Russia\'s Central Asia Policy Under Putin\'s Era (From 2000 to Present)

Share Embed


Descrição do Produto

PUTİN DÖNEMİNDE RUSYA’NIN ORTA ASYA POLİTİKASI (2000’DEN GÜNÜMÜZE)

Prof. Dr. Timuçin KODAMAN1 Ar. Gör. İsa Burak GONCA2

GİRİŞ3 Orta Asya zengin enerji kaynakları ve jeopolitik konumu ile geçmişte olduğu kadar günümüz siyasetinde de önemli bir yere sahiptir. Siyaset yapmak ve dünyada söz sahibi olabilmek için güçlü bir ekonomiye, güçlü bir ekonomi için de ucuz, elde edilebilir enerji kaynaklarına ihtiyaç vardır. Dünya genelinde artan enerji talebi Orta Asya’yı; Rusya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Çin, Türkiye, Hindistan, Japonya ve Avrupa Birliği (AB) gibi büyük güçlerin rekabet ettiği bir yer haline getirmiştir. Bölgede bulunan enerji kaynakları, ihracat gelirinin yüzde 60'ını sattığı petrol, doğalgaz ve kömürden elde eden Rusya’ya alternatif olabilmesi açısından bölge ülkelerini Rusya’ya rakip yapmaktadır. Bundan dolayı günümüzde Rusya’nın Orta Asya ülkeleri ile ayrıca ilgilenmesinin temel sebebi enerji olarak görülmektedir. Elbette enerjiden başka birçok iç ve dış neden daha sıralanabilir; ancak şu aşamada enerjiden elde edilecek gelir Rusya’nın dünya siyasetinde daha aktif rol oynayabilmesi açısından çok önemli bir gerekliliktir. Aslında geçmişe bakılacak olunursa da, Orta Asya’da ve bölgeye yakın coğrafyalarda Türk-Rus rekabetinin yaşandığı görülmektedir. Türkler ve Ruslar arasında tarih boyunca süregelen ilişki Avrasya’da bir güç mücadelesine dönmüştür. Osmanlı İmparatorluğu – Rus Çarlığı, Altınorda Devleti – Rus Çarlığı ve Türkistan Hanlıkları – Rus Çarlığı arasındaki mücadeleler Avrasya’da hakim gücün kim olacağı ile de alakalıdır. Rusların Novgorod Knezliği’nden büyüyüp bir imparatorluk haline gelmeleri ile Türkler ve Ruslar arasındaki Avrasya’da hakim güç olma mücadelesi Rusların lehine olacak şekilde yön değiştirmiştir. 1

Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi

2

Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Doktora Adayı

3

Bu makale Doç. Dr. İrfan Kaya ÜLGER editörlüğündeki “Putin’in Ülkesi: Yeni Yüzyılın Eşiğinde Rusya

Federasyonu Analizi” kitabında basılmıştır.

Özellikle Altınorda Devleti’nin Ruslar tarafından yıkılıp, Rusların doğuya; yani Sibirya ve Orta Asya içlerine kadar yayılması bu durumun en büyük örneği olarak gösterilebilir. 1917 yılında Bolşeviklerin Rusya’da iktidara gelmeleri ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin kurulması ile de Orta Asya’daki devletler SSCB’nin bir parçası olmuştur. İster Çarlık Rusyası döneminde olsun ister SSCB döneminde olsun Rusların Orta Asya’ya yönelik çeşitli politikaları olmuştur. Her ne kadar SSCB’nin yıkılmasının ardından Rusya Federasyonu (RF)’nun kurulması ile Avrasyacılık – Batıcılık tartışmalarının yeniden alevlenip Rusya’nın kuruluşunun ilk yıllarında Doğu’ya sırt çevirdiği görülse de, bunun büyük bir yanlış olduğu anlaşılıp tekrar Orta Asya ve diğer eski Sovyet ülkeleri ile ilişkiler canlanmaya başlamıştır. Boris Yeltsin’in aniden görevinden çekilmesi ve Vladimir Putin’in RF Başkanlığına seçilmesi, Rusya’nın tüm politikalarını etkilediği gibi orta Asya politikalarını da etkilemiştir. İçerideki otoritesini sağlayan Putin’in, dışarıda da özellikle eski Sovyet ülkelerinde yeniden Rus etkisini artıracak emperyal hayalleri canlandıracak adımlar atmakta kararlı olduğu görülmektedir. Bu çalışmada ilk olarak Orta Asya’nın jeopolitik açıdan önemi incelenecektir. Akabinde ise Orta Asya’nın günümüz Rusya Federasyonu için güvenlik, ekonomik ve siyasi boyutlarını içeren önemi tartışılacaktır. Son olarak Rus Dış Politikasının genel hatları çizilip Putin’in Orta Asya politikaları incelenecektir.

BÖLÜM 1: ORTA ASYA NEDEN ÖNEMİLİDİR?

1.1. ORTA ASYA’NIN JEOPOLİTİĞİ Günümüzde Orta Asya diye bilinen; batıda Hazar Denizi ile Horasan Dağları, güneyde Hindikuş ve Kuh-i Seyit Dağları, Kuzeyde Kazakistan bozkırlarının kuzey sınırları arasında kalan ve 5.360.066 km2’lik sahayı içerisine alan bölgeyi kapsayan yer4 tarih boyunca Türklerin hâkimiyetinde ve Türklerin yaşadığı bir bölge olduğundan dolayı Türkistan adı ile

4

Hakan Kantarcı - Haktan Birsel, “Büyük Oyunun Yeni Versiyonunda Türkistan Jeopolitiği”, 2023 Dergisi,

Sayı 50, 2005, s. 4.

2

anılmış ve tam olarak aynı sınırları kapsamasa da İslami kaynaklarda genellikle Maveraünnehir diye bahsedilen bölgedir.5 Orta Asya’nın yakın geçmişine bakılacak olunursa, Türkistan diye adlandırılan bölgenin önce Çin ve Rusya arasında paylaşılarak ikiye ayrıldığı görülmektedir. Rus hâkimiyetinde olan bölgeye Batı Türkistan ya da Rusya Türkistan’ı ve bugün Batı tarafından Sincan olarak bilinen Çin hâkimiyetinde olan bölgeye ise Doğu Türkistan veya Çin Türkistan’ı denmektedir. Ancak, daha sonra Rusların Türkistan’ı bölmesiyle, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bugün Türkistan’da Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan olmak üzere 5 bağımsız devlet ortaya çıkmıştır. Çin’de kalan Doğu Türkistan ise bugün dünya genelinde Sincan Uygur Özerk Bölgesi (Xinjiang Uyghur Autonomous Region) kısaca Çince’de; 18 Kasım 1884 yılında Çin İmparatoru’nun emriyle bölgeye “yeni toprak” anlamına gelen “Sincan” ismi verilmiştir.6 Bağımsızlıklarının ardından Orta Asya ülkeleri sınır sorunları yaşamaktadır ve zaman zaman bölgede çatışmalar çıkmaktadır. Peki, bugün bu 5 ülke arasında var olan sınır sorunlarının kaynağı nedir ve sınırlar neye göre çizilmiştir? “Orta Asya ülkeleri arasındaki sınır sorunu genel anlamda, ülkeler arasında potansiyel bir çatışmanın tohumlarını atarak birleşmelerini önlemek ve böylece bölgenin daha kolay yönetilmesine imkan sağlamak için Ruslar tarafından keyfi biçimde çizilen sınırlardan kaynaklanmaktadır”.7 İlk kez 1899 yılında İsveçli Rudolf Kjellen tarafından kullanılan jeopolitik kavramının devletler için ne kadar önemli olduğu bilinen bir gerçektir. Çağdaş jeopolitik teorilerine baktığımızda, Orta Asya jeopolitik olarak oldukça önemli bir bölgedir. Curzon’un notlarında, Mackinder’in Kara Hakimiyet Teorisinde, Spykman’ın Rimland Teorisinde, Orta Asya’daki İngiliz – Rus güç mücadelesini Büyük Oyun olarak nitelendiren Arthur Conolly ifadesinde, hep Orta Asya’yı görmekteyiz. Orta Asya’nın jeopolitik önemini ve Batı dünyası tarafından ne önem taşıdığı Lord Curzon’un şu sözleri ile anlaşılmaktadır:

