ortaklıkta hem adi payları hem de imtiyazlı payları bulunduğu takdirde veya yatırımcının Kurul Karar Organı'nın 23.7.2010 tarih ve 21/657 sayılı kararı gereğince, İMKB'de payları işlem gören şirketlerin paylarının alım satım esaslarının farklılaştırılmasına ilişkin esaslar çerçevesinde biri A grubu listesine dahil olan diğeri ise C grubu listesinde yer alan paylara sahip olması halinde hangi senetlerin öncelikli olarak haczedilmesi gerekmektedir? Nitekim, imtiyazlı pay senetlerinin paraya çevrilmesi pay senedinin niteliği gereği daha kolay olmakla birlikte, imtiyazlı pay senetlerinin haczedilmesi borçlunun menfaatlerine daha fazla zarar verebilmektedir.
B. Hukukumuzda Pay Senetlerinin Haczinde Tertip Kuralının Uygulanması
Hukukumuzda, alacaklının haczin konusu bakımından doğrudan bir seçim hakkı bulunmadığını; haczin konusunu belirleme yetkisinin icra müdürüne verildiğini kabul etmek yerinde olacaktır. İcra müdürüne tanınan takdir hakkının yerinde kullanılmaması hâlinde, tarafların şikâyet yoluna başvurması mümkündür. Konuya ilişkin olarak BELGESAY, Türk Hukukunda haczedilecek malların tercih sıralarının tayininde icra müdürüne fazla yetki verilmiştir. Bunun sonucunda ise, borçlunun bazı mallarının haczi, alacaklı bakımından farksız olmasına rağmen, borçlunun fazla sıkıntıya maruz kaldığı durumlar söz konusu olabilmektedir.
1. Menkul Mal Niteliğindeki Pay Senetleri Bakımından
Menkul mallar bakımından hacizde tertibe ilişkin olarak ANSAY, menkul mallardan ilk olarak satılması en kolay olanların tercih edileceğini; bunlardan da borçlu için en az hissedilen yani günlük ihtiyaçlara tahsis edilmemiş olanların daha önce haczedilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Konuya ilişkin olarak UYAR da benzer şekilde, taşınır mallar haczedilirken önce fazla para eden, korunması ve satılması kolay olan ve borçlunun daha az gereksinim duyduğu malların tercih edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Kanımızca, yukarıda yer verilen yazarların görüşlerine paralel olarak alacaklının alacağını elde edebilmesinin, icra takibinin esas amacı olduğu düşünüldüğünde, ilk olarak paraya çevrilmesi kolay ve fazla para eden pay senetlerinin haczedilmesi gerekmektedir.
2. Kaydileştirilmiş Paylar Bakımından
Pay senetlerinin kaydileştirilmesi ile birlikte, MKK'ya, aracı kuruluşlara veya borçlunun yatırım hesabının bulunabileceği bankalara haciz ihbarnamesi gönderilmesi ile pay senetlerinin haczi gerçekleşmektedir. Söz konusu haciz işlemlerinde hacze konu tutarın karşılanması sırasında yatırımcı hesaplarının durumu (tek-müşterek hesap gibi), alt hesaplarının durumu (serbest, satış blokaj, rehin alt hesabı gibi) ve hesaptaki kıymetlerin durumunun (en likit-en az likit) değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim, üçüncü kişi konumundaki MKK, gönderilen haciz ihbarnamesi karşısında haciz işleminde, hesapta bulunan kıymet açısından en likit olandan en az likit olana göre bir öncelik sıralaması yapmaktadır.
Öte yandan, MKK tarafından gerçekleştirilen haciz işleminde, hesapta bulunan kıymet açısından en likit olandan en az likit olana göre bir öncelik sıralaması yapılmakla birlikte, borçlunun likit kabul edilen hem imtiyazlı paya hem de adi paya sahip olması durumunda yokluğu borçluya en az zarar veren ve borçlu bakımından telafisi daha kolay olan malların öncelikle haczi gerçekleştirilmelidir. Bu kapsamda, her ikisi de likit olan paylardan öncelikle adi payın haczedilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Şöyle ki, cebri icrada kullanılacak araçların vereceği zarar elde edilecek (amaçlanan) yarardan daha fazla olmamalı, elde edilecek yarar verilecek zarardan fazla olmamalıdır.
II. BAĞLI NAMA YAZILI PAYLARIN HACZİ
Katı bir sermaye ortaklığı olan anonim ortaklıklarda, kanunkoyucu tarafından ortaklığın amacına ulaşabilmesi bakımından bazı hâllerde pay sahiplerinin kişiliklerine önem verilmekte; bu kapsamda pay senetlerinin devri güçleştirilmekte veya yasaklanmaktadır. Bu tür sınırlamaların varlığına rağmen, bağlı nama yazılı pay senetlerinin icra takibine konu olması hâlinde bağlam hükümlerinin uygulanırlığı bir dönem tartışılmakla birlikte, bağlama tâbi senetlerin haczinin alacaklıların menfaatinin korunması bakımından geçerli olduğu kabul edilmektedir.
Konuya ilişkin açıklamalarımız öncesinde bağlı nama yazılı paylara ilişkin olarak ifade etmek gerekir ki, İMKB Kotasyon Yönetmeliği'nin "Kotasyon Şartları" başlıklı 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi gereğince, ortaklık esas sözleşmesinin Borsada işlem görecek menkul kıymetlerin devir ve tedavülünü kısıtlayıcı veya senet sahibinin haklarını kullanmasına engel olacak kayıtlar içermemekte olması hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla, mevcut düzenleme gereğince bağlı nama yazılı payların Borsa'da işlem görmesi mümkün olmamakla birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda 1.7.2012 tarihinde yürürlüğe girmek üzere kabul edilen, ancak halen Resmi Gazete'de yayımlanmamış olan 6102 sayılı TTK.'nun yürürlüğe girmesi ile Borsaya kote edilmiş nama yazılı paylar bakımından dar kapsamlı da olsa devrin esas sözleşme ile sınırlandırılması mümkün olacaktır.
Karşılığı tamamen ödenmemiş veya devri sözleşme ile bazı kayıt ve şartlara tâbi tutulan pay senetlerinin cebri icra yolu ile iktisap edilmesi hâlinde, ortaklık yönetim kurulu üyeleri veya pay sahipleri bu senetleri borsa değerleri, borsa değeri yoksa kayıt için başvurma tarihindeki gerçek değerleri ile satın almaya talip oldukları takdirde kayıttan kaçınabilirler, aksi hâlde teminat dahi isteyemeksizin kaydı icra etmek zorundadırlar. DOMANİÇ konuya ilişkin olarak, 6762 sayılı TTK m. 418, I-II düzenlemeleri dayanak yapılmak suretiyle anonim ortaklık esas sözleşmesi ile devredilmesi yasaklanan pay senetlerinin İİK m. 89 gereğince haczedilmesinin mümkün olduğunu ifade etmiştir.