5

Savaş Kafkasyalı, Bölgesel ve Küresel Politikalarda Orta Asya, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak

Üniversitesi, Ankara, 2012, s. 16. 6

Fatih Şen, “Çin’in Sincan-Doğu Türkistan Sorunu: Dünü, Bugünü, Geleceği”, Ortadoğu Analiz, Cilt 1, Sayı 7-

8, Temmuz-Ağustos 2009, s. 125. 7

Tayyar Arı, Orta Asya ve Kafkasya: Rekabetten İşbirliğine, MKM Yayıncılık, Bursa, 2010, s. 25.

3

“Türkistan, Afganistan, Hazar ötesi, İran - Pek çok kimseye bu isimler yalnızca mutlak bir uzaklık hissi ya da hayatın acayip cilvelerine ve ölümcül bir romantizme dair hatıralar teneffüs ettiriyor. Benim için ise, itiraf ediyorum ki, bunlar üzerinde dünya hakimiyeti için oynanan bir satranç tahtasındaki taşlar.”8

Mackinder’in Kara Hakimiyet Teorisinde ise Orta Asya Merkez olarak nitelendirilmiş ve Avrupa medeniyetinin Orta Asya’dan çıkan istilacılar ile mücadelesi sonucunda kurulduğunu hatırlatmaktadır.9

Mackinder’a

göre jeopolitiğin

temellerinde ötekiyle

mücadeleyi yer almakta ve Avrupa’nın Asya’dan gelen istilacılar sayesinde kimliğini bulduğundan söz etmekte, Avrupa’nın bu meydan okumaya cevabını ise dünyayı AvroAsyalılaştırarak verdiğini vurgulamaktadır. Mackinder bu ifadeyle denizlerin ortasında yeni Avrupalar yaratan Batı yayılmacılığını kastetmektedir. Kolomb Çağı dediği cevap evresinde barbarların tehdidi altındaki Hıristiyan Avrupa, sıkıştırıldığı dar alandan çıkmış ve neredeyse hiçbir ciddi direnişle karşılaşmadan yayılmıştır.10 Mackinder yine 1919’daki çalışmasında “Kim Doğu Avrupa’yı yönetirse Kalpgah’a hükmeder, kim Kalpgah’ı yönetirse Dünya-Adası’na hükmeder, Dünya-Adası’nı kim yönetirse, o, dünyaya hükmeder”11 demiştir. Nicholas John Spykman ise Mackinder’in Kalpgah Teorisine katılmayarak, Rimland yani Kenar Kuşak Teorisi ile cevap vermiştir. Bu teoride Spykman şöyle demiştir: “Kim Kenar Kuşak (Rimland)'a hükmederse Avrasya'ya hâkim olur; kim Avrasya'ya hâkim olursa dünyanın kaderini belirler”.12 Bütün bu çağdaş jeopolitik teorilerde gösterildiği gibi bugün de Orta Asya jeopolitik bakımdan önemini korumaktadır. Bir de sahip olduğu enerji kaynakları eklendiğinde Orta Asya yine büyük güçlerin hâkim olma çatışmalarına sahne olmaktadır.

8

George N. Curzon, Persia and the Persian Question , Longmans, Green & Co., Londra, 1892, s. 3.

9

George N. Curzon, Russia in Central Asia in 1889 and the Anglo Russian Question, Frank Cass and Co.,

Londra, 1889, ss. 422-423. 10

Mehmet Akif Okur, Yeni Çağın Eşiğinden Avrasya'nın Kalbine Bakmak: Tarihten Geleceğe Orta Asya'nın

Jeopolitiği Üzerine Değerlendirmeler, edit. Murat Yılmaz, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, Ankara, 2011, s. 15. 11

Halford John Mackinder, Democratic Ideals and Reality, New York, Henry Holt and Company. 1919, s. 106.

12

Vedat Gürbüz, Kafkasya’da Siyaset: Çatışma Ortamı ve Taraf Güçler, Kadim Yayınları, Ankara, 2012, s. 351.

4

1.2.ORTA ASYA’NIN RUSYA AÇISINDAN ÖNEMİ Kara Hakimiyet teorileri ile de açıklanan jeopolitik öneminden dolayı Orta Asya; gerek Rusya gerekse ABD, AB, Çin, İran, Türkiye, Hindistan ve Japonya gibi bölgedeki diğer aktörlerin de etkin olmaya çalıştıkları bir yer olmaktadır. Ancak Kara Hakimiyet teorileri ile açıklanan jeopolitik önemi dışında bölge; Rusya için daha başka öneme de sahiptir. Peki, Orta Asya’nın Rusya açısından önemi nedir? Bölge neden Rusya için önemlidir? Orta Asya Rusya’nın güvenlik çevresinin önemli bir halkası olarak kabul edilmektedir.13 Burada dört farklı güvenlik unsuru göz önünde bulundurulmaktadır; sınır güvenliği, toplumsal güvenlik, ekonomik güvenlik ve çevre güvenliği. Bu dört güvenlik unsuru Rusya için ayrı ayrı öneme sahiptir. Orta Asya Rusya’nın sınır güvenliği için büyük önem taşımaktadır. Özellikle Rusya’nın Sibirya boyunca uzanan sınırları için Kazakistan’ın önemi büyüktür. Çünkü Kazakistan Rusya ve Çin arasında bir tampon bölge olarak stratejik kalkan görevi yapmaktadır ve bu noktada Çin’den gelecek her hangi bir füze tehdidine karşılık Kazakistan’da bulunan Baykonur Uzay İstasyonu, Balkaş Birincil Uyarı Sistemi ve Sarı Şagan Anti-Balistik Füze Deneme Merkezi büyük önem taşımaktadır.14 Afganistan, Pakistan ve İran ile komşu olan ve nüfuslarının büyük çoğunluğu Müslüman olan Orta Asya ülkelerinde, radikal İslami grupların kolayca yayılabileceği korkusu Rusya’nın özellikle 11 Eylül 2001’den itibaren çekinmesine neden olmuştur. Rus Liberal Demokrat Partisi’nin lideri ve Meclis Başkan Yardımcısı Vladimir Jirinovski Rus Meclisinde yaptığı konuşmada, Rusya’nın İslam ve Türk birliğinden korkması gerektiğini açıkça dile getirmiştir: “Otuz sene sonra Türkiye’nin nüfusu 150 milyon olacak. Biz de 100 milyon olacağız. İran da 150 milyon olacak. Biz de yine 100 milyon. Afganistan ile Pakistan da 200 milyon olacak. Düşünsenize 500 milyonluk İslâm Devleti. Din temelli birlik; Lenin ile Marx’ın portrelerini duvara asarak Sovyet ideolojisiyle kurulan bir birlik değildir. İslâm, yüzyıllardır yaşayan bir din. Bunlar Ermenistan’ı alt edip Azerbaycan’la, İran’la birleşip Orta Asya’ya girecekler ve Büyük Türk Devleti Turan’ı ve İran’la birlikte İslam 13

Mohammad Reza Djalili - Thierry Kellner, Yeni Orta Asya Jeopolitiği: SSCB’nin Bitiminden 11 Eylül

Sonrasına, Çev. Reşat Uzmen, Bilge Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2009, s. 67. 14

Andrei V. Zagorski, Traditional Russian Security Interests in the Caucasus and Central Asia: The 21st

Century Security Environment, M. E. Sharpe, New York, 1999, s. 69.

5

Devleti’ni kuracaklar. Bunlar bize karşı seve seve birleşirler. Çünkü biz Hristiyanız, onlar ise Müslümanlar. Onları birleştirecek ortak yönleri çok. Türk dili mesela. Azeriler, Türkmenler, Özbekler, Kırgızlar, Kazaklar, Tatarlar, Başkurtlar

hepsi Türkçe

konuşur. Bunlar Rusça konuşmaz. İşte bu sorundur ve bunu anlamamız çok önemlidir. İran Türkmenlere yakın. Çünkü memleketlerinde Türkmenler var. Azeriler ise Şiiler’e yakın. Bundan dolayı bu halkların birleşmek için birçok nedeni var. Bizim ise onlarla etkileşim kurmak için hiçbir fırsatımız yok. Tüm bunlara rağmen onları silahlandırıyoruz. Kurşun ve silah ihraç etmeye gerek yok. Bugün her şeyden önce önemli olan enerjidir. İnşa edin, ama inşa ettikleriniz Rusya’dan uzak olsun. Zira bunu bize karşı kullanabilirler.”15

11 Eylül 2001’den sonra Afganistan’da artan İslami cihat ve terör olayları, Rusya’yı tedirgin etmektedir. Zira bölgedeki olayların bir domino taşı gibi Tacikistan üzerinden diğer Orta Asya ülkelerine ve sonra da Rusya içinde bulunan Tataristan, Başkurdistan ve Kuzey Kafkasya’ya yayılmasından çekinmektedirler. Bunun en bariz örneği Özbekistan ve Kırgızistan arasındaki Fergana vadisindeki aktif dış kökenli radikal dini gruplardır. Özbekistan İslam Hareketi gibi radikal dini bir örgütün 1999 yılında Tacikistan’ın kuzeyinden Kırgızistan’ın güney sınırını geçerek Özbekistan ve Kırgızistan’a karşı silahlı müdahalede bulunmasıdır. Batken Savaşı olarak bilinen bu olay Kırgızistan ve Özbekistan’ı olduğu kadar İslam hareketinin tüm Orta Asya’ya yayılacağından korkan Rusya’yı da tedirgin etmiştir.16 Batken, Vahabiler olarak adlandırılan bu radikal İslami grupların Orta Asya'da en önem verdikleri yerdir. Batken Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan'ın buluşma noktasıdır. Dolayısıyla jeopolitik ve ekonomik kavşak olma özelliği taşıyor. Bu arada Batken'deki gümüş, antimon, kurşun ve kömür kaynaklarından dolayı ayrı bir öneme sahiptir.17 Rusya’nın bir diğer güvenlik endişesi ise Çin’in bölgedeki varlığıdır. Çin, dev nüfusu ve ekonomisi ile Rusya’nın baş edemeyeceği kadar büyük bir ülkedir. Doğu Türkistan’ı elinde bulunduran Çin’in, Sibirya’ya yayılacağı endişesi Rusya’yı telaşlandırmaktadır. Orta 15

Furkanhaber, “Ruslar’ın İslâm Devleti ve Türk Birliği Korkusu”, 13 Aralık 2013,

http://www.furkanhaber.com/ruslarin-islam-devleti-ve-turk-birligi-korkusu/ 16

Sabir Askarov, “Uluslar Arası Terör Örgütlerinin Etkisinde Özbekistan-Kırgızistan Sınır Problemi”, Türk

Ocakları Genel Merkezi, 22 Haziran 2011, http://www.turkocagi.org.tr/index.php/arsiv/strateji-yazlar/2996uluslar-aras-teroer-oerguetlerinin-etkisinde-oezbekistan-krgzistan-snr-problemi17

“Vahabiler: İslami Terörün Çarları”, Diplomatik Gözlem, 13 Eylül 2002,

http://www.diplomatikgozlem.com/TR/belge/1-6809/vahabiler-islami-terorun-carlari.html

6

Asya’nın Rusya açısından bu noktadaki önemi ise Çin ile arasında tampon bölge olmasıdır. Zira Kazakistan ve Moğolistan Rusya ile Çin’i ayıran ülkelerdir. Ancak, Çinlilerin Sibirya’da yaşamaya başlamaları Rusya açısından endişeleri artırmaktadır. Haziran 2010’da Xinhua Haber Ajansı, Çin’in Rusya'nın Habarovsk ve Birobidzhan bölgesinde 426.600 hektarlık bir alanı kiraladığını bildirdi. Çinli çiftçilerin dalga dalga Sibirya’ya gelişi Rus milliyetçilerinin dikkatini çekti ve bu durumu Sibirya’nın Çin tarafından fethinin başlangıcı olarak ifade ettiler.18 2006 yılında The Asia Times gazetesinde "Çinliler Rusya’ya Geliyor" başlıklı bir raporda Çinlilerin çalışmak bahanesi ile Rusya’dan sahte belgeler alarak Rus vatandaşlığına geçerek Habarovks ve Vladivostok bölgelerine yerleşmeye başladıklarını ve Çin'e geri gitmeye hiç niyeti olmadıklarını bildirmektedir. Ayrıca 2025 yılına kadar Çin’in bu şekilde Sibirya’nın tamamına yerleşeceğini ve bölgenin Çin Sibiryası olarak anılacağını iddia etmektedir.19 Orta Asya’nın Rusya için bir diğer önemi ise enerji ve ekonomik güvenliğine katkı sağlayabilecek potansiyele sahip olmasıdır. Rus ekonomisinin enerjiden elde edilecek dövize bağımlılığı ve Orta Asya enerjisinin Rusya’ya alternatif oluşturma tehlikesinden dolayı bölgenin Rusya tarafından kontrol altında tutulmasının gerekliliğini doğurmaktadır. Bu sebeplere ek olarak, çevre güvenliği konusu da Orta Asya’nın Rusya açısından önemini göstermektedir. Zira Orta Asya’da yaşanabilecek her hangi bir çevre felaketi Rusya’yı direk olarak etkileyecektir. Orta Asya kaynaklı bir çevre felaketi, Hazar denizi veya Irtiş, Ural, İşim ve Tobol nehirleri ile Rusya’ya yayılması kaçınılmazdır. Ayrıca Kazakistan’da yaşanacak bir nükleer kaza da Rusya’yı direk etkileyecektir. Bu yüzden çevre güvenliği konusunda da Orta Asya’nın Rusya açısından önemi ortaya çıkmaktadır.