Bağlı nama yazılı pay senetlerinde, icra hukukunu ilgilendiren düzenlemeler içermesi sebebiyle 6102 sayılı TTK.'nun ilgili maddelerine yer verecek olursak; konu, nama yazılı pay senetlerinin borsaya kote edilip edilmemesine göre iki şekilde ifade edilmiştir. 6102 sayılı TTK.'nun 493. maddesine göre, nama yazılı pay senetleri borsaya kote edilmemiş ise, nama yazılı pay senetlerinin cebri icra gereği iktisap edilmeleri durumunda, ortaklık onay vermeyi, ancak alıcıya pay senetlerini gerçek değeri ile devralmayı önerdiği takdirde reddedebilecektir. Devralan pay senetlerinin gerçek değerinin belirlenmesini, ortaklığın merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeden talep edebilecektir. Değerleme giderlerini ortaklık karşılayacaktır. Devralan, gerçek değeri öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde reddetmezse, ortaklığın devralma önerisini kabul etmiş sayılacaktır. 6102 sayılı TTK m. 494, II hükmü gereğince, payların cebri icra gereği iktisap edilmeleri hâlinde, pay senetlerinin mülkiyeti ve malvarlığına ilişkin hakları, derhal; katılım hakları ise, ancak ortaklığın onayı ile birlikte devralana geçecektir. Nama yazılı pay senetlerinin borsaya kote edilmesine ilişkin olarak ise 6102 sayılı TTK.'nun 495. maddesinde, ortaklık, borsada kote edilmiş nama yazılı payları iktisap eden bir kimseyi, pay sahibi olarak tanımayı, ancak esas sözleşme nama yazılı paylar ile ilgili olarak iktisap edeni pay sahibi olarak tanıyacağı yüzde ile ifade edilen bir iktisap üst sınırı öngörmüş ve bu üst sınır aşılmışsa reddedebilecektir.
Bu çerçevede, kanımızca burada bağlı nama yazılı pay senetlerine ilişkin olarak ikili bir ayrım yapılması gereklidir. Halka açık olmayan veya ortak sayısı bakımından halka açık anonim ortaklık statüsünde olan bir anonim ortaklıkta, bağlı nama yazılı pay senetleri ortaklık ortağı/borçlu elinde bulunacak olup; bu tür pay senetlerinin haczi İİK m. 88 gereğince gerçekleştirilecektir. 6102 sayılı TTK yürürlüğe girdiğinde, borsaya kote edilmiş anonim ortaklıklar bakımından kaydileştirmeye tâbi tutulmuş bağlı nama yazılı payların haczi İİK m. 89 gereğince gerçekleştirilecektir.
Öte yandan, alacaklı tarafından payın değil de kâr payının haczedilmesi hâlinde ortaklık pay sahiplerine bu tür bir alım hakkı tanınmadığına dikkat etmek gerekir. Konuya ilişkin olarak Yargıtay bir kararında, "Alacaklı 3. kişinin şirket ortaklarından birinin pay senetleri üzerine değil de, kâr payına haciz koydurması halinde, TK.nun 418/son maddesinde belirtilen payın (cebri icra yolu ile iktisap) koşulu gerçekleşmez. Şirket ortakları rüçhan haklarını kullanamazlar…" şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Diğer taraftan, bağlam niteliğinde olmamakla birlikte, payın devri bazı hâllerde resmi makamların iznine tâbi tutulabilmektedir. Bu düzenlemelere örnek olarak, BanK m. 18'deki "Pay Edinim ve Devirleri" başlığını taşıyan düzenleme gösterilebilir. Madde hükmünde, yönetim kuruluna veya denetim komitesine üye belirleme imtiyazı veren payların tesisi, devri veya yeni imtiyazlı pay ihracının hiçbir orana tâbi olmaksızın izni gerektireceği; pay sahipliğinin sermayenin belli bir oranı aşan devir veya edinimlerin Kurulun iznine tâbi olacağı düzenlenmiştir. Yine aynı maddenin son fıkrasında, payları borsada işlem gören bankaların paylarının borsadan alınması ve bir bankanın paylarının 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre icra dairesinden satın alınması durumunda gerçekleştirilecek işlemlere ve bu maddenin uygulanmasına dair usûl ve esasların BDDK tarafından belirleneceği hükme bağlanmıştır. Bankacılık Kanunu'nun anılan maddesindeki "hisse edinme" ifadesinin üzerinde durulacak olursa, anılan ifade eski Türkçe'de "iktisabın" karşılığı olup; satın almadan daha geniş bir anlam içermektedir. Pay senedinin cebri icra yoluyla intikali de edinme kavramına dahildir ve Kuruldan izin alınması gerekmektedir. Dolayısıyla, BanK m. 18, I'de gösterilen orandaki pay senetlerinin veya imtiyazlı pay senetlerinin icradan alınması hâlinde anılan işlem Kurulun izni tabi olacak, Kurul izni olmadan pay senedini devralan kişinin banka pay defterine kaydı yapılamayacaktır.
Ayrıca, konuya ilişkin olarak, Bankaların İzne Tabi İşlemleri İle Dolaylı Pay Sahipliğine İlişkin Yönetmeliğin 11 inci maddesinin dördüncü fıkrasında, bir bankanın paylarının 9.6.1932 tarih ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre, icra dairesinden satın alınması durumunda aynı maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkrası hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.
III. BORÇLU TARAFINDAN SATIŞI YAPILAN; ANCAK TAKASI HENÜZ TAMAMLANMAMIŞ PAYLAR ÜZERİNE HACİZ VEYA TEDBİR KONULMASI
Bilindiği üzere, Borsa'da pay alım satım sözleşmesinin kuruluşu, devir sözleşmesinin taahhüt safhasını oluşturmaktadır. Taahhüt işlemleri veya borçlandırıcı işlemler, muamele yapan kişinin malvarlığının pasif kısmını artıran işlemler olup, bu işlem ile borçlu alacaklıya karşı, borçlanılan yükümlülüğe uygun olarak belirli bir edimde bulunmayı yüklenmektedir. Borçlandırıcı işlem kendini genellikle satım sözleşmesinde olduğu gibi bir borç sözleşmesi ile göstermekte olup, borçlanılan edimin konusunu teşkil eden şeyin mülkiyetini karşı tarafa geçirmeye elverişli değildir. Bir başka deyişle, bu aşamada borçlanılan edimin konusunu teşkil eden şey, borçlunun malvarlığında kalmaya devam etmektedir. Dolayısıyla, Borsa'da pay devrinden söz edilebilmesi için sözleşmenin tasarruf safhasının da tamamlanması gerekmekte olup; tasarruf safhası ise Borsa nezdinde alım satım emirlerinin eşleşmesi ile taahhüt safhası tamamlanan pay alım satım sözleşmesinden doğan edimler, işlemlerin takasının tamamlanmasıyla ifa edilmektedir. Buna göre, sözleşmenin tasarruf safhasının gerçekleşebilmesi için, Borsa'da pay alımına aracılık eden aracı kuruluşun, almış olduğu payların bedelini satıcıya ödemesi ve pay satımına aracılık eden aracı kuruluşun da satmış olduğu payları alıcıya teslim etmesi gerekmektedir.