BÖLÜM 2: RUSYA’NIN ORTA ASYA POLİTİKALARI

18

Richard Rousseau, “Will China Colonize and Incorporate Siberia?”, The Harvard International Review, 9

Temmuz 2012, http://hir.harvard.edu/will-china-colonize-and-incorporate-siberia 19

Bertil Lintner, “The Chinese are coming ... to Russia”, The Asia Times, 27 Mayıs 2006,

http://www.atimes.com/atimes/Central_Asia/HE27Ag01.html

7

2.1. SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÖNEMDE RUS DIŞ POLİTİKASININ GENEL HATLARI SSCB’nin dağılmasının ardından Rus dış politikasının genel hatlarına bakıldığında Atlantik görüş, Avrasyacı görüş, realizm, pragmatizm, çok kutuplu dünya düzeni, Rus milliyetçiliği, büyük Rusya fikri gibi terimler görülmektedir. Peki, bu terimlerin 1991’den bu yana Rus dış politikasındaki önemi nedir? Özellikle, SSCB’nin dağılmasının ardından güç kaybeden Rusya’da iki hakim görüş ortaya çıkmıştır. Bunlar Avrasyacılık ve Atlantikçi görüştür. 19’uncu yüzyılda Slavcılar ile Batıcılar arasındaki polemikleri hatırlatan Atlantikçiler ile Avrasyacılar arasındaki tartışmalar 1992 Mart ayından itibaren gelişmeye başlamıştır.20 Atlantikçi görüşü savunanlar Rusya’nın bir Batı devleti olduğunu ve Rusya’nın kalkınmasının sadece AB’ye entegre olmasıyla mümkün olabileceğini ifade etmektedirler.21 Yani, Rusya’nın güçlü bir devlet olabilmesi için kendini yenileyip Batılılaşması gerektiği savunulmaktadır. Atlantik görüşü savunanlara göre Batıcılığın esası ise demokratikleşme, ideolojiden arınma ve silahsızlanma çerçevesinde ekonomisi gelişmiş ve istikrarlı siyasi, sosyal sisteme dönüşerek, Rusya’yı Batı’nın eşit haklara sahip ortağı haline getirmek olarak açıklanmaktadır.22 Rusya Federasyonu’nun ilk yıllarında Atlantik görüşü savunan bir yönetim gelmiştir. Bu yönetimin başını Boris Yeltsin, Başbakan İgor Gaydar ve Dış İşleri Bakanı Andrey Kozirev oluşturmaktaydı.23 Mikail Gorbaçov’un Glasnost ve Perestroyka politikalarının yarattığı Batı’ya yeni bakış biçimi liberal Batıcıların gelişmesine zemin hazırlamış, ancak Rusya yönetimindeki Batı yanlısı politika süreci 1993 yılından sonra önemli ölçüde tıkanması, Avrasyacı görüşün yönetim düzeyinde daha etkili olmasına yol açmıştır.24 Zaten, Batı yanlısı olan Kozirev’in yerine 1996 yılında Ortadoğu ve Çin işlerinden sorumlu eski istihbarat şefi Yevgani

20

Djalili, a.g.e., s. 72.

21

Asem Nauşabay Hekimoğlu, ABD, AB, Çin, Hindistan Orta Asya: Rusya’nın Dış Politikası 1, Vadi Yayınları,

Ankara, 2007, s. 254. 22

A.g.e., s. 254.

23

Hekimoğlu, a.g.e., s. 256.

24

A.g.e., s. 255.

8

Primakov’un Dış İşleri Bakanlığı’na atanması Rus Dış Politikasındaki dönüşün önemli bir göstergesidir.25 Özellikle SSCB’nin yıkılması ile merkezi ve doğu Avrupa’da ortaya çıkan güç boşluğu, başta AB ve NATO gibi organizasyonlarca doldurulmaya çalışılmıştır. 2004, 2007 ve 2013 yıllarında gerçekleştirilen genişlemeler ile AB’ye 13 merkezi ve doğu Avrupa ülkesi üye olmuş ve AB’nin toplam üye sayısı 28’e ulaşmıştır. Yine NATO da benzer bir genişleme politikası izlemiş ve üye sayısı 28’e çıkmıştır. NATO ve AB’nin hızlı bir şekilde yayılması ve Rusya sınırlarına kadar ilerlemesi Rusya’yı tedirgin etmiş ve kızdırmıştır. Bunun sonucu olarak, 2008’de Gürcistan’a ve 2014’te de Ukrayna’ya askeri operasyonlar düzenlemiş bu ülkeleri toprak bütünlüklerini bozmuştur. 11 Eylül 2001 saldırısının ardından ABD Afganistan’da operasyonlar başlatmıştır. ABD’nin orta Asya ülkelerinde askeri üsler elde etmesi de yine bu döneme denk gelmektedir. Ekim 2001’de Özbekistan ile Aralık 2001’de Kırgızistan ve Tacikistan ile askeri üs ve işbirliği anlaşmaları imzalamıştır. Özbekistan’da Hanabad hava üssü, Kırgızistan’da Manas askeri üssü ve Kant hava üssü, Tacikistan’da Kulab, Kurgan-Tube, Farhar askeri üslerini elde etmiş ancak Rusya’dan gelen tepkiler ve yoğun diplomasi sonucu ABD bu üslerden çekilmek durumunda kalmıştır.26 Ancak Rusya Orta Asya’da asker bulundurmasını yoğun bir şekilde devam ettirmektedir. Rusya’nın orta Asya’da Türkmenistan hariç tüm ülkelerde askeri üsleri ve askerleri bulunmaktadır. Rusya bu üslerin kapatılmaması ve Orta Asya’da askeri birliklerini bulundurabilmek için 1995 ve 1996 yıllarında da Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)’nin Dış Sınırları Ortak Koruma Anlaşması ve Sınır Bölgelerinde Askeri Güvenliğin Derinleştirilmesi Anlaşmasını imzalamıştır. Bu anlaşmaların benzeri 2001 yılında Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) dahilinde imzalanmıştır. Doç. Dr. İlyas Kamalov Ahmet Yesevi Üniversitesi için hazırlamış olduğu raporda Vladimir Putin’in Rusya’nın Orta Asya’daki askeri üslere verdiği önemi şu şekilde özetlemektedir: 25

A.g.e., s. 71.

26

Caşın, a.g.e., s. 438.

9

Vladimir Putin, Orta Asya’da etkisini artırma çabaları çerçevesinde Rusya’nın bölgede askerî varlığını pekiştirme yönünde de önemli adımlar atmıştır. 1991’den sonra Rusya ilk yurtdışı askerî üssü olan Kırgızistan’da Rus Kant askerî üssü 2003 yılının sonbaharında açılmıştır. 1993’ten beri, 1954’te kurulan Issık Göl’deki Askerî Deniz Filosu da hâlen Rus

mülkiyetinde

sayılmaktadır.

Kırgızistan’da

Rusya

Federasyonu

Savunma

Bakanlığı’na bağlı sismik ve radyo-sismik laboratuarlar da mevcuttur. Rusya, Kazakistan ile de yakın askerî münasebetler içerisindedir. Ocak 2004 tarihinde SSCB’nin en büyük uzay üssü olan Kazakistan’daki Baykonur uzay üssünün 50 yıllığına Rusya’ya kiralanması konusunda Rusya ile Kazakistan anlaşmaya varmışlardır. Bu üssün yanı sıra Kazakistan topraklarında Rusya Savunma Bakanlığı’na bağlı Nakliye Uçağı Alayı (Kustanay), Sarı-Şagan deneme poligonu, uzay birliklerine bağlı radyo-teknolojik merkez gibi askerî mahiyette birimler bulunmaktadır. 2005’te ABD Özbekistan’daki Hanabad askeri üssünü terk ettikten sonra, bu üssü Ruslar kullanmaya başlamıştır. Böylece Rusya, Türkmenistan hariç, Orta Asya’daki bütün cumhuriyetlerde önemli askerî üsler bulundurmakta ya da bu ülkelerdeki üsleri aktif olarak kullanma hakkına sahiptir. Rusya’nın Orta Asya ülkeleriyle askerî alandaki münasebetleri ayrıca ŞİÖ ile Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) çerçevesinde gelişmektedir.27

Genel olarak Putin’in Orta Asya politikalarına bakıldığında, göze Orta Asya ülkeleri ile ikili askeri ve güvenlik anlaşmaları (askeri üsler ve ŞİÖ dahil), enerji anlaşmaları ve ortak pazar ve ekonomik birlik anlaşmaları çarpmaktadır. Ayrıca Putin’in bölgede Rusya’ya her hangi bir alanda alternatif olabileceği durumlar görüldüğünde bazen diplomasi ama çoğu zaman askeri ve ekonomik tehditler ile caydırıcılığını kullandığı görülmektedir.

2.2.

PUTİN DÖNEMİ RUSYA’NIN ORTA ASYA POLİTİKALARI Putin’in RF devlet başkanlığı görevini devraldıktan hemen sonra giriştiği iki önemli

icraat

göze

Konseyi’ndeki

çarpmaktadır.

Bunlardan

cumhuriyetlerin

birincisi,

vilayet

cumhurbaşkanlarının

ve

yöneticilerinin, Rusya

Federasyon

yasamasının

üst

kademelerindeki yetkililerin görevlerinden alınmasını sağlayacak kanunun Mayıs 2000’de 27

İlyas Kamalov, Türk Cumhuriyetleri'nin bağımsızlıklarının 20. Yılında Rusya’nın Orta Asya Politikaları, Edit.

Murat Yılmaz, Hoca Ahmet Yesevi Uluslar arası Türk-Kazak Üniversitesi, Ankara, 2011, s. 39.

10

kabul edilmesidir. İkinci olarak da, Putin’in atadığı yönetici generaller altında 7 bölge yaratılmasıdır. Bu iki değişiklik, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından beri süregelen, bölgeler üzerindeki siyasi gücünün çözülmesi sürecini tersine çevirdi ve Kremlin’e arttırılmış bir siyasi otorite getirdi.28 İçerideki otoritesini sağlayan Putin, dışarıda da özellikle eski Sovyet ülkelerinde yeniden Rus etkisini artıracak emperyal hayalleri canlandıracak adım atmakta kararlıydı. Boris Yeltsin’in ilk döneminde Orta Asya ülkeleri ile çok fazla ilgilenmemiş, yüzünü Batı’ya çevirmişti. Ancak 1996 yılında Primakov’un Dış İşleri Bakanı olması ile yeniden Avrasyacı görüş canlanmış ve Orta Asya ülkeleri ile ilişkiler gelişmeye başlamıştır. Putin’in seçilmesi ile de Orta Asya Rusya için daha da önemli hale gelmiştir. Vladimir Putin’in (20002008) devlet başkanlığına geçmesiyle Rusya’nın dahili ve harici politikalarında canlanma yaşanmıştır. Putin, Orta Asya’yı, Rusya’nın harici politikasında vazgeçilmez unsur olarak görmektedir. Esasında Putin, Primakov’un takip ettiği politikayı biraz daha geliştirerek uygulamaya koymuştur.29 Vladimir Putin’in devlet başkanı yeminini ettikten hemen sonra 2000 yılının Mayıs ayında Türkmenistan ve Özbekistan’ı ziyaret etmesi, onun bölgeye ne kadar büyük önem verdiğini göstermektedir.30 Özbekistan’daki 2005 Andican olayı ve devrim denemeleri, sadece bu ülkenin değil, diğer Orta Asya ülkeleri liderlerini de koltuklarını koruma amacıyla Moskova’ya yakınlaştırmıştır. Bunun neticesinde, Özbekistan Kolektif Güvenlik Anlaşması ile

Avrasya

Ekonomi

Topluluğu’na

üye

olmakla

kalmamış,

Rusya

ile

dostluk

münasebetlerinin gelişimini öngören anlaşma imzalamış ve ülkedeki ABD üssünü kapatmıştır.31 Kopenhag Siyasi Kriterlerine göre AB’ye girmeye aday ülkelerden dört ana kriterin sağlanmış olması istenmekte idi. Bunlar; istikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin var olması, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı ve azınlık haklarının 28

Lee Peterson, “Başkan Putin ve İcraatları "Rusya’da Eskiye Dönüş" Olarak Kabul Edilebilir mi?”, Çev. Erhan

Şener, Avrasya Dosyası, Rusya Özel, Cilt: 6, Sayı: 4, Kış 2001, s. 18. 29

Raşid Tacibayev, Bölgesel ve Küresel Politikalarda Orta Asya, edit. M. Savaş Kafkasyalı, Hoca Ahmet

Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, Ankara, 2012, s. 205. 30

İlyas Kamalov, a.g.e., s. 30.

31

A.g.e., s. 32.