Mevcut sistemde, sözleşmenin kurulduğu gün T günü olarak kabul edilip, sözleşmenin kuruluşundan iki gün sonra (T+2 günü) işlemlerin takası gerçekleştirilmekte ve bu suretle sözleşmenin tasarruf aşaması tamamlanmaktadır. Dolayısıyla, kaydi payların haczinde satışı yapılmış ve T+2 gününde pay senedi teslim yükümlülüğü bulunan pay sahibinin TAVB statülü alt hesabında bulunan paylar, tasarruf muamelesinin gerçekleşmemiş olması nedeniyle, takas gününe kadar pay sahibinin malvarlığında kalmaya devam ettiğinden pay sahibinin hesabına haciz konması ya da ihtiyati tedbir uygulanması üzerine, alt hesaplarında yer alan payların da tedbire konu olabilecektir. Bu durumda, takas yükümlülüğünü yerine getiremeyerek temerrüde düşen aracı kurum zararını, müşteri ile arasındaki hukuki ilişki kapsamında genel hükümler çerçevesinde müşteriden talep edebilmesi mümkündür. Diğer bir açıdan konuya yaklaşılacak olursa, satışı yapılmış ancak takası gerçekleşmemiş paylar üzerine haciz veya tedbir uygulanmasının, piyasanın genel takas işleyişinde olumsuz etkiler yaratacağı ve hacimli işlemlerde aracı kuruluşların karşılaşabileceği kurtaj kayıpları ve temerrüde düşmeleri sebebiyle ciddi maliyetlere neden olabileceğinden hareketle, takası takiben gelecek nakde veya ilgili müşterinin takas alacağına haciz veya ihtiyati tedbir uygulanması mevzuatımız gereği mümkün değildir.