11

korunmasıdır.32 Kopenhag Kriterleri çevresinde toplanan bütün bu normlar, AB’yi bir değerler, normlar birliği haline getirmiştir. AB özellikle komşuluk ilişkileri kapsamında diğer ülkelerle ilişki kurarken bu değerlerin ilişki kurduğu ülkelerde uyulması için baskı kurmaktadır. Batı’nın baskısı karşısında ve radikal İslamcılarla mücadelede Moskova’nın desteğini elde etme gibi faktörlerin yanı sıra, enerji kaynaklarının dünya pazarına çıkarılması, ticari ilişkilerin geliştirilmesi, Rus askeri üslerinin varlığı, Orta Asya’daki Rus azınlıklar gibi faktörler Rusya ile ilişkilerin gelişmesini sağlamaktadır.33 Ancak bütün bunlara rağmen Kazakistan’ın Batı ile yakınlaşması Rusya tarafından olumlu karşılanmamaktadır. Özellikle, Kazakistan’ın NATO ile Barış Adına İşbirliği projesi, ABD’nin Irak’a müdahalesini desteklemesi ve barış gücü için asker göndermesi Rusya tarafından olumsuz karşılanmış ve Rusya buna tepki olarak Kazakistan’ın bölgede rakip olarak gördüğü Özbekistan ile ilişkileri geliştirmeye başlamıştır.34 Rus analizciler, Afgan ve Tacik çatışmalarının Orta Asya üzerindeki muhtemel sonuçlarından hep kaygılanmışlar ve çatışmaların domino etkisi yaratarak önce Orta Asya cumhuriyetlerine, daha sonra Tataristan, Başkurdistan ve Kuzey Kafkasya olmak üzerek Rusya Federasyonu topraklarına yayılmasından çekinmektedirler.35 Ancak, burada önemli bir hususun altını çizmek gerekmektedir. İleride de görülebileceği üzere, Rusya, karşısında savaşıyor göründüğü radikal terörden en karlı çıkan bölge ülkesidir. Gerek 1999 Ağustosunda Dağıstan ve Kırgızistan’ın Batken bölgesinde çıkan olaylar, gerekse de Afganistan’daki radikalizmin Orta Asya’yı sürekli tehdit eden bir öğe olarak devamı, Rusya’yı Avrasya’da avantajlı konuma sokmakta, emperyalist emelleri için iyi gerekçeler bulmasına yardım etmektedir.36 Rus ekonomisi Orta Asya’ya bağımlı olmasa da, Hazar Denizi havzasındaki zenginliklerin yani esas olarak Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’ın zenginliklerinin 32

Abdullah Dinçkol, “Kopenhag Kriterlerinin Türk Pozitif Hukuku’na Etkileri”, İstanbul Ticaret Üniversitesi

Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 5, Sayı 10, Güz 2006, s. 35. 33

Kamalov, a.g.e., s. 34.

34

Kamalov, a.g.e., s. 33.

35

Djalili, a.g.e., s. 66.

36

Hasan Ali Karasar, Bağımsızlıklar Sonrası Türkistan’da Rus Siyaseti, Avrasya Dosyası, Rusya Özel, Cilt: 6,

Sayı: 4, Kış 2001, s. 223.

12

işletilmesi konusundaki tasarılar gene de Rusya’yı etkileyecektir. Çünkü döviz girdilerinin %45’i petrol ve doğalgaz satışından kaynaklanmaktadır.37 Bu sebepten dolayı Rusya Orta Asya ve Hazar üretiminin kendi topraklarından geçmesi için uğraşmaktadır. Rusya aynı zamanda gizli risklerle karşı karşıyadır; bunlardan akla ilk gelenler ise Kazakistan’da Rus ve Kazak halkları arasında olabilecek çatışmalar sonucunda bölgenin istikrarsızlaşması ve Rusların göçmen akını, Afganistan kaynaklı uyuşturucu trafiğinin ve buna bağlı organize suçun artması, Hazar Denizi başta olmak üzere çevrenin giderek bozulmasıdır.38 Putin döneminde Rusya’nın Orta Asya’yla olan ekonomik ilişkilerinde enerji kaynakları ön sırada yer almaktadır. Zira petrol ve gaz fiyatları sürekli yükselmektedir. Enerjiye olan talebin artışı, Moskova’yı, Orta Asya’daki petrol ve gaz yataklarına yatırım yapmaya sevk etmiştir. Orta Asya enerji kaynaklarını Batı’ya transfer güzergahını tekelinde tutmaya çalışmakla Rusya, sadece bölgedeki devletlere nüfuz etme kuralını elde etmiş değildi. Aynı anda hidrokarbon güzergahı tekelini Batı’ya karşı silah olarak kullanabilmekte idi. Putin’in Orta Asya’da örgütler vasıtasıyla siyasi, ekonomik ve askeri entegrasyonu gerçekleştirmeye yönelik faaliyetleri bölge yöneticileri nazarında Moskova’nın itibarını arttırmıştır.39 Putin, Orta Asya ve diğer eski Sovyet ülkeleri ile ekonomik entegrasyonu ve Rusya’nın itibarını geliştirmek için Avrasya Ekonomik Birliği adı altında yeni bir ekonomik birlik oluşmasına öncülük etmiştir. 1 Ocak 2015'de yürürlüğe girecek olan Avrasya Ekonomik Birliği, şimdilik Kazakistan, Rusya ve Belarus arasında mal, hizmet ve iş gücünde serbest dolaşıma geçmek amacıyla 2014 yılında Astana’da yapılan bir anlaşma ile ortaya çıkmıştır. İleride Kırgızistan ve Tacikistan’ın da üye olması beklenen Avrasya Ekonomik Birliği ile Moskova eski Sovyet ülkeleri üzerindeki etkisini artırmayı hedeflemektedir.40

37

Djalili, a.g.e., s. 70.

38

A.g.e., s. 71.

39

Kafkasyalı, a.g.e., s. 208.

40

Casey Michel, “How Significant Is the Eurasian Economic Union?”, The Diplomat, 4 Haziran 2014,

http://thediplomat.com/2014/06/how-significant-is-the-eurasian-economic-union/

13

SONUÇ SSCB’nin dağılması hem Rusya için hem de diğer ülkeler için bir şok etkisi yaratmıştır. Günümüz RF’na bakıldığı zaman SSCB’den bazı farklılıklar içeren ama yine de çok fazla değişikliği olmayan bir Rus dış politikası görülmektedir. 1991’den sonra Rus dış politikasının genel hatlarına bakıldığında Atlantik görüş, Avrasyacı görüş, realizm, pragmatizm, çok kutuplu dünya düzeni, Rus milliyetçiliği, büyük Rusya fikri gibi terimler görülmektedir. Özellikle, SSCB’nin dağılmasının ardından güç kaybeden Rusya’da iki hakim görüş ortaya çıkmıştır. Bunlar Avrasyacılık ve Atlantikçi görüştür. Aslına bakılırsa, bu iki hakim görüşün kökleri çok daha eskiye, on dokuzuncu yüzyıla kadar dayanır. Atlantikçi ve Avrasyacı görüşün temelleri on dokuzuncu yüzyıldaki Slavcılar ile Batıcılar arasındaki polemiklerden başkası değildir. Rusya Federasyonu’nun ilk yıllarında Atlantik görüşü savunan bir yönetim gelmiştir. Bu yönetimin başını Boris Yeltsin, Başbakan İgor Gaydar ve Dış İşleri Bakanı Andrey Kozirev oluşturmaktaydı. Bu dönemde Rusya’nın Orta Asya ülkeleri ile ilgisi şu ankinden çok daha az olmuştur. Ancak, 1990’lı yılların ilk yarısında Rusya’nın içinde bulunduğu ekonomik buhran ve Çeçen Savaşı Atlantikçi görüşü savunanların önünü tıkamıştır. Bu yüzden Batı yanlısı olan Kozirev’in yerine 1996 yılında Ortadoğu ve Çin işlerinden sorumlu eski istihbarat şefi Yevgani Primakov Dış İşleri Bakanlığı’na getirilmiştir. Primakov ise Avrasyacı görüşü savunmaktaydı. Onun atanması Rus Dış Politikasındaki dönüşün önemli bir göstergesidir. Boris Yeltsin’in aniden görevinden çekilmesi ve Vladimir Putin’in RF Başkanlığına seçilmesi, Rusya’nın tüm politikalarını etkilediği gibi orta Asya politikalarını da etkilemiştir. Göreve gelir gelmez kendini Çeçen Savaşında bulan Putin uyguladığı sert politikalarla istikrarı sağlamıştır. İçerideki otoritesini sağlayan Putin, dışarıda da özellikle eski Sovyet ülkelerinde yeniden Rus etkisini artıracak emperyal hayalleri canlandıracak adım atmakta kararlı olduğu görülmektedir. Boris Yeltsin’in ilk döneminde Orta Asya ülkeleri ile çok fazla ilgilenmemiş, yüzünü Batı’ya çevirmişti. Ancak 1996 yılında Primakov’un Dış İşleri Bakanı olması ile yeniden Avrasyacı görüş canlanmış ve Orta Asya ülkeleri ile ilişkiler gelişmeye başlamıştır. Putin’in seçilmesi ile de Orta Asya Rusya için daha da önemli hale gelmiştir. Esasında Putin, Primakov’un takip ettiği politikayı biraz daha geliştirerek uygulamaya koymuştur.