IV. SERMAYE ARTIRIMI YAPILMASI HALİNDE PAY SAHİBİNİN RÜÇHAN HAKKININ HACZİ

Bilindiği üzere, rüçhan hakkı, kâr payı hakkı gibi mali nitelikte bir hak olup, yeni pay alma hakkı şirketin sermayeyi artırma artırma kararından önce soyut hak niteliğinde iken, sermaye artırım kararından sonra somut hak haline gelmektedir. Çalışmamız bakımından konuyu ele almak gerekirse, anonim ortaklık tarafından sermayenin artırılması kararının alınmasından önce borçlu ortağın payı haczedildiği ve hacizden sonra ortaklık tarafından sermaye artırım kararı alındığı takdirde, pay haczinin kapsamına sermaye artırımı neticesinde oluşacak yeni paylara ilişkin rüçhan hakkı da girecektir. Diğer bir deyişle, yeni paylar üzerindeki rüçhan hakkı hacizle yüklendirilmiş olmaktadır.

Öte yandan, rüçhan hakkına haciz konulması halinde rüçhan hakkının kimin tarafından kullanılacağına dair ne Alman hukukunda ne de Türk hukukunda bir düzenleme mevcut değildir. Ancak doktrinde rüçhan hakkının bir pay sahipliği hakkı olduğu gerekçesiyle ortak dışında üçüncü kişilerin bu hakkı kullanma haklarının bulunmadığı kabul edilmektedir.

Diğer taraftan, payın haczedilmesi halinde rüçhan hakkını kullanma yetkisi borçlu ortağa aittir. Ancak, alacaklının, pay üzerinde rehin hakkı bulunması ve borçlu ortağın borcunu ödememesi durumunda rehinli payı paraya çevirtebildiği gibi somut bir hak haline dönüşen rüçhan hakkını da paraya çevirtebilme imkanının olduğu kabul edilmektedir. Bununla birlikte, anonim ortaklık pay sahibi rüçhan hakkını kullanmak zorunda olmadığı gibi borçlu ortağın alacaklısının da ortağın bu hakkını kullanması için zorlama yapmaya hakkı bulunmamaktadır. Borçlu ortak rüçhan hakkını kullanmak istemediği veya yeni payları almak için yeterli parası bulunmadığı takdirde borçlu ortağın alacaklısı aynı şekilde somut bir hak haline dönüşen rüçhan hakkını sattırma imkanına sahip olduğu kabul edilmektedir.

Rüçhan hakkına ilişkin olarak, ifade edilmesi gereken bir diğer husus, sermaye artırımının iç kaynaklardan yapılması halinde çıkarılacak ödemesiz payların, sermaye artırımının ticaret siciline tescili ile doğrudan payları oranında eski pay sahiplerine ait olacağıdır. Rüçhan hakkının ortak tarafından kullanılmasından sonra veya ödemesiz paylarda sermaye artırımın ticaret siciline tescilinden sonra rüçhan hakkı ortadan kalkacaktır; bunun sonucunda da rüçhan hakkı üzerindeki haciz yeni paylar üzerinde de geçerli olmaya devam edecektir. Zira, rüçhan hakkı "kök" hakka aittir ve "kök" hakkın deyimi yerindeyse genişlemesi halinde haciz yeni paylar üzerine de sirayet edecektir.

V. HACİZ BİLDİRİMİNİN YAPILDIĞI ANDA HENÜZ DOĞMAMIŞ KȂR PAYI HAKKINA İLİŞKİN ÖDEMELERİN VEYA BEDELLİ/BEDELSİZ SERMAYE ARTIRIMI NETİCESİNDE OLUŞACAK YENİ PAYLARIN HACZEDİLEBİLİRLİĞİ

Kural olarak İcra İflas Kanunu'nun 89. maddesine ve AATUHK'nun 79. maddesine göre haciz ihbarnamesinin gönderilebilmesi için üçüncü kişi nezdinde borçlunun mevcut bir alacağının bulunması gereklidir. Ancak, müstakbel (beklenen ya da doğacak) alacaklar için haciz ihbarnamesi gönderilebilmesi üçüncü kişi ile borçlu arasında süregelen bir hukuki ilişkinin varlığına bağlı olup, hukuki ilişkinin varlığı ve bu ilişki nedeniyle borçluya ödenecek ve devamlılık arz eden bir alacağın bulunduğu hallerde üçüncü kişiye İİK'nın 89. maddesine göre haciz ihbarı gönderilmesi mümkündür. Müstakbel bir alacaktan bahsedebilmek için, bir hukuki ilişkinin mevcut olması, bu hukuki ilişkiden doğacak alacağın cinsinin ve borçlusunun belli olması yeterli olup; örneğin, bu anlamda müstakbel alacakların haczedilebileceğini İcra ve İflas Kanunu ücret hacizlerinde açıkça kabul etmektedir.
Buna karşın, takip borçlusu ile üçüncü kişi arasında (haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği anda) mevcut olan bir hukuki ilişkiye dayanmayan, sırf ümit ve ihtimale dayanan alacakları, buradaki anlamda müstakbel alacak olarak nitelendirmek mümkün değildir. Yargıtay'ın yerleşik kararlarında da kural olarak ileride doğması muhtemel bir hakkın haczinin mümkün olmadığı vurgulanmaktadır. Bu nedenle, İİK'nın 89. maddesi gereğince üçüncü kişiye "borçlunun nezdinde doğmuş ve doğacak hak ve alacaklarının haczini" şeklinde haciz ihbarnamesinin gönderilmesi halinde, üçüncü kişinin sorumluluğu haciz müzekkeresinin kendisine ulaştığı tarihteki mevcut durumla (fiili durumla) sınırlı olacağından; ileride doğacak, doğması muhtemel bu hakkın bu aşamada üçüncü kişi tarafından net olarak bilinmesi mümkün olmadığından bu şekilde çıkarılan haciz ihbarnamesinin muhtemel alacaklar açısından sonuç doğurması hukuken mümkün değildir. Kâr payı, payın semeresi olduğundan esas olarak pay sahibine ait olup, payın haczedilmesi kendiliğinden kâr payının da haczedilmiş olması anlamına gelmeyecektir.
Tahsilat Genel Tebliği'nde de benzer bir düzenleme yer almakta olup, haciz ve ihtiyati haciz tebliğlerinin sadece tebliğ tarihi itibarıyla amme borçlularının mevcut olan varlıklarını konu alması ve bu kişilerin ileride doğabilecek alacakları için haciz ve ihtiyati haciz tebliğinde bulunulmaması yönünde açıklama yapılmıştır.
Ancak, kâr payının haczi konusunu banka pay senetleri bakımından ele alan KURU'ya göre ise, ortaklık pay sahibinin alacaklısının, ortağın bankadaki payına düşecek kâr payını, müstakbel bir alacak olarak haczettirebileceği ifade edilmiştir. Diğer bir deyişle, KURU'ya göre, hukukumuzda kârın dağıtılması kararı verilmeden kâr payı hakkının temliki payın bölünmezliği ilkesi gereğince mümkün olmadığından, kârın dağıtılması kararından önce pay haczedildiği takdirde haczin kapsamına müstakbelde oluşacak kâr payı hakkı da girecektir. Bu hâlde, bankaya birinci haciz ihbarnamesi gönderilmeli ve borçlu ortak, bankadaki kayıtlara göre hâlâ kayıtlı görünüyorsa, banka yedi gün içinde icra dairesine şu yönde cevap vermelidir : " Borçlu bankamızın ortağı olup, bankamızdan şu kadar liralık hisse senedi almıştır. Bugün için borçlu ortağın bankamızdan hiçbir alacağı yoktur. Kâr payı tahakkuk ettiği anda borçlu ortak hisse senetlerini başkasına devretmemiş olursa, borçlu ortağın hissesine düşecek kâr payı borçlu ortağa değil; icra dairesine ödenecektir…". Banka esas sözleşmesi gereğince, nama yazılı olan pay senetlerinin başkasına devri yasak ise (6762 sayılı TTK m. 416), borçlu ortağın kâr payı tahakkuk ettiğinde bu meblağ mutlaka icra dairesine ödenecektir. Nama yazılı pay senetlerinin devrine engel yoksa, bankanın sözkonusu kâr payını icra dairesine ödeyebilmesi için borçlu ortağın pay senedini başkasına devrettiğini birinci haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce bankaya bildirmemiş ve devrin pay defterine kaydedilmemiş olması gerekir (6762 sayılı TTK m. 416, II).
Bu kapsamda, yukarıda da belirtildiği üzere haciz ihbarnamesini tebellüğ eden üçüncü kişinin sorumluluğu haciz müzekkeresinin kendisine ulaştığı tarihteki mevcut durumla (fiili durumla) sınırlıdır. Haciz ihbarnamesinin tebellüğü anında kural olarak gelecekte kâr payı ödemesi yapılacağının ve/veya sermaye artırımı yapılacağının üçüncü kişi tarafından bilinmesi mümkün değildir. Kâr payı ödemesi yapılıp yapılmayacağı veya sermaye artırımı yapılıp yapılmayacağı anonim ortaklığın takdirinde olduğundan, haciz ihbarnamesinin tebellüğü anında doğmamış olan bu alacakların geleceğe yönelik olarak haczedilmesi gibi bir yükümlülük bulunmamaktadır.


VI. KAYDİ PAY HACZİNİN ÜÇÜNCÜ KİŞİ KONUMUNDAKİ KURUMLAR BAKIMINDAN SONUÇLARI
Anonim ortaklık pay haczinin borçlu ve alacaklı taraf yanında üçüncü kişiler bakımından da birtakım sonuçları bulunmaktadır. Örneğin, hacizli paylar üzerinde üstün bir hakkı olduğunu iddia eden üçüncü kişinin istihkak davası açma yoluna başvurması mümkündür. Nitekim, aracı kuruma rehnedilmiş payların haczi hâlinde, aracı kurumun istihkak prosedürünü işletmesinde bu durum gerçekleşecektir.
Hukukumuzda, haczin tamamlanması ile üçüncü kişi bakımından etki ve sonuçlarını doğurmaya başlaması farklı zaman dilimleri içerisinde olmaktadır. Haczin tamamlanması genel anlamda, takibin kesinleşmesinden sonra alacaklının talebi ile icra müdürü tarafından borçlunun mallarına hukuken el konulması yönündeki iradenin açığa vurulması sonucunda gerçekleşmektedir. Borçlunun üçüncü kişilerdeki payların haczinde, "haczin tamamlanma anı" konusunda doktrinde farklı görüşler ortaya atılmıştır.
Bir görüşe göre, borçlunun üçüncü kişideki alacağının haczi için, haciz tutanağının düzenlenmesi ve bu haczin borçluya bildirilmesi ile, borçlunun üçüncü kişideki alacağı haczedilmiş olur. Diğer bir deyişle, haciz tutanağının düzenlenip borçluya bildirilmesi ile haciz tamamlanmış olur. Üçüncü kişiye haciz ihbarnamesinin gönderilmesi, alacaklının borçluya ödenmesini önlemeye yönelik bir muhafaza tedbiridir.