14

Peki, orta Asya neden Rusya için önemlidir? Bu sorunun cevabını aslında Lord Curzon’un notlarında, Mackinder’in Kara Hakimiyet Teorisinde, Spykman’ın Rimland Teorisinde, Orta Asya’daki İngiliz – Rus güç mücadelesini Büyük Oyun olarak nitelendiren Arthur Conolly ifadesinde görülmektedir. Yani cevap jeopolitiktir. İlk kez 1899 yılında İsveçli Rudolf Kjellen tarafından kullanılan jeopolitik kavramının devletler için ne kadar önemli olduğu bilinen bir gerçektir. Orta Asya’nın Kara Hakimiyet teorileri ile açıklanan jeopolitik önemi ile gerek Rusya gerekse ABD, AB, Çin, İran, Türkiye, Hindistan ve Japonya gibi bölgedeki diğer aktörlerin de etkin olmaya çalıştıkları bir yer olmaktadır. Ancak Kara Hakimiyet teorileri ile açıklanan jeopolitik önemi dışında bölge, Rusya için daha başka önemlere de sahiptir. Orta Asya Rusya’nın güvenlik çevresinin önemli bir halkası olarak kabul edilmektedir. Burada dört farklı güvenlik unsuru göz önünde bulundurulmaktadır; sınır güvenliği, toplumsal güvenlik, ekonomik güvenlik ve çevre güvenliği. Ekonomik güvenlik içerisine enerji güvenliğini de eklemek mümkündür. Rusya’nın en uzun kara sınırı bir Orta Asya ülkesi olan Kazakistan iledir. Kazakistan Rusya için vazgeçilemez nitelikte bir öneme sahiptir. Birincisi çalışmada belirtildiği gibi Çin’in Orta Asya ve Sibirya’ya doğru yayılma arzusu içinde olduğu bir gerçektir. Her ne kadar ŞİÖ içerisinde Çin ile iyi ilişkiler yürüten Rusya’nın bu durumdan endişelendiği yapılan açıklamalarda görülmektedir. Çin ile Rusya arasındaki tampon niteliğine sahip ülke ise Kazakistan’dır. Bu sebepten dolayı Kazakistan Rusya’nın güvenliği için büyük bir öneme sahiptir. Orta Asya’nın bir diğer önemi ise radikal İslami grupların Rusya içine doğru yayılmasını engellemesidir. Bilindiği üzere, 11 Eylül 2001’den sonra Afganistan ve Pakistan’daki radikal İslami gruplar başta Tacikistan, Özbekistan ve Kırgızistan olmak üzere Orta Asya’da faaliyetlerini artırmak istemişlerdir. Ancak Rusya’nın desteği ile bu gruplar Orta Asya’da çok ta fazla başarılı olamamışlardır. Bununla birlikte, Rusya’nın radikal grupları bahane ederek Orta Asya’daki asker sayısını artırdığını ve üslerinin konumlarını güçlendirdiği de unutulmaması gerek. Bir diğer faktör ise ekonomik güvenliktir. Orta Asya ülkelerinin şu an için ticarette tek çıkış noktası Rusya’dır. Bu durum aynı zamanda Orta Asya’nın Rus firmaları için önemli bir pazar olarak görülmesini de sağlamaktadır. Buna ek olarak, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’da bulunan doğal gaz, petrol ve uranyum gibi enerji kaynakları AB ve Çin için 15

önemli olduğu kadar Rusya için de önemlidir. Rusya’nın kendi enerji kaynakları vardır ve bu kaynakların satışından gelen döviz Rusya ekonomisini ayakta tutmaktadır. Ancak Orta Asya ülkelerindeki enerji kaynaklarının Rusya’ya alternatif olabilme tehlikesine karşın, Rusya elini çabuk tutmuş ve 2017’ye kadar bu enerji kaynaklarının büyük bir bölümünü satın almıştır. Dolayısı ile Rusya’ya enerjide alternatif oluşturabilme tehlikesi, Orta Asya’yı Rusya açısından kontrol edilmesi gereken bir bölge yapmaktadır. Son olarak çevre güvenliği konusu da Rusya için önemlidir. Zira Hazar Denizi dahil, Orta Asya’da yaşanacak her hangi bir çevre felaketi direk olarak Rusya’yı etkileyebileceği bir gerçektir. Bütün bu sebepler dahilinde, Putin’in Orta Asya politikalarına bakıldığında, göze Orta Asya ülkeleri ile ikili askeri ve güvenlik anlaşmaları, enerji anlaşmaları ve ortak pazar ve ekonomik birlik anlaşmaları çarpmaktadır. Bunlara örnek olarak; Mayıs 2000’de imzalanan Kırgızistan’da Rus Diline Resmi Dil Statüsü Verilmesine Dair Antlaşma, Temmuz 2000’de imzalanan Rusya ve Kazakistan arasında Daimi Dostluk, İşbirliği ve Ortaklık Deklarasyonu, Mart 2002’de imzalanan Rusya, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan arasında Doğalgaz Alanında Karşılıklı İlişkilerin Geliştirilmesi Bildirisi, Nisan 2003’te imzalanan Kırgızistan Kant Rus Askeri Hava Üssünün Kuruluşuna Dair Antlaşma, Mayıs 2013’te imzalanan Avrasya Ekonomik Birliği’nin Kurulmasına Dair Antlaşma gösterilebilir. Ayrıca Putin’in bölgede Rusya’ya her hangi bir alanda alternatif olabileceği durumlar görüldüğünde bazen diplomasi ama çoğu zaman askeri ve ekonomik tehditler ile caydırıcılığını kullandığı görülmektedir. Bu durum 2001’den sonra Orta Asya’da açılan ABD askeri üslerinin hepsinin kapatılmasında en iyi şekilde görülmektedir. Orta Asya ülkelerinin liderlerine gelinecek olursa, onların rejimlerini korumak için Batı’nın demokrasi, özgürlük gibi kavramlarına yanaşmaktansa, Putin Rusya’sının otokratik yönetimine yanaşmayı tercih ettikleri görülmektedir. Zaten bu liderlerin hemen hepsinin Moskova’da okumuş olmaları Rusya ile ilişki kurmalarında biraz daha eğilimlerinin olmasına neden olmaktadır. Bölgenin güneyinin İran, Pakistan ve Afganistan ile çevrili olması ve bu ülkelerde radikal İslami grupların tehdidinde bulunması, doğusunda ise bölgede yayılmayı isteyen Çin’in bulunması, bölge liderlerinin kuzeyde bulunan Rusya’dan başka bir yolu olmadığını göstermektedir.