Diğer bir görüşe göre, takip borçlusunun üçüncü kişideki alacağının icra müdürünce haczedildiğine karar verilmesi ve bu kararın zapta geçirilerek, takip borçlusunun borçlusu olan üçüncü kişiye bir haciz ihbarnamesi gönderilmek suretiyle takip borçlusunun haczedilen alacağına karşılık teşkil eden borcun ödenmesi istenir. Bu durumda haciz kararının takip borçlusunun borçlusuna bildirilmesiyle haciz tamamlanmış olur.

Bir başka görüşe göre, haczin icra müdürünün haciz iradesini açıklaması ile tamamlanmış olacağı, üçüncü kişiye bildirimin muhafaza tedbiri niteliğinde olduğu; borçluya yapılan bildirimin ise sadece İİK m. 103 gereğince hacizden sonra yapılan bir işlem niteliğinde olduğu ileri sürülmektedir.
Kaydileştirilmiş paylar bakımından ise, SPKn'nun 10/A-3 maddesi hükmünün borsa dışında gerçekleştirilen bir devirden kaynaklanan pay sahipliği haklarının üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesinde esas alınacak bir hüküm olduğu, kayden izlenen sermaye piyasası araçları üzerindeki rehin, haciz gibi haklar bakımından da hakkın üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesinin anılan hüküm kapsamında olmadığı bir an için düşünülse dahi, Seri:IV, No:28 sayılı Tebliğin 23 üncü maddesinde de Kanunun anılan hükmüne paralel olarak, kaydi paylar üzerindeki hakların üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesinde, MKK'ya ilgili üye tarafından yazılı ya da MKK'ca belirlenecek elektronik yöntemlerle yapılan bildirim tarihinin esas alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda, ihbarnamenin MKK'ya gönderilmesi halinde, hakların ileri sürülebilmesinde veya İcra ve İflas Kanunu bağlamında sürelerin işlemeye başlama anı bakımından mutabakat sürecinin sonucunda haciz işleminin uygulanması anı esas alınmaktadır. Konuya ilişkin olarak HASELÇİN ise, SPKn m. 10/A hükmü uyarınca kaydi paylar üzerindeki hakların üçüncü kişilere ileri sürülebilmesine MKK'ya bildirim tarihinin esas alındığını belirtmiştir.
Yukarıda yer verilen soruna ilişkin olarak, 25.2.2011 tarih ve 27857 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6111 sayılı Kanun'un 151 inci maddesi ile 2499 sayılı SPKn'nun 10/A maddesine beşinci fıkra olarak eklenen fıkra ile, kayden izlenen sermaye piyasası araçlarına ilişkin tedbir, haciz ve benzeri her türlü idari ve adli talebin münhasıran MKK'nın üyeleri tarafından yerine getirileceği; ilgili kanunlar uyarınca elektronik ortamda tebligatı yapılan alacakların takip ve tahsiline ilişkin hükümlerin saklı olduğu hükme bağlanmıştır.

