16

KAYNAKÇA ARI, Tayyar, Orta Asya ve Kafkasya: Rekabetten İşbirliğine, MKM Yayıncılık, Bursa, 2010. ASKAROV, Sabir, “Uluslar Arası Terör Örgütlerinin Etkisinde Özbekistan-Kırgızistan Sınır Problemi”,

Türk

Ocakları

Genel

Merkezi,

22

Haziran

2011,

http://www.turkocagi.org.tr/index.php/arsiv/strateji-yazlar/2996-uluslar-aras-teroeroerguetlerinin-etkisinde-oezbekistan-krgzistan-snr-problemi- (Erişim Tarihi 17 Nisan 2014)

CAROE, Olaf, Soviet Empire: The Turks of Central Asia and Stalinism, Macmillan & Co. Ltd. / St. Martin's Press, Londra, 1953. CAŞIN, Mesut Hakkı, Novgorod Knezliği’nden XXI. Yüzyıla Rus İmparatorluk Stratejisi, Okumuş Adam Yayınları, İstanbul, 2006.

CURZON, George N., Persia and the Persian Question, Longmans, Green & Co., Londra,1892.

CURZON, George N., Russia in Central Asia in 1889 and the Anglo Russian Question, Frank Cass and Co., Londra, 1889. DİNÇKOL, Abdullah, “Kopenhag Kriterlerinin Türk Pozitif Hukuku’na Etkileri”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 5, Sayı 10, Güz 2006, ss. 25 - 48. Diplomatik Gözlem, “Vahabiler: İslami Terörün Çarları”, 13 Eylül 2002, http://www.diplomatikgozlem.com/TR/belge/1-6809/vahabiler-islami-teroruncarlari.html (Erişim Tarihi 5 Mayıs 2014) DJALİLİ, Mohammad Reza - Thierry Kellner, Yeni Orta Asya Jeopolitiği: SSCB’nin Bitiminden 11 Eylül Sonrasına, Çev. Reşat Uzmen, Bilge Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2009.

17

Furkanhaber, Ruslar’ın İslâm Devleti ve Türk Birliği Korkusu, 13 Aralık 2013, http://www.furkanhaber.com/ruslarin-islam-devleti-ve-turk-birligi-korkusu/ (Erişim Tarihi 5 Mayıs 2014) GÜRBÜZ, M. Vedat, Kafkasya’da Siyaset: Çatışma Ortamı ve Taraf Güçler, Kadim Yayınları, Ankara, 2012. HEKİMOĞLU, Asem Nauşabay, ABD, AB, Çin, Hindistan Orta Asya: Rusya’nın Dış Politikası 1, Vadi Yayınları, Ankara, 2007. KAFKASYALI, Savaş, Bölgesel ve Küresel Politikalarda Orta Asya, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, Ankara, 2012. KAMALOV, İlyas, Türk Cumhuriyetleri'nin bağımsızlıklarının 20. Yılında Rusya’nın Orta Asya Politikaları, Edit. Murat Yılmaz, Hoca Ahmet Yesevi Uluslar arası Türk-Kazak Üniversitesi, Ankara, 2011. KANTARCI, Hakan - Haktan Birsel, “Büyük Oyunun Yeni Versiyonunda Türkistan Jeopolitiği”, 2023 Dergisi, Sayı 50, 2005, ss. 1-76. KARASAR, Hasan Ali Bağımsızlıklar Sonrası Türkistan’da Rus Siyaseti, Avrasya Dosyası, Rusya Özel, Cilt: 6, Sayı: 4, Kış 2001, ss. 220-271 LİNTNER, Bertil, “The Chinese are coming ... to Russia”, The Asia Times, 27 Mayıs 2006, http://www.atimes.com/atimes/Central_Asia/HE27Ag01.html (Erişim Tarihi 16 Mayıs 2014)

MACKINDER, Halford John, Democratic Ideals and Reality, Henry Holt and Company. New York, 1919. MICHEL, Casey, “How Significant Is the Eurasian Economic Union?”, The Diplomat, 4 Haziran

2014,

http://thediplomat.com/2014/06/how-significant-is-the-eurasian-

economic-union (Erişim Tarihi 28 Haziran 2014) 18

OKUR, Mehmet Akif Yeni Çağın Eşiğinden Avrasya'nın Kalbine Bakmak: Tarihten Geleceğe Orta Asya'nın Jeopolitiği Üzerine Değerlendirmeler, edit. Murat Yılmaz, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, Ankara, 2011. PETERSON, Lee, “Başkan Putin ve İcraatları "Rusya’da Eskiye Dönüş" Olarak Kabul Edilebilir mi?”, Çev. Erhan Şener, Avrasya Dosyası, Rusya Özel, Cilt: 6, Sayı: 4, Kış 2001, ss. 16 -23. ROUSSEAU, Richard, “Will China Colonize and Incorporate Siberia?”, The Harvard International Review, 9 Temmuz 2012, http://hir.harvard.edu/will-china-colonize-andincorporate-siberia (Erişim Tarihi 14 Mayıs 2014) ŞEN, Fatih, “Çin’in Sincan-Doğu Türkistan Sorunu: Dünü, Bugünü, Geleceği”, Ortadoğu Analiz, Cilt 1, Sayı 7-8, Temmuz-Ağustos 2009, ss.124 – 134. TACİBAYEV, Raşid, Bölgesel ve Küresel Politikalarda Orta Asya, edit. M. Savaş Kafkasyalı, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, Ankara, 2012. ZAGORSKİ, Andrei V., Traditional Russian Security Interests in the Caucasus and Central Asia: The 21st Century Security Environment, M. E. Sharpe, New York, 1999.

19

EKLER

Ek Listesi Sayfa EK A: Günümüz Orta Asya Haritası

21

EK B: Rusya’nın Orta Asya’daki Askeri Üsleri Haritası

22

20

EK A: GÜNÜMÜZ ORTA ASYA HARİTASI

Günümüz Orta Asya Siyasi Haritası41

41

Encyclopedia Britannica, Central Asia: Central Asia Political Map, 2014

http://www.britannica.com/EBchecked/media/64702

21

EK B: RUSYA’NIN ORTA ASYA’DAKİ ASKERİ ÜSLERİ HARİTASI

Rusya’nın Orta Asya’daki Askeri Üsleri Haritası42

42

İlyas Kamalov, Türk Cumhuriyetleri'nin bağımsızlıklarının 20. Yılında Rusya’nın Orta Asya Politikaları, Edit.

Murat Yılmaz, Hoca Ahmet Yesevi Uluslar arası Türk-Kazak Üniversitesi, Ankara, 2011, s.37.

22

Lihat lebih banyak...

Comentários

Copyright © 2017 DADOSPDF Inc.