SONUÇ


Anonim ortaklıklarda pay sahipliğini belgelemek ve paylar üzerinde yapılan hukuki işlemleri kolaylaştırmak amacıyla payları temsil eden pay senetleri çıkarılabilmesi ihtiyari nitelik taşımaktadır. Bununla birlikte, Sermaye Piyasası Kanunu'na tâbi ve aynı zamanda borsaya kayıtlı anonim ortaklıklarda, SPKn Geçiçi m. 6 gereğince pay senedi çıkarılması imkanı ortadan kaldırılmış olup, pay defterine kaydı gereken pay sahipleriyle ilgili kayıtlar SPKn m. 10, A hükmü gereğince Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafından bilgisayar ortamında tutulmaktadır.
Günümüzde sermaye piyasalarında yaşanan gelişmeler sonucunda, pay senetleri kanuni düzenlemelerle belirlenen kuruluşlar nezdinde açılmış bir hesapta bulunduğu bilinmekle birlikte, pay senetlerinin bu şekilde izlendiği bir sistemde, pay senetlerinin saklanma yöntemleri de pay sahiplerinin haklarının korunması bakımından üzerinde durulması gereken bir husustur. Şöyle ki, pay senetlerinin saklanmasına ilişkin çeşitli yöntemlere ve bu yöntemlerin aracı kuruluşlara yapılacak haciz işlemlerinde yatırımcıların mağduriyetlerine neden olması bakımından çeşitli sorunlara yol açabilmektedir.
Kaydi sermaye piyasası araçlarına ilişkin haciz ve tedbir işlemlerine ilişkin olarak, 25.2.2011 tarih ve 27857 sayılı RG'de yayımlanan 6111 sayılı Kanun'un 151 inci maddesi ile 2499 sayılı SPKn'nun 10/A maddesine beşinci fıkra olarak eklenen fıkra ile, kayden izlenen sermaye piyasası araçlarına ilişkin tedbir, haciz ve benzeri her türlü idari ve adli talebin münhasıran MKK'nın üyeleri tarafından yerine getirileceği; ilgili kanunlar uyarınca elektronik ortamda tebligatı yapılan alacakların takip ve tahsiline ilişkin hükümlerin saklı olduğu hükme bağlanmıştır. Bununla birlikte, kaydi sermaye piyasası araçlarına ilişkin her türlü haciz ve tedbir işlemlerini konu alan Seri: IV, No: 28 sayılı Tebliğ'in 22 nci maddesi hükmünde, kaydi sermaye piyasası araçlarına ilişkin her türlü haciz ve tedbir işleminin, ilgili yatırımcı, katılımcı ve ortak hesaplarında ayrı bir alt hesap oluşturulması sureti ile MKK üyelerince uygulanacağı; üyelerin kendilerine gelen her türlü haciz ve tedbir taleplerini karşılamak üzere, öncelikle MKK nezdindeki kayıtlarda gerekli değişiklikleri yapmakla yükümlü olduğu ifade edilmiştir.
Öte yandan, kaydi payların haczine ilişkin olarak, MKK nezdinde kayden izlenen payların haczi, Takasbank nezdinde saklanan paylarda olduğu gibi İİK m. 89 gereğince yapılacaktır. Diğer bir deyişle, İcra Müdürlüklerinden borçlunun hesabının bulunduğu aracı kuruluşlara, İİK md. 89 ve AATUHK md. 79 uyarınca veya ihraççılara İİK md. 94 uyarınca haciz müzekkeresi gönderilmesi durumunda, aracı kuruluşların ve ihraççıların MKK sistemine ulaşarak haciz işlemini sisteme tanımlamaları gerekmektedir. Bununla birlikte, MKK nezdinde bulunan kaydi paylar üzerinde aracı kuruma ya da üçüncü bir şahsa ait rehin hakkı bulunması hacze engel etmeyecektir. Böyle bir durumda MKK, borçlunun rehin vermiş olduğu ve rehin lehdarının hesabında saklanan kıymetlerinin borca yeter kısmına, mutabakat işlemi yapılmaksızın tedbiren haciz uygulanmakta olup, üye, mutabakat süreci sonrasında borçlunun kendi hesabındaki kıymetlerin alacak tutarını kısmen/tamamen karşılaması durumunda daha önce tedbiren haczedilen rehinli kıymetler üzerindeki haciz kısmen/tamamen kaldırılmaktadır.
İcra takibine konu olan alacağın bir amme alacağı olması hâlinde, AATUHK'nun 79. maddesi gereğince, tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirilerinin, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilmesine ve bu tebligatlara elektronik ortamda cevap verilebilmesine imkan verilmiş, elektronik ortamda yapılacak tebliğe ve cevapların elektronik ortamda verilebilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemeye Bakanlık yetkili kılınmıştır. Kanunun anılan hükmüne istinaden, ayrıca bir düzenleme yapılıncaya kadar, alacaklı amme idarelerinin Gelir İdaresi Başkanlığının uygun görüşünü de almak suretiyle banka genel müdürlükleri ve MKK ile yapacakları anlaşmalar çerçevesinde, elektronik imza ya da şifre kullanılmak suretiyle haciz bildirilerinin elektronik ortamda sadece bu kurumlara tebliğ edilmesi ve elektronik ortamda cevaplarının alınması, elektronik ortamda tebliğ edilecek haciz bildirilerinde belirlenen tutar ile sınırlı kalınmaması, birden fazla amme borçlusu için tebligat yapılması ve cevaplarının alınması uygun görülmüştür.
Paya bağlı bir hak olan kâr payının haczinin İİK.nun hangi hükümler çerçevesinde yapılacağı ortaklığın pay senedi çıkarıp çıkarmamasına, ortaklık paylarının kaydileştirilip kaydileştirilmemesine göre farklılık arz etmekte olup, İİK m. 89'un uygulama alanı bulduğu durumlarda kâr payının paydan bağımsız olarak haczi mümkündür. Kaydileştirilmiş senetlerin temettü haklarının ödenmesi bakımından Merkezi Kaydi Sistem uygulamasında saklama yapılan üye türüne göre; ihraççı ortaklık tarafından temettü tutarının MKK'ya ödenmesi ile aracı kurumlara MKK tarafından ödeme yapılabildiği, ihraççı ortaklıklarda, ihraççı ortaklık "ortak hesaplarında" bulunan payların karşılığı oluşan temettü alacakları MKK'ya ödenmeden ihraççı ortaklık tarafından ortaklara ödendiği hususları dikkate alındığında, temettü alacaklarının haczi için ihbarnamenin/bildirimin ortaklığa da gönderilebileceği hususunun göz önünde tutulması gerekir. Kâr payının haczine paralel olarak, tasfiye payına katılma hakkı muacceliyet kazanmış ise, ortaklığa karşı (takip borçlusu lehine) bir alacak hakkı doğacağından ortağın şahsi alacaklısının, borçlusuna karşı tasfiye payının haczi için İİK m. 89 hükmü gereğince icra takibine girişmesi mümkündür.
Kaydi payların haczinde, borçlunun ve alacaklarının menfaatlerinin dengelenmesi açısından önem arz eden hacizde tertip kuralının da gözetilmesi gerekmekte olup, söz konusu haciz işlemlerinde hacze konu tutarın karşılanması sırasında yatırımcı hesaplarının durumu (tek-müşterek hesap gibi), alt hesaplarının durumu (serbest, satış blokaj, rehin alt hesabı gibi) ve hesaptaki kıymetlerin durumunun (en likit-en az likit) değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, üçüncü kişi konumundaki MKK tarafından gönderilen haciz ihbarnamesi karşısında haciz işleminde, hesapta bulunan kıymet açısından en likit olandan en az likit olana göre bir öncelik sıralaması yapılmaktadır.
Katı bir sermaye ortaklığı olan anonim ortaklıklarda, kanunkoyucu tarafından ortaklığın amacına ulaşabilmesi bakımından bazı hâllerde pay sahiplerinin kişiliklerine önem verilmekte; bu kapsamda pay senetlerinin devri güçleştirilmekle veya yasaklanmakla birlikte, bağlama tâbi senetlerin haczinin alacaklıların menfaatinin korunması bakımından geçerli olduğu kabul edilmektedir. Diğer taraftan, bağlam niteliğinde olmamakla birlikte, payın devri bazı hâllerde resmi makamların iznine tâbi tutulabilmektedir. Bu düzenlemelere örnek olarak, BanK m. 18'deki "Pay Edinim ve Devirleri" başlığını taşıyan hükümde, yönetim kuruluna veya denetim komitesine üye belirleme imtiyazı veren payların tesisi, devri veya yeni imtiyazlı pay ihracının hiçbir orana tâbi olmaksızın izni gerektireceği; pay sahipliğinin sermayenin belli bir oranı aşan devir veya edinimlerin Kurulun iznine tâbi olacağı düzenlenmiştir. Yine aynı maddenin son fıkrasında, payları borsada işlem gören bankaların paylarının borsadan alınması ve bir bankanın paylarının 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre icra dairesinden satın alınması durumunda gerçekleştirilecek işlemlere ve bu maddenin uygulanmasına dair usûl ve esasların BDDK tarafından belirleneceği hükme bağlanmıştır.
Kaydi payların haczinde satışı yapılmış ve fakat takas gününde pay senedi teslim yükümlülüğü bulunan pay sahibinin TAVB statülü alt hesabında bulunan paylar, tasarruf muamelesinin gerçekleşmemiş olması nedeniyle, takas gününe kadar pay sahibinin malvarlığında kalmaya devam ettiğinden pay sahibinin hesabına haciz konması ya da ihtiyati tedbir uygulanması üzerine, alt hesaplarında yer alan payların da tedbire konu olması mümkündür.
Çalışmamız bakımından önem arz eden bir diğer husus, anonim ortaklık tarafından sermayenin artırılması kararının alınmasından önce borçlu ortağın payı haczedildiği ve hacizden sonra ortaklık tarafından sermaye artırım kararı alındığı takdirde, pay haczinin kapsamına sermaye artırımı neticesinde oluşacak yeni paylara ilişkin rüçhan hakkı da gireceğidir. Bununla birlikte, rüçhan hakkının ortak tarafından kullanılmasından sonra veya ödemesiz paylarda sermaye artırımın ticaret siciline tescilinden sonra rüçhan hakkı ortadan kalkacaktır; bunun sonucunda da rüçhan hakkı üzerindeki haciz yeni paylar üzerinde de geçerli olmaya devam edecektir.
Hukukumuzda haczedilen payların paraya çevrilmesi taşınır malların satışına ilişkin hükümlere göre yapılmaktadır. Taşınır malların satışı kural olarak açık artırma yoluyla yapılmakla birlikte, haczedilen payların Borsa'da kayıtlı olması halinde, payların satış işlemi, İMKB Hisse Senetleri Piyasası Yönetmeliği'nin 29. maddesi uyarınca Borsa'da yapılabilecektir.
Anonim ortaklık paylarının haczi amacıyla alacaklı tarafından gerçekleştirilen kaydi pay haczinin borçlu ve alacaklı taraf yanında üçüncü kişiler bakımından da birtakım sonuçları bulunmaktadır. Konumuz bakımından önem arz eden husus ise, haciz ihbarnamesinin MKK'ya gönderilmesi halinde, hakların ileri sürülebilmesinde veya İcra ve İflas Kanunu bağlamında sürelerin işlemeye başlama anı bakımından mutabakat sürecinin sonucunda haciz işleminin uygulanması anının esas alınmakta olduğudur. 6111 sayılı Kanun'un 151 inci maddesi ile 2499 sayılı SPKn'nun 10/A maddesine beşinci fıkra olarak eklenen fıkra ile soruna bir anlamda açıklık getirilmiş olup, kayden izlenen sermaye piyasası araçlarına ilişkin tedbir, haciz ve benzeri her türlü idari ve adli talebin münhasıran MKK'nın üyeleri tarafından yerine getirileceği; ilgili kanunlar uyarınca elektronik ortamda tebligatı yapılan alacakların takip ve tahsiline ilişkin hükümlerin saklı olduğu hükme bağlanmıştır.

Lihat lebih banyak...

Comentários

Copyright © 2017 DADOSPDF Inc